"Kürt Sorunu" Demokrasi sorunu mudur? (1)
“Kürt Sorunu” nedir? dediğinizde bir çokları bunu “demokrasi” sorunu olarak izah ederler. Malum aydınlar da “kimlik, Kürtçe, baskı, inkâr, asimilasyon, imha” gibi kelimeleri kullanarak konunun demokrasi ve özgürlükle ilgili olduğunu söylerler. Sorunu demokrasi sorunu olarak gören iktidar da “demokratik açılım” yaparak sorunu çözmeye çalışıyor. Sorunun teşhisi yanlışsa doğal olarak çözümü de yanlış olacaktır. Her hangi bir sorunun çözümü için her şeyden önce sorunun teşhisinde isabet kaydetmek gerekir. Bu nedenle ilk yapılacak iş, sorunun taraflarının “Kürt Sorunu”ndan ne anladıklarını bilmektir. Bunun için tamamen tarihi veri ve gerçekler üzerinden “Kürt Sorunu” ya da davası için hayatını ortaya koyan Kürtçülerin söylediklerine bakmak gerekir.
Daha 1890’larda Jön Türk hareketi içinde yer alan Abdurrahman Bedirhan, Nor Dar adlı Ermeni gazetesinde; “Osmanlı sultanını devirmek ve otonom bölgelerini Arnavutların, Rumelili Hıristiyanların, Ermenilerin, Suriyelilerin (Araplar) ve Kürtlerin oluşturacakları federal bir Türk devleti kurmak için çağrıda” bulunmuştur.
Sevr Antlaşmasının 62 ve 63. Maddesine göre Türkiye, müttefiklerce yani İngiltere, Fransa ve İtalya tarafından hazırlanacak Kürtlerle ilgili yerel özerklik planını “kabul etmeyi ve yerine getirmeyi baştan yükümleniyor” du. İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecektir.
17 Ağustos 1919 Sir Arthur Hirtzel aynen şunları söylüyor: “Kürt meselesi, Ermeni meselesidir... İkisi ayrılmazlar” (Belge VIII/I-2). Ermeni Taşnak Cemiyeti’nin 1929 yılında Paris’te yapılan II. Kongresinde bu durum bir “Ermeni siyaset belgesi” olarak perçinlenmiştir. “Kürt meselesi yakından Ermeni meselesine merbuttur. İki milletin vatan ve hayatı yek diğerine yakından merbut olduğu için Ermeniler, Kürt uyanış hareketine azami surette müzaheret ediyor ve edeceklerdir... Müstakil ve müttehit Ermenistan projesinin en büyük düşmanı dün olduğu gibi bugün dahi Türkiye’dir...”
Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasından dört yıl sonra İngiltere ile Fransa, Hoybun Kürtçüleri ile Taşnak Ermenilerini masaya oturtup yeni bir anlaşma imzalatmışlardır.19 maddelik anlaşmanın birinci maddesi şöyledir: “Her iki taraf bağımsız bir Kürdistan’ın ve birleşik bir Ermenistan’ın kurulma hakkını karşılıklı olarak tanıyarak bu hakkın savunulması için mümkün olan her türlü imkânı kullanarak birbirinin yardımına koşmayı kabul etmektedirler”. Anlaşmanın ikinci maddesi de “her iki taraf ortak düşman Türkiye Cumhuriyetine karşı savaşmaya devam edeceklerdir” şeklinde düzenlenmiştir. Bu arada Türkiye’nin aynı zaman dilimi içinde hem “Kürt Açılımı”nı hem de “Ermeni Açılımını” başlatması ironik bir durum yaratmaktadır.
1 Haziran 1920 tarihinde Milli Aşireti liderlerinden Mahmut, İsmail, Halil vb. Fransız ve İngilizlerle temasa geçerek “Siirt’ten Tunceli’ye kadar olan bölgenin idaresinin kendilerine verilmesini” istediler. İstekleri reddedilince de isyan ettiler.
Bu tarihi ve sosyolojik damar, bütün hatlarıyla aktiftir. Bu şartlarda “Kürt sorunu”nu demokrasi ve özgürlük sorunu olarak görmek tarihi tersten okumak anlamına gelir. Örgütler, isyanlar ve tüzükler bahsettiklerimizden ibaret değildir.