Kuşatılmışlıktan kurtulmanın çaresi Mustafa Kemal
Türkiye'nin içinde ve çevresinde olup bitenlere bakıldığında tam bir kuşatılmış ülke resmi görülüyor.
İçeride devletin kurumlarının tüm yetkileri tek bir kişiye bağlandı, karar mekanizmaları, süreçleri Türk devletinin yönetim mekanizmasından kaldırıldı, kurumlar dışlandı.
Devleti şirket mantığıyla yönetme hayalinin sonuçlarının felaketlere yol açacağına ilişkin belirtiler yaşanıyor.
Uluslararası endeksler; ekonomi, hukuk, ifade özgürlüğü, eğitim, basın, eğitim, güvenlik, yaşam kalitesi, çevre vs. gibi temel alanlarda Türkiye'yi küresel ölçekte en olumsuz gruplarda, sıralamalarda olduğunu göstermektedir.
IŞİD'le mücadele artık uzatmalı bir sürece girmiş olmasına rağmen İncirlik Mutabakatı'yla başta ABD çok sayıda yabancı asker, savaş uçağı, silah sistemi Türk topraklarında bulunmaya devam ediyor.
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta Türkiye dışlanıyor. Egemenlik alanları ve toprakları işgal ediliyor. Rum/Yunan ikilisi Bulgaristan'dan Katar'a, Mısır'dan S.Arabistan'a, Fransa'dan ABD'ye kadar ülkeleri bölgede kurduğu üçlü ittifaklara dahil edip Ege ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi kuşatıyor.
Ege'de Suriyeli göçmenlerin Avrupa'ya geçişini kontrol altına almak ve engellemek üzere oluşturulan NATO Deniz Gücü daimi hale geldi.
Karadeniz NATO/ABD denizi oluyor. ABD savaş gemileri neredeyse aralıksız Karadeniz'de varlık göstermekte, savaş uçakları Karadeniz üzerinde uçmakta, daha önce kendi ülke bayraklarıyla gelen ülkeler artık NATO görev gücü adı altında Karadeniz'de bulunmakta, tatbikatlar yapmaktadır.
Rusya üç taraftan Türkiye'yi çevreliyor. Karadeniz'de artan NATO/ABD varlığına karşı Rusya'nın Kırım'a yerleştirdiği S-400 füzeleri, uzun menzilli savaş uçakları, radar sistemleri, Karadeniz filosuna kattığı savaş gemileri ve denizaltılar ile Karadeniz'i kontrol etmektedir. Ayrıca Ermenistan'a S-300 füze sistemi konuşlandırdı. İran'a S-300'ler sattı. Suriye'de S-400 ve S-300 başta olmak üzere en gelişmiş savaş uçaklarını, radar ve istihbarat sistemlerini konuşlandırdı.
Yurt içinde terörle mücadelede önemli başarılar elde edilse de terör örgütlerinin asıl kaynağı olan sınırlarımızın güneyindeki bölgede sınır boyunca koridora dönüşebilecek özerk terör bölgeleri oluştu.
Önce Fırat Kalkanı sonra Afrin Harekâtı yapıldı ancak terör koridoruna tehdit büyümeden müdahale edilememiş olması nedeniyle bu harekâtların Fırat'ın doğusunda terör koridorunun ağırlık merkezine bir etki yapmadığı anlaşılmaktadır.
Halihazırda Fırat'ın doğusunda ABD desteğinde PKK devletçiğinin inşa süreci hızla devam ediyor.
ABD'nin PKK'lı elebaşlarına ödül koyup PKK'nın PKK olarak rolünün bittiğini ancak IŞİD'e karşı kahramanlaştırılmış (!) YPG ile yola devam etmeyi planladığını sokaktaki vatandaş bile görüyor.
PKK/YPG'nin Irak kuzeyindeki boşluğu doldurmaya yönelik hamleler peşinde olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. PKK, Suriye kuzeyinde elde edeceği başarı hikâyesini Türkiye'ye taşımaya hazırlanıyor.
Aşırı köktendinci selefi dinci IŞİD, El Nusra gibi terör örgütleri yeniden bir yapılanma, teşkilatlanma içine girdi. Bu örgütler taşeronluğunu yaptıkları güçlerin talimatını bekliyor.
Güney sınırlarımız boyunca askerî olarak olmasa da Irak ve Suriye'de siyasi nüfuz kurarak terör koridoruna paralel bir Şii koridoru da İran tarafından oluşturuluyor.
Bu özet resim bile Türkiye'nin dört bir tarafından hem de çifte kuşakla nasıl çevrelendiğini ortaya koyuyor.
Bu kuşatmadan çıkmanın yolu halen dışarıdan gelen açıklamalara veya hamlelere karşı pozisyon alıp beklemek değil, eylem yapmaktır.
Bunun için de kuşkusuz, tartışmasız en iyi örnek Mustafa Kemal'dir. Örneğin, 30 Ekim 1918'deki Mondros Mütarekesi sonrasında Liman Von Sanders "Bizim için her şey bitti artık" demiş, Mustafa Kemal Paşa ise "Savaş Müttefikler için bitmiş olabilir, ama bizi ilgilendiren savaş, İstiklal Savaşımız yeni başlıyor" cevabını vermiştir.
Nitekim mütarekeye aykırı şekilde İskenderun Körfezi'ne çıkacak İngiliz ve Fransızlara yani işgale karşı ilk ateş emrini 05 Kasım 1918'de vermiş, kurtuluş meşalesini ateşliyor. Beklememiş, eyleme geçmiştir.
Şimdi Türkiye yine yeni bir kuşatma altındadır. Beklerse bu kuşatma Türkiye'yi boğacaktır. Bu kuşatmadan çıkış yolu, çare, bugün ebediyete intikalinin 80. yılında minnetle, şükranla andığımız, 100 yıl önce işgalci emperyalistlere karşı ilk bağımsızlık meşalesini yakan Mustafa Kemal ve Kuvayi Millîye ruhudur, ATATÜRK'tür.
Atam, ruhun şad olsun. Müsterih ol. Bugün 9'u 5 geçe nefesini tutacak 81 milyondan, seni ziyarete gelecek on binlerden de göreceğin üzere, en büyük eserim dediğin Cumhuriyet'in ve emanetlerinin yılmaz bekçileri olarak YETİŞTİK ÇÜNKÜ BİZ.