Kuşatıldık ey halkım!
Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye hayır var mı? Yok.
Var diyen ve bu milleti AB hayaliyle oyalayan herkes bir yalancıdır.
ABD’den Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Var diyen herkes ya Amerikan ajanıdır ya Türk düşmanı.
NATO’dan Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Var diyen, “Varşova Paktı dağıldı, NATO’ya da düşman lâzım, o düşman da İslâm dini ve İslâm dünyasıdır!” diyenlerin çanak yalayıcısıdır.
IMF ve Dünya Bankası’ndan Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Var diyen köylerinde daha içeçek suyu bulunmayan, on milyonlarca işsizi olan ve milli geliri dünkü vilayeti Yunanistan’ın dörtte biri kadar olan Türkiye’nin her hafta bu IMF ve bu Dünya Bankası politikaları ile nasıl haftada (her yedi günde) bir milyar dolar borç değil, “borç faizi” ödeme tuzağına düşürüldüğünü, açıklasın.
BM’den Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Var diyen Annan Plânını hatırlasın ve ABD’nin en akıl almaz durumlarda veto hakkını İsrail lehine nasıl kullandığını ve ABD’nin Irak’a ilk saldırıda BM’yi nasıl milli hedeflerine âlet ettiğini bir izah etsin.
Gelelim komşularımıza.
Yunanistan’dan Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Ermenistan’dan Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Irak’tan Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Dinlerarası Diyalog’tan Türkiye’ye hayır var mı.
Yok.
Var diyenlere bu köşeden aylarca aksini ispat edecek delliler sunar, pek çoğunun yüzünü kızartırız, haberleri olsun.
Büyük Ortadoğu Projesi’nden Türkiye’ye hayır var mı?
Yok.
Var diyenler BOP’u üreten mihrakların parlamentolarında Irak’ı üçe bölen kararlar aldıklarını bir görsünler ve sıranın Türkiye’ye gelmekte olduğunu anlasınlar artık.
Listeyi uzatmaya hiç gerek yok.
Çünkü yukarıdan beri adı geçen bütün kurum ve devletler Türkiye’nin hiçbir haklılığını savunmayan, sınırları dahil, Türkiye’nin hiçbir varlığını garanti altına almayan ve fakat birileri ve bazı mihraklar adına Türkiye’den sürekli bir şeyler isteyen kurum ve ülkeler.
Sanki Türkiye bütün bu kurum ve devletlere savaş ilan etmiş ve yenilmiş, sonra araya birileri girmiş, masaya oturulmuş, “Savaş tazminatı” konuşulmaya başlanmış.
Neler diyorlar neler?
Lozan eskidi diyen bunlar.
Ermeni soykırımını tanı diyen bunlar
PKK’yı siyasallaştır diyen bunlar
Misyonerlerin önünü aç, hutbelerinden “Allah katında din İslamdır” ayetini kaldır, diyen bunlar.
İsrail’e GAP’ta söz hakkı tanı diyen bunlar.
Bütün milli müessese ve bankalarını, gazetelerini, topraklarını iki elin parmakları kadar milyar dolara elden çıkar, sonra biz senden onları haftada bir milyar dolar borç faizi olarak misliyle geri alırız tezgahı kuran bunlar.
Atatürk’ten vazgeç, İslam’ı ılımlılaştır, yani senin dinin uçakları Filistinlileri katlederken İsrail’e ve biz palm Irak ve Afganistan’da milyonlarca kişiyi napalm bombalarıyla eritirken bize karşı çıkmasın, diyen bunlar.
Hz. Muhammed(s.a.v)’ten vazgeç, onsuz da cennete girebilirsin diyen bunlar.
İsterseniz talep listesini de fazla uzatmayalım.
Amma fotoğraf bu.
Bunun adı demokrasi değil ve içine düştüğümüz/düşürüldüğümüz çukurdan çıkışın yolu öyle “sivil anayasa” falan hiç değil.
Tek çıkış yolu var.
“Çanakkale ruhuna yeniden sarılmak, Milli Mücadele ruhunu tekrar kuşanmak!”
Bu çember başka türlü kı-rı-la-maz..
* * *
“Bunun yolu globalizm, bunun yolu demokrasi, bunun yolu, dünya ile birlikte hareket etmektir” gibi sana ancak zaman kaybettiren sözlerle seni oyalayanlar seni kuşatan bu çemberin memurlarıdır, görevlileridir..Adı adına benzese de, seninle aynı safta namaza duruyor olsa ve aynı bayrak altında İstiklâl Marşı söylüyor olsa da, işin özü budur.
Ta ki, bu gerçeği görene ve yaptıkları hatadan dönene kadar..