Kurdu yemeğe çağıran kuzular!
Neler gördük şu dünyada!
Bu sözü niye söyledim biliyor musunuz? Özel oturumda Kaddafi’nin çocukluk arkadaşı da olan BM Libya Temsilcisi Abdurrahman Şalkam gözyaşları içersinde, Birleşmiş Milletlerden ülkesinin kurtarılmasını istedi ya, işte onun için söyledim. Konuşma bitince yardımcısı Dabbaşi de Şalkam’a sarılmış, ağlamış.
Allah kimseyi bu hallere düşürmesin. Düşürmesin de, “herkes bu hallerde” maalesef. Beyler siz okumuş yazmış, birkaç dil bilen, dünya görmüş insanlarsınız. BM demek Avrupa ve ABD demek, İsrail’in hamiliği demek. Biraz Çin biraz Rusya bunun sosu o kadar. Bu kuruluş bugüne kadar Afrika’dan Asya ve Doğu Türkistan’a kadar ne zaman mazlumların, sofrasından ekmeği çalınanların yanında oldu, bir örneğiniz var mı? Avrupa ve ABD’liler yiye yiye obez oldular, Afrika’da insanlar açlıktan, susuzluktan ve salgın hastalıklardan ölüyor. On milyonlarca kişiye günde bir avuç pirinç, üç yudum su vermeyi vicdanlarını rahatlatmak için yeterli görüyorlar, hatta bu kadarını bile yapmıyor, yapacağız deyip ucundan kenarından kesiyorlar. Avrupalı ve Amerikalının bir yılda çöpe attığı Afrika’yı iki yıl doyurur. İyi de, Afrika fakir mi? Niye fakir olsun. Dünyanın en büyük altın ve elmas rezervleri ve pek çok bölgede en verimli toprakları Güney Afrika’da. Ama o toprakların sahibi İngilizler, o madenlerin sahibi Batılılar. Hem Batılı için Afrika’nın insanı bile insan değil, satılıp para kazanılan bir hayvan âdeta.
“Altın” dedim de, Boer Savaşı geldi aklıma. Dünya ve İngiliz Para sisteminin giderek altına daha bağımlı hale geldiği yıllarda İngiltere Transvaal’deki dünyanın en büyük altın rezervlerini elinde bulunduran Güney Afrika Cumhuriyeti ile Oranj Bağımsız Devlet’ine savaş açtı. 1899-1902 yılları arasında Güney Afrika’ya tam yarım milyon asker yığdı. İngiliz tarihinin en büyük savaşlarından biridir Boer Savaşı. İngilizler Afrikalının elinden altını almak için o kadar katliam yaptılar, o kadar insanlık suçu işlediler ki, yazsam, mideniz bulanır. Bu arada İstanbul’da çok ilginç bir şey oldu. 26 aydın tuttu, “İngiltere’yi destekliyoruz” diye bir bildiri yayımladılar. Evet, bu utanç verici işi bu toprağın çocukları yaptı. Niye yaptılar? Niye olacak, İngiltere medeniyeti temsil ediyordu, çağdaşlığı temsil ediyordu, insan haklarını temsil ediyordu onların gözünde. İngiltere’ye direnenler ise, ne lânet insanlardı, kendilerine getirilen nimetin farkında değil, direniyorlardı! Libya’nın Ankara Büyükelçisi’nin BM’ye, “Ülkemi kurtarın” diye gözyaşları dökmesi inanın işte böyle bir şey. Kurdu, yemeğe çağıran kuzu basiretsizliği. O kurt, Irak’a girdi, ne yaptığını görmedin mi? Afganistan’a girdi ne yaptığını görmedin mi, görmüyor musun?
Velhasıl dostlar..
Tunus’ta, Mısır’da bir şeyler oldu, Libya’da da bir şeyler olacak. İşte bu tür aydınlar yüzünden cümlesinde “olmayacak olan” şey ise ülke kaynaklarının Avrupa ve ABD’ye akıtmanın önüne geçilmesi. Evet, pek çok şey değişecek petrolün, altın ve elmasların, doğalgazın gittiği adresler aynı kalacak. Hatta bütün servetleri yok pahasına satılması karşılığında elde edilen üç beş doları bile ellerinde bırakmayacaklar, “Benim bankalarıma yatır” talimatı verecekler, onlar da öyle yapacak.
Çünkü yüz yıldır böyle oluyor.
Görünen o ki yine böyle olacak.
BİZE GELEN KİTAPLAR: Kur’ânî Hayat İslâmi Terbiye, M. Avni Özmansur/Kökler, Kökenler ve Etnik Kimlikleri, Cezmi Yurtsever, Çukurova Yayınları/ Ekonomi’de Kurtuluş Savaşı, M. Kemal Cabıoğlu, Pamer Yayınları/ Son Tebessüm, Burak Kılıçarslan(şiir)Melce Yayınları/Bir Semaverlik Muhabbet, Yahya Akengin(hatıralar) Bilgeoğuz Yayınları/ Bizden Ne İstiyorlar, Yaşar Yazıcıoğlu, Kripto Yayınları.