Kurtuluş umudu var mı?
İçinde bulunduğumuz TL krizi, herkesi tedirgin ediyor. Krizle ilgili gelişmeleri daha sık yazınca, okuyucu haklı olarak çözüm ne diye soruyor?
Aslında Cumhurbaşkanının ve hükümetin söylediklerine bakarsak, bunun adı kriz değil, düzeltme politikalarının, ekonomide kurtuluş savaşının getirdiği geçici sorunlardır. Yani aslında uygulananlar zaten bir çıkış politikasıdır.
Burada temel yanılgı, ekonominin içinde bulunduğu konjonktürde, şablon politikaların, teorilerin, Çin modeli gibi modellerin çözüm olamayacağıdır. Model aldığımız ülkenin ekonomik konjonktürü farklıdır. Doğrusu Türkiye ve piyasa şartlarına göre bir istikrar politikası hazırlamaktır.
Bu ihtiyacı; hiperenflasyona gidiş, iç ve dış döviz borçlarında temerrüt riskinin artması, son bir aydır halkın yaşadığı panik ortaya çıkarıyor.
Öte yandan dışa açık piyasa ekonomisi ve serbest kambiyo sistemi içinde eğer hükümet ilave önlem olarak polisiye tedbirlere başvuruyorsa, hükümet de panik içinde demektir.
Çözüme gelince; 3 yıllık bir istikrar programı yapılmalıdır. Bu köşeye ancak bu programda yer alacak başlıklar sığar. Bunlar da;
1.Ülke yeniden hukukun üstünlüğüne dönmelidir. Anayasa Mahkemesi kararları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmalı. Seçilmiş belediye başkanları yerine ve bazı şirketlere kayyum ataması durdurulmalıdır. Uzun dönemli istikrar için mülkiyet ve ekonomi ile ilgili yasalar kalıcı olmalıdır.
2.Devlet yeniden kurumsal yapı kazanmalıdır. Devleti yeniden yapılandırarak liyakat esasına göre laik demokratik devlet hüviyetine dönmesini sağlamak gerekir. Devleti parti devleti olmaktan çıkarmak lazımdır.
3. Eğitim din ve ideoloji çizgisinden çıkarılmalı, ihtiyaçtan fazla olan imam-hatip okulları mesleki ve teknik okullar yapılmalıdır.
4.Yapısal sorunların başında piyasa yapısı geliyor. Piyasada rekabetin sağlanması, tekel ve oligopol yapıların önlenmesi, spekülasyon ve manipülasyonun engellenmesi, mülkiyet haklarının güvence altına alınması ile mümkün olur.
Özelleştirilen kamu tekelleri ve enerji dağıtım sistemlerini yeniden devletleştirmek, Kamu-Özel İşbirliği ihalelerini güncel değerlerden devletleştirmek ve bu yöntemi iptal etmek gerekir.
Piyasada rekabeti artırmak için devlet-piyasa optimum dengesini kurmak gerekir. Sosyal faydası yüksek eğitim ve sağlık hizmetlerinde bütçeden daha fazla yatırım yapılmalıdır..
5.Reel sektör-finans sektörü arasındaki dengeyi yeniden kurmak ve finans sektörünün reel sektörü temsil edebilmesi için sermaye piyasasını ve bankacılık sektörünü yeni den yapılandırmak gerekir.
6.Tasarruf ve yatırımların artırılması gerekir. Yatırımları artırmak için de yine öncelikle mülkiyet haklarını güvence altına almak gerekir. Kırılganlığın ve belirsizliğin önlenmesi gerekir. Belirsizliğin nedeni, uygulanmakta olan günübirlik politikalar dır. Ciddi plan-program olmayınca, yatırım hesapları, fizibilite yapmak imkânı kalmıyor.
7.Üretimde, ithalata bağımlılık oranı yüzde 45''ten yüzde 10 seviyesine çekilmelidir. Bunun için ithal ara malı ve ham madde sektöründe ithal ikamesine dayalı politikalar esas olmalıdır. Bu alanda yerli yatırımlara ve üretime yüksek teşvikler verilmelidir. Gerekirse devlet geçici olarak bu sektörde üretim yapmalıdır.
8.Kısa ve orta dönemde para ve kur politikası ve dış ticaret politikası değişmelidir. Merkez Bankası bağımsız olmalı ve gösterge faizi reel faiz olarak belirlenmelidir.
9. Kamu kaynakları etkin kullanılmalıdır. Bütçeye yeniden Meclis ve Sayıştay denetimi getirilmelidir. Varlık Fonu kaldırılmalıdır. Bütçeden yapılan popülist harcamalar ve şatafat kaynaklı giderler, her şehirde bir fabrika yapmak ve halka iş dağıtmak için kullanılmalıdır.
Kamuda yolsuzluklar için müeyyide getirilmelidir. Zira yolsuzluklar kamuda mal ve hizmet maliyetlerinde verimliliğin düşmesine ve maliyetlerin artmasına neden oluyor.
10.Tarımsal destekler AB seviyesine çıkarılmalıdır. Millî gelirin en az yüzde 1''i alt sınır olmalıdır. Organik tarıma daha yüksek teşvikler verilmelidir.
Bunları bugünkü iktidarın yapmayacağı çok açıktır. O zaman da tek çözüm iktidarın değişmesidir. Toplum olarak umutlarımızı kaybetmeyelim. Sık kullandığım bir söz; "Ufka ulaşmasan bile ona uzanmaya değer''''...