“Kürt milletvekilleri istifa edip HDP’ye geçecek”
Siyasi gerginlik seçim meydanlarına kaydı gibi gözüküyor ama pek de öyle değil.
Siyasetçiler Ankara’yı terk etti, Meclis, Partiler bomboş. Doğru!..
Fakat devlet koridorlarındaki tansiyon bir türlü düşmüyor. Başkentin derin kulislerinde konuşulanlar, devlet koridorlarında yaşananlar, seçim meydanlarındaki hararetinin kat kat üstünde.
Halihazırdaki hükümetin son kez katıldığı 29 Nisan Çarşamba günü yapılan MGK toplantısında alınan kritik kararların perde arkasına geçmeden önce iki sıcak başlığı tekrar hatırlamakta fayda var. Recep Erdoğan’ın PKK ile yapılan pazarlıklarda “masanın bir tarafında biz yokuz” ve “paraleli devletten kazıyacağız” açıklamaları. Hemen ardından da gündeme bomba gibi düşen PKK’nın Kandil’deki elebaşı Duran Kalkan’ın “AKP, KDP’lileri aday yaptı” iddiası. “Ağrı” lı olaylarının da tam arkasına düşen MGK toplantısından çıkacak açıklamayı beklerken AKP kulislerinde en çok konuşulan konu oy düşüşlerinin açık ve net görüldüğü seçim anketleri ve HDP’nin kıl payı da olsa barajı geçtiğine ilişkin rakamlardı. AKP’li çok deneyimli “ağabey” ve “abla” isimlerin mini toplantılarda yaptığı değerlendirmelerdeki ana başlık; “vatandaş galiba bizi bu defa iyi bir dövecek” olurken Recep Erdoğan’ın politikaları da sert bir şekilde eleştiriliyordu. Derken çok önemli AKP’li bir isim kaynak gösterilerek, şu senaryo dile getiriliyordu;
“7 Haziran’dan sonra HDP barajı geçemezse, AKP’deki Kürt Milletvekillerinin tamamı istifa ederek HDP’ye geçecek.”
Evet!.. Benim önceki gün akşam saatlerinde duyduğum bu iddia meğerse Beştepe ve AKP polit bürosunun uzun zamandır takip ettiği bir gelişme ve 7 Haziran sonrasının şimdiden görülen kâbusuymuş. Recep Erdoğan’ın geçmişteki tüm eylem ve söylemlerinden U dönüşü yaparak milliyetçi argümanlara sarılmasındaki hikmeti de gözler önüne seriyordu bu iddia. AKP’nin korkulu rüyalarına burada nokta koyup hararetli MGK toplantısından ulaşabildiğimiz perde arkası bilgilere göz atalım. Yapılan açıklamada öne çıkan ne vardı?
“MİLLİ GÜVENLİĞİ TEHDİT EDEN PARALEL DEVLET YAPILANMASI VE İLLEGAL OLUŞUMLARA KARŞI YÜRÜTÜLEN MÜCADELE HAKKINDA TAFSİLATLI BİLGİ ARZ EDİLMİŞ, MÜCADELENİN KARARLILIKLA SÜRDÜRÜLMESİNE VURGU YAPILMIŞTIR.”
“İÇ VE DIŞ GÜVENLİK ORTAMINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER DE DİKKATE ALINARAK GÜNCELLENEN MİLLİ GÜVENLİK SİYASETİ BELGESİ GÖRÜŞÜLMÜŞ VE BU KONUDAKİ TAVSİYE KARARININ BAKANLAR KURULU’NA BİLDİRİLMESİNE
KARAR VERİLMİŞTİR.”
MGK’nın gündemi ve içeriğini yönlendirme yetkisine sahip olan Recep Erdoğan, “Kırmızı Kitap” olarak bilinen Milli Güvenlik İç Siyaset Belgesi’nden (MGSB) daha önce, Başbakanlığı döneminde “irticai unsurlardan” çıkarttığı Fethullah Gülen Cemaatini “Paralel Devlet Yapılanması” adıyla iç tehdit unsurları arasına nasıl aldı? Hiç mi tepki gösteren, itiraz eden olmadı?..
Güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, önceki gün gerçekleşen MGK’da diğer gündem maddeleri çok az konuşuldu. Erdoğan’a lisanı-ı münasiple “kutuplaşma” uyarısı yapıldı, devlet işleyişinde yaratacağı sakıncalar anlatıldı. Ulaştığım bilgileri daha açık hale getireyim;
Önce 28 Şubat sürecine ve hâlâ devam eden yargı sürecine dikkat çekildi. 28 Şubat’ta alınan kararlarla kurulan BÇG ve Hükümetin talimatıyla hayata geçirilen uygulamalar hatırlatıldı. “Paralel” in genel ve muğlak bir tanımlama olduğu, MGSB’ye giren bu tanımın devlet uygulamalarında çok uzun sürecek kalıcı sıkıntılara yol açacağına dikkat çekilerek ciddi bir tanımlama yapılması istendi ve şu görüş dile getirildi;
“MGK kanununa göre MGK’dan çıkan ‘tedbir alınması’ emirdir. Uygulamalar derhal başlar. Din ağırlıklı kutuplaşma derin ve onarılmaz yaralar açar.”
Sonuç ise Recep Erdoğan’ın istediği gibi oldu!..
MGK’da ele alınan iç güvenlik konularından biri de Ağrı olaylarıydı. Belge ve bilgiler ile “gerçekleşen provokasyonlar” ve “olası provokasyonlar” masaya yatırıldı. Terör örgütü PKK’nın hazırlıkları tekrar tekrar anlatıldı. MGK’da konulan son fotoğrafı sorduğum kaynağım şunu söyledi;
“PKK vasıtasıyla Uludere sürekli kaşınıyor. Birinci öncelikleri Uludere, ikincisi ise Cizre. 7 Haziran’dan sonra ’özerklik hakkımız’ diye bu iki noktadan birinden ayaklanacaklar. HDP yüzde 10’u geçerse gerekçe olacak. Geçemezse de bahane olacak.”