'Kurt'u çakalların önüne atan yasa!
Cezaevine giderken ettiği söz üzerine adı böyle kaldı;
- Türk Ordusu'nun 26'ncı Genelkurmay Başkanı..
Söz hakkım saklı kalmak kaydıyla, İlker Başbuğ'u diğerlerinden ayıran 'Mücadeleye devam' tavrının hakkını teslim etmeliyim..
Hala önemli konularda devlet aklını hatırlatıyor, devlet aklıyla uyarılarda bulunuyor..
**
İki gün önce 2009 yılında olanlara değindi..
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni doğrudan ilgilendiren bir yasa değişikliğinin, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sorulmadan, bir gece ansızın değiştirilmesini, sabah yapılan toplantıda öğrendiklerini söyleyerek devam etti;
- FETÖ'nün siyasi ayağı elbette var.. 2009 yılında, 25 Haziran'ı 26 Haziran'a bağlayan gece yasa değiştirdiler.. Ve dediler ki, 'Askerler de sivil mahkemelerde yargılanacak..' Bunu kim yaptı, ne için yaptı bakmak lazım..
**
Vay sen misin bunu diyen..
Cumhurbaşkanı dün grup toplantısında çok kızgındı..
Daha önce 'Kurulan kumpastan dolayı' bir nevi özür dilediği, kendi deyimiyle 'eski bir Genelkurmay Başkanı'na dava açmaları için Ak Partililere çağrı yaptı..
Neden?
Çünkü belli ki bu sözler bam teline dokundu...
Çünkü o yasa değişikliği çok hayati ve 2229 yaşındaki Türk Ordusu'na kurulmuş en büyük dahili tuzağın, en önemli çarkıydı..
FETÖ'nün savcıları hakimleri istedi, yani bir çete istedi ve AK Parti iktidarı da o değişikliği yaptı..
Ve askerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önü açılarak, Balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Casusluk, kısmen Ergenekon gibi kumpas davalarında mahkeme salonlarının sanık sandalyeleri Türk askerleriyle dolduruldu.
O yasa, Cumhurbaşkanı'nın deyimiyle, "Darbeleri önlemek amacıyla çıkarılmış bir yasa" değildi.
Siz hiç, gerekçesini ya da meşruiyetini yasalardan alan bir darbe gördünüz mü?
Darbeyi yasayla önlemenin mümkün olduğunu düşünecek kadar saf olmanın manası ne?
O yasa darbelere karşı değil, bizzat 15 Temmuz darbe girişimine giden yola taş döşemek için çıkarıldı..
**
İşte tam da burada durup düşünelim..
Sizce Cumhurbaşkanı'nı, 'dava açın' diyebilecek kadar kızdıran ne olabilir?
İşte bu gerçek..
Çünkü, 2009 yılında, 25 Haziran'ı 26 Haziran'a bağlayan gece çıkarılan o yasayla, tevafuk mudur bilmem, 26'ıncı Genelkurmay Başkanı dahil, Türk Ordusu'nun binlerce neferi parmaklıkların ardına atıldı..
**
O soruşturmaları, normal şartlarda Askeri Yargı yürütseydi, Türk Ordusu böyle bir kumpasın pençesine düşmeyebilirdi.. İçerideki FETÖ'cülerin buna gücü yetmezdi...
Ve yetmiyordu ki işi sivil mahkeme görünümündeki tiyatrolara-tuzaklara aktardılar.
**
İşte Cumhurbaşkanı'nın karşı çıktığı itiraz, bu itiraz..
Biri bana söyler mi, FETÖ'yle mücadele ettiğini söyleyen bir siyasetçi, bu değerlendirmeye, hatta bu gerçeğe niye itiraz eder ki?
O yasa değişikliğinin sahibi ve sonuçlarından da sorumlu olduğu için olabilir.
Bunu anlarım..
Ancak, Türkiye'yi 15 Temmuz'a götüren süreçteki payı için 'Önce Allah, sonra milletim affetsin' diyen kendi değil miydi?
Dolayısıyla, İlker Başbuğ'un hatırlatmasına itiraz ederken, tıpkı 11 yıl önce olduğu gibi, bir anda FETÖ'cülerin argümanıyla konuşulmasını anlamam..
**
EMASYA Protokolü'nün başına da benzer işler gelmişti.. Darbeleri önlemek için(!) o protokolü iptal ettiler.. (Sanırsın dabreler bir protokol dahilinde yapılıyor) Ama sonradan nasıl elzem olduğunu anlayıp yeni bir düzenleme yaptılar.
Binlerce yıllık devlet geleneği süzüp bir sistem çıkarmış ortaya.. Yenilikleri, geliştirmeleri anlarım..
Ama bu sistemle, züccaciyeye girmiş fil gibi oynayıp, deneme yanılma macerasını anlamam mümkün değil..
**
Bunları yazarken Korgeneral Engin Alan'la sohbetimiz geldi aklıma.
Kendisi, 11 yıl önceki ağızla konuşan bir siyasetçinin en büyük destekçisine destek olmaya devam ediyor mu bilmiyorum..
Ama böyle bir kahramanı, Beşiktaş'ta, Zekeriya Öz adlı teröriste ifade vermek zorunda bırakan tezgahı, yeniden savunur noktaya gelenlere dikkat etmeli diyor içimdeki ses..
Anlatmıştı.. Savcılık makamına girdiğinde, Zekeriya Öz'ün nasıl da yayıldığını, nasıl hadsiz bir üslupla konuştuğunu, daha kafadan tutuklama kararı verileceğini nasıl hissettirdiğini. Hepsini anlatmıştı bana..
İşte o hadsizliğin kaynağıdır 25'ini 26'sına bağlayan gece yapılan yasa değişikliği..
İşte o tezgahın kaynağıdır, 25'ini 26'sına bağlayan gece yapılan yasa değişikliği..
FETÖ'nün siparişidir..
Ve bugün FETÖ'yle mücadele ettiğini iddia eden kimsenin ağzına yakışmaz o gece yapılanı savunmak..
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın, hiçbir açıdan değilse, bambaşka algılara yol açabilecek bu ifadelerinin bir 'İletişim faciası' olduğu, açık bir gerçektir..
**
Asker konuştu mu ortalığı ayağa kaldırıyorlar ama aynı askerin uyardığı her konuda, kulaklarını tıkadıkları için tuzağa düştüler.
Bir süre önce, Suriye batağını toparlamaya çalışan komutanlarımızdan biriyle konuştum..
Sorum şuydu;
- Komutanım durum ne?
Cevabı kısa ve yakıcıydı;
- Stratejik hataları, can pahasına taktik adımlarla toparlamaya çalışıyoruz..
Bu gerçeğe rağmen, devlet aklı ve birikimiyle, bir asker konuştuğunda feveran etmeye devam etmek, 'Batı cephesinde değişen bir şey yok' demektir..
**
Ben size bir şey söyleyeyim mi? Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu ısrarcı ya, "15 Temmuz'u araştırma önergesi' veriyorlar ve iktidar ile ortağı hep reddediyor ya, belki de Ak Partililerin bu davayı açmaları iyi olacak..
Bakarsın o mahkeme salonunda her şey konuşulur da, FETÖ'nün siyasi ayağının izi bulunur..
Hani bilmiyoruz ya..
Çünkü olay enteresan;
FETÖ sipariş etti, AK Parti milletvekilleri yasayı değiştirip, 2229 yaşındaki 'Kurtları', hem de tek tek, çakal sürüsünün önüne attı..
25 Haziran'ı 26 Haziran'a bağlayan gece çıkan yasanın özeti budur.
Gerisi laf-ı güzaf...