Küresel entegrasyon küresel sömürüye dönüştü
Kuzey Kore hem dünya ekonomisine entegre olamadığı için, hem de totaliter bir rejim hüküm sürdüğü için fert başına millî geliri ve halkın refahı düşüktür. Çin ise tersine dünya ekonomisine entegre oldu ve fakat kendi kuralları içerisinde oldu. Cari fazla veriyor. Ne var ki ekonomik entegrasyon yetmiyor. Toplumsal refah için demokratik entegrasyon da gerekiyor. Çin'de totaliter bir yönetim var. İnsan hakları ve demokratik özgürlükler açısından özgür olmayan bir ülkedir ve bu nedenle toplumsal refah düşüktür.
Ekonomik açıdan küresel entegrasyonun en belirgin sonucu bazı ülkelerin dış cari fazla, bazı ülkelerin ise dış cari açık vermesidir.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından dünya ekonomisine entegre olma şartları daha önemlidir. Sorgulanması gereken bu entegrasyondan dolayı ülke çıkarlarının ne oranda korunduğu ve halkın refahına ne kadar yansıdığıdır.
Türkiye'nin küresel entegrasyonu tam bir sömürü düzenine dönüştü...
* 2013 yılından 2016 Mayıs ayı sonuna kadar, Türkiye'nin cari açığı 495.8 milyar dolar oldu.
* Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye'nin uluslararası yatırım pozisyonu açığı 668.4 milyar dolardır.
* Brüt dış borç stokumuz 401.7 milyar dolardır.
* IMF, Türkiye'de devlet borcunun 285.6 milyar dolar olduğunu açıkladı.
1) Cari açık, dış ekonomik ilişkilerden dolayı bir ekonominin verdiği açıktır. Türkiye'de toplam tasarrufların millî gelire oranı olan ortalama tasarruf oranı yüzde 13 gibi çok düşük bir orandadır. Toplam yatırımların bir kısmını dış kaynakla karşılıyoruz ve cari açık veriyoruz.
Eğer Türkiye yatırım malı ithal ettiği için cari açık vermiş olsaydı, yeni yatırımlar nedeniyle üretim ve sürekli büyüme sağlanırdı. Oysa ki bizde toplam ithalat içinde yatırım malı ithalatı yüzde 15'tir. Bunun takriben yüzde 10'u eskiyen ve yıpranan mevcut yatırım mallarının yenilenmesi için yapılıyor. Yeni yatırım için yapılan yatırım malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı yaklaşık yüzde 5 düzeyinde kalıyor.
Bizim 2003 yılından bugüne kadar ortaya çıkan 495.8 milyar dolar cari açık kaybımıza karşı ekonomik ilişkide olduğumuz Avrupa ve diğer ülkeler kazandı. Türkiye'nin bir yıllık millî geliri 800 milyar dolar olduğuna göre, bu da demektir ki 78 milyon insanın ve tüm ülke yatırımlarının, altı aydan fazla bir zaman için yarattığı katma değeri yabancıya aktarması ve ulus olarak yabancıya çalışmasıdır.
2) Dünyanın en fazla cari açık veren ülkesi ABD'dir. Ne var ki ABD dış borcunu da dolarla kapatıyor. Ayrıca ödeme kapasitesi yüksektir.
Yani bir ülkenin dış borcunun ağır olup olmadığını yalnızca dış borçların millî gelire oranına bakarak anlayamayız. Dış borç yükü için aynı zamanda:
* Bir ülkenin borç ödeme kapasitesi,
* Dış açık veya fazlası, döviz kazanma imkânları,
* Alınan borcun yatırım için kullanılıp kullanılmadığı,
* Faiz oranı ve vadeye göre borç yükünün ağırlığı değişir.
Kaldı ki cari işlemler açığımızı sonunda dış borçlarla finanse ediyoruz.
Eğer dış borçla yatırım yapılsaydı, borç kendini öderdi.
3)Yatırım pozisyonu açığına gelince;
Türk vatandaşlarının dışarıda yaptığı doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları, tuttukları efektif ve mevduat ile MB'nin rezervleri toplamı (varlıklar) 225.7 milyar dolardır.
Yabancıların doğrudan yatırımları, portföy yatırımları, tuttukları mevduat ve aldığımız dış krediler (yükümlülüklerimiz) toplamı 594.1 milyar dolardır.
Aradaki fark, net dış uluslararası yatırım pozisyonu açığıdır. Bu açık da 368.4 milyar dolardır.
Sonuç:
Bir: Türkiye dünyaya ekonomik anlamda entegre oldu ve fakat yüksek cari açık vererek kan kaybetti.
İki: Türkiye insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından Batılı demokratik ülkelere entegre olamadı. Tersine Orta Doğu'daki bu haklar açısından özgür olmayan ülkelerle yakınlaşmaya çalışıyor.