Kurtuluş Savaşı olmadı demenin AK Parti'cesi
Eski "Kültür" Bakanı, Milletvekili, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, şehirlerin kurtuluş yıldönümlerinin kutlanmasına karşı olduğunu açıklamış.
"Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz"mış?
*
Yas mı tutulur?
*
"Keşke Yunan galip gelseydi, ne hilafet yıkılırdı ne şeriat kaldırılırdı" diye karalar mı bağlanır?
Cumhuriyet''i lanetleme ayinleri mi yapılır?
Yoksa sadece "kutlamamak" kâfi midir?
Peki hangi saikle?
*
Üç aşağı beş yukarı, bir izah da yapmış aslında. Diyor ki;
"Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. ''Ben esirdim, esaretim bitti, ben köleydim'' diye ikrarda bulunulmaz. Bu küçüklük kompleksi verir, bu yanlıştır, böyle şey olmaz. Fetihler kutlanır. Tarihi zengin ve engin bir milletiz biz. Biz köklü bir devletiz. Zaferlerle dolu bizim tarihimiz…."
Çanakkale gibi mi mesela?
Ee o da "işgale karşı direniş" değil miydi?
Nasıl oluyor da düşman işgalini Çanakkale''de püskürtünce zafer, işgalcileri Dumlupınar''dan, Sakarya''dan sürünce "eziklik" oluyor acaba!
Hayır, onu Atatürk''ün adını anmadan da olsa coşkuyla kutluyor Sayın Kahraman da o bakımdan!
*
Bu düzeltme elzem:
Türk Milleti, "Ben köleydim de esaretim bitti" diye kutlamıyor, işgalden kurtulduğu günleri.
Tersine, "Hangi çılgın beni zincire vuracakmış şaşarım" ruhunun devamı olarak, saltanat elden gitse bile hilafeti koruyabilmek, kullanışlı bir halife olmak karşılığında korunabilmek uğruna, memleketin bekasını müstevlilerin insafına terk edenler gibi düşmana biat etmemenin onuru, gururuyla var olabilmeyi kutluyor!
*
Kahraman''ın biraz kafası karışmış olmalı;
Zira, Türk Milletinin hür ve egemen olarak yaşayabilmesi için çalışanları tutuklatmak üzere, İngiliz Yüksek Komiserliğinden "işaret" bekleyen gönüllü köleler başkaları!
İşgalcilere vali atatanlar, ulaşım ve haberleşmeyi denetletenler, yargıyı emirlerine verenler kimse onlar olabilir ancak "köle".
*
Devam ediyor;
"İstanbul''un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir''in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart''ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık…"
Kâzım Karabekir''i kast ediyor olamaz herhalde.
Ee, "Küçük Asya Felaketi"nin failleri(!) İsmet yahut Refet Paşa''ların da olması mümkün değil.
Sütçü İmam da olamaz…
Karayılan olamaz…
Şahin Bey olamaz…
Demircili Mehmet Efe olamaz…
Gördesli Makbule olamaz…
Halime Çavuş olamaz…
Payitahtın, "400 yıldır altında yaşadığımız bayrak denilen o kırmızı paçavradan ne fayda gördünüz" diyen kaymakamları herhalde, Kahraman''ın, kurşun sıkmadan teslim olanlardan kastı…
"İstiklâl Harbi vatan ve millet menfaatlarına aykırı bir savaştır" diyerek topluma savaşmamayı öğütleyen yazarlar…
İstanbul sokaklarında "Ayşe Fatma isteriz" nidalarıyla Müslümanların kapısına dayanan işgalcilere karşı milleti "kemal-i sükuta" çağıran cümle iktidar sahibi!
Kuvayı milliyecilerin halli için işgalcilerle iş tutanlar…
İtilaf Kuvvetleri Donanması''nı törenle karşılayanlar…
İşgal ordularının komutanını "karşılamadığı" için Türk bürokratları idamla cezalandıranlar…
"Memleketimizin hâl ve istikbalini kurtaracak yegâne çâre İngiliz himayesidir. Millet zaman geçirmeden bu himayeyi istemelidir" diyen mollalar…
Öyle ya, düşmana kurşun sıkmak üzere, vuruşmak, çarpışmak, savaşmak üzere Anadolu yollarına dökülen kahraman Türk evlatları hakkında idam fetvaları hazırlamakla meşguldü, o günlerde onlar!
Yunan ordusunu, "Hilafet ordusu" diye tanımlayıp, halka "biat etmeyi" öğütlüyorlardı.
*
Asıl meselenin şehirlerin kurtuluş günleri değil, o kurtuluş günlerinin toplamı olan Kurtuluş Savaşı olduğunun şuuruyla, 30 Ağustos Zafer Bayramı''mız, Türk''ün Cumhuriyet''in müjdecisi olan büyük zaferi kutlu olsun.
"…sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!" Mustafa Kemal Atatürk