Küresel yoksulluğa doğru...
Geçen hafta, Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK), Türkiye’de yoksulluğun arttığını, zengin fakir farkının açıldığını gösteren istatistikler açıkladı.
Aslında 20 yıl sonra küresel düzenin dünyaya mirası, yoksulluk ve bunun getirdiği anarşidir. İslam ülkelerinde yaşanan siyasi krizlerin bir nedeni de yoksulluğun artmasıdır.
20 yıl önce, küreselleşmeye, “dünyayı ve insanlığı kurtaracak formül” olarak bakılıyordu... O kadar çok propagandası yapıldı ki herkes küreselleşmeyi tartışmasız kabul etti. Küreselleşmenin jandarmalık görevi ise IMF’ye verildi...
Sermayenin doymayan iştahı
Zaten 1944 yılında kurulan IMF’nin işi, dünya kur istikrarını ve dolayısıyla ekonomik istikrarı sağlamaktır... IMF’nin ikizi olarak kabul edilen Dünya Bankası’nın işi de, önceleri yalnızca imar iken sonradan gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasına yardım görevi de verildi. Küreselleşme kısa vadeli sermayenin doymak bilmeyen iştahı nedeniyle, dünyaya allanıp-pullanıp anlatıldı... Gerçekten dünyada sermaye hareketleri hızlandı... 1997 Güney Doğu Asya ve 1998 Rusya, 2001 Türkiye ve Arjantin krizleri, kısa vadeli sermayenin bu aşırı hızından ileri geldi.
Nihayet 2009 dünya krizi de, küreselleşmenin getirdiği kontrolsüz piyasanın ve spekülatif hareketlerin bir sonucudur.
200l’de yaşadığımız krize IMF’nin çözümü, dalgalı kur sistemi oldu. Dalgalı kur sistemi sonucu bizim gibi bazı gelişmekte olan ülkeler cari açık verdi... Çin gibi bazı ülkeler cari fazla verdi.
Ülke çıkarlarını korumanın yolları
Küreselleşme yandaşları kayıtsız-şartsız olarak küreselleşmeyi destekledi. 2009 dünya krizinden sonra birçok ülke yeniden düşünmeye başladı. Bu ülkeler dışa kapalı olmadan, ülke çıkarlarını korumanın yollarını araştırıyor. Dünyada her şey denge üstüne kurulmuştur... Küreselleşmede reel sektör ile finans sektörü arasındaki denge çok bozuldu. 2009 krizi dahi bu dengeyi yeniden kuramadı. Bu bağlamda küreselleşmede rekabetin sağlanması için, fiyatları suni anlamda düşürecek veya artıracak koşulların da ortadan kaldırılması gerekir...
Bir ülkede milli para değerli olursa, o ülke rekabet gücünü kaybeder... Tersine kur değerli olursa, o ülkenin rekabet gücü artar. Türkiye’de TL 2003 yılına göre bugün halen yüzde 26 dolayında değerlidir.
2010 yılı cari açığı tahminlerin üstünde 48.6 milyar liraya çıktı. Merkez Bankasının aldığı önlemler sonucu kur artışına rağmen, ocak 2011’de cari açık yine arttı.
Terörün tırmanması
Kur, dengeye gelse de açık bir süre artacaktır. Çünkü düşük kur aramalı ve hammadde ithalatını artırdı. Kur artışı ile içeride yeniden aramalı ve hammadde üretimine geçiş en az bir yıl alacaktır. Türkiye cari açık vererek geleceğini tüketiyor. Yani bu gün fakirlik arttı. Gelecekte de bu devam edecektir. Öte yandan küreselleşme faktör dengesini, sürekli olarak sermaye lehine bozdu... Küreselleşme yalnızca sermayenin serbest dolaşımı olarak kaldı... Emeğin dolaşımına izin verilmedi. Dünyada terörün tırmanması, tek taraflı küreselleşmenin getirdiği adaletsiz düzenin sonucudur. Dünya Bankası’nın veya Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu gibi organizasyonların, fakir ülkelere yapacağı destekler veya geri kalmış yörelere vereceği imkânlar küreselleşmenin getirdiği fakirleşme sorununu çözmeye yetmez.