Kurumlara güvenin bedeli kaç sınav rantı

Artık "eski" olan ÖSYM Başkanı''nın, "KPSS sınavında şaibe" iddiaları üzerine görevden alınmasıyla ilgili yazımda, olayın mantık zeminine oturmayan yanlarını ifadeye çalışmıştım.

Başkan, dört yıl boyunca bir tek soru sızmasına, çalınmasına, sınav şaibesine yol vermemişti de, görev süresinin bitimine ramak kala mı bu işlere girmişti?

ÖSYM''deki görev süresinin uzatılmaması durumunda, adı, Kocaeli Üniversitesi Rektör adayları arasında geçen biri neden muhtemel bir yeni görevlendirme öncesi adını kirletip, kendini tartışmalı hale getirsindi?

Ha, bu sınav katakullileri el altından, ufak ufak, zaten dört yıldır zaten yapılıyordu ise son olayda sergilenen yüksek hassasiyetinin sebebi "sınav güvenliği" sayılabilir miydi? O zaman Başkan, sınavlardaki şaibelere göz yumduğu için değilse ne için görevden alınmış olabilirdi?

*

ÖSYM Başkanlığı''na atandığında hakkında yapılan propaganda, Halis Aygün adının "MHP kontenjanından" tercih edildiği şeklindeydi. Halbuki MHP yönetimi, son olaydan sonra açık ve net şekilde "Ne atanması ne görevden alınmasıyla, ne de Aygün''le ilgi ve ilişkilerinin bulunmadığını" ilan etti.

Aygün, görev süresi içinde bazı MHP ve Ülkü Ocakları yöneticilerinden yakın ilgi gördü. Ama başka bazı MHP yöneticilerinin de, Aygün''den görmeyi umdukları ilgiyi göremedikleri sır değildi. Keza, göreve MHP kontenjanından atandığı iddia edilen Aygün, görevini, MHP yönetiminin atama yaptırmakta belki de en çok zorlandığı bürokratlardan biri olarak bitirdi.

*

Hem ÖSYM''deki görev süresi, hem de öncesinde verdiği "Türk Milliyetçisi" fotoğrafı ve hocalığı dönemine dair duyduğum kimi anekdotları referans alarak, ben de "Türkçü bilinirdi" demiştim kendisi için, hakkındaki önceki yazımda.

"Akdemi evreni"nden, (çünkü kendisini biz sıradan fanilerin dilinden, günlük pratiklerinden tamamen soyutlamış, ayrı bir "mahalle", hatta "gezegen" olmayı aşmış bu nevi ayrı bir "üniversite evreni" var ülkemizde) akademik kadroların cemaziyelevveline meraklı bir tanışım aradı. "İyi ki ''bilinir'' yazmışsın" dedi.

"Değil mi?" dedim.

"Doğru, öyle bilinir. Ama aslen cemaat kökeninden gelir" dedi.

"Nasıl olur? FETÖ''nün alan açmadığı öğrencilere çok destek vermiş zamanında; öyle anlatıyorlar" diye itiraz ettim.

"FETÖ demedim zaten, yaygın bir Nakşi cemaatle ilişkili… Milliyetçi çevrede kendisine sevgi ve saygı besleyen grup da aynı cemaatle ilişkisi olan kişiler" diye ısrar etti.

*

Asıl iddiası, "sınav rantı"na ilişkindi.

Sadece yayınevlerine kazandırılan paralar değil, ÖSYM''nin yaptığı sınavlarda sorumluluk verilen kimselerin kazançlarına da dikkat çekti ve "Araştır bakalım, bu ranta ortak edilen ülkücü, milliyetçi var mı… ÖSYM''nin bir tane ülkücü "il sorumlusu" var mı? Diğer iller için bir şey diyemem ama benim ilimde, sınavların yapılması, soruların korunması sürecinde görev alanların önemli bir bölümü geçmişte FETÖ''den soruşturma geçirmiş kişiler… FETÖ''den soruşturma geçiren adama soru teslim ediyorlar…" iddiasını dillendirdi.

Ki doğruysa vahimdi; devlete sızan eski cemaatin elemanları ile sızdığı iddia edilen yeni cemaatin temsilcileri arasında bu nevi bir ticari işbirliği oluşmuş olabilir miydi!

Daha vahimi; doğru değilse, bu rantın dışında kalmış kişiler, öfkeyle bu çapta bir asılsız jurnalciliğe başvurabilir miydi?

*

Cemaat mensubiyeti, kişinin kendi beyanı yoksa, kaydı-kuydu olan, somut belgeyle kanıtlanabilir bir şey olmadığından pek de yazmak heveskârı değildim açıkçası; nihayetinde an itibarıyla söylentiye dayalı bir "iddia"dan ibaret niteliği.

Ayrıca, FETÖ iktidarının sona ermesi üzerine, FETÖ''den boşalan alanı doldurduğu iddia edilen başka bir cemaatle ilişkili olduğu ileri sürülen biri, neden işini FETÖ artıklarıyla görsün ki? Mantık hatası var gibi geldi.

*

Gelin görün ki, dün, Cumhuriyet''ten Barış Terkoğlu bir rapordan bahsetti.

Üç yıl önce yazılmıştı.

Esası, "Sınav sorularının çalındığı dönemlerde soruları ve sınav koordinasyonunu yürütmekle, güvenlikle görevli olan ancak bu görevlerde muvaffak olmadığı sübut bulan kişilerin ve yargılanan başkanların yakın çalışma ekiplerinin ÖSYM''de yeniden aktif rol oynadığı" iddiasıydı; hem de isim isim…

Söylentiye dayandığından itibar etmediğim, itibar etmediğim için de balıklama atlamadığım iddialar bu raporla daha ele avuca gelince, "akademi evreni"nden işittiklerimi paylaşmak ihtiyacı hissettim

At iziyle it izinin ayrılmasına katkı sağlamak isterse, köşemin, aynı şekilde Aygün''e de açık olduğunu bildirerek elbette.

*

Şunu da belirtmek durumundayım:

Konumundan dolayı adını mecburen anmak durumunda kalıyoruz ama meselemizin adı Halis Aygün değil kevgirleşen sistem….

Velev ki…

Bütüüüüün bu yazdıklarımız, günlerdir konuşulanlar hepsi asılsız çıktı günün sonunda. Velev ki bütün kurumlarımız hücrelerine kadar arındırıldı paralel musibetlerden…

Bu kadar ağır iddiaların, bu kadar kolayca "makul hatta kuvvetli şüphe"ye dönüşüyor olması, kurumlara ve onları şekillendiren siyasete karşı bu güven sorunu da ayrıca aşılmaya muhtaç bir tehlike değil mi!

Yazarın Diğer Yazıları