Kürdistan’ın ayak sesleri!
Hiç olmazsa şu mübarek oruç günlerinde siyasetten uzak duralım istedik ama mümkün değil.
Mümkün değil çünkü çok tehlikeli gelişmeler oluyor.
Böylesine vahim bir ortamda Türkiye’yi yönetenler maalesef bizim “Federandum” dediğimiz referanduma kilitlenmiş, milleti cambaza baktırmakla meşguller. Çok klasik bir benzetme amma öylesine örtüşüyor ki, tekrarlamadan geçemeyeceğim: Bizans düşüyor, biz meleklerin cinsiyetini tartışıyoruz.
Yaklaşmakta olan felâketi görmek için son birkaç günde olup biten sadece şu iki gelişmeye bakmak yeter de artar bile: ABD Dışişleri Bakanlığı Genel Teftiş Bürosu birkaç gün önce ülkesinin Türkiye’deki temsilcilikleri ile ilgili bir rapor yayımladı. “Türkiye hem bölgesel hem yerel çapta yeni bir hareketlilik zeminine girdi” notu düşülen raporun ilginç ayrıntılarından biri de, kamuoyuna sunulurken bazı bölümlerinin “silinmiş” yani “sansürlenmiş” olması. Kim bilir o sansürlenmiş bölümlerde neler var?
Raporun silinmemiş bölümlerini okurken bile ABD’nin Türkiye’deki gelişmelerden oldukça heyecan duyduğunu hissetmek mümkün. ABD’yi heyecanlandıran Türkiye’deki bu: a) Bölgesel, b) Yerel hareketliliklerin neler olduğu kafamıza takılmıyor değil. Türkiye’nin (acilen) masaya yatırılmış olması sadece ABD Dışişleri Bakanlığı Genel Teftiş Raporu ile kalsa belki “rutin bir işlem” dir der, rahatlayabiliriz. Ama ABD’li müfettişler Türkiye’den çantalarında böyle bir raporla Beyaz Saray’a doğru yol alırken ABD Dışişleri Bakanlığı’nın özel salonlarından birinde Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Başkanlığında konusu Türkiye olan “özel bir toplantıda” daha yapılmaktadır. Katılımcılar arasında Dışişleri Bakan Müsteşarı Jack Lew, Bakan Yardımcısı Phil Gordon ve Politika Planlama Direktörü Anne Marie Slaughter’in de olduğu Türkiye ile ilgili resmi ve sivil uzmanların davet edildiği toplantının resmi adı ise, “Türkiye Politikası Oturumu”dur.
Birleşmiş Milletler’e üye 190 civarında ülke var. Başında, “Irak’tan çekilme” ve “Afganistan’da Taliban’a boyun eğme” hatta “İran’ın nükleer güce kavuşması” ve “Pakistan’ın Taliban’a desteği” gibi onca gaile varken Müfettişlerinin “Türkiye’de ilginç şeyler oluyor” raporları hazırlaması ve Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye ile ilgili özel bir toplantı düzenleme sebepleri, herhalde, Ramazan ayında Türk tüketicilerin yükselen et fiyatlarından ABD’nin duyduğu sıkıntı olmasa gerek.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı müfettişleri Suriye’de uzun bir çalışma yapıp, “Ülkede ilginç şeyler oluyor” başlıklı bir rapor hazırlasa ve Türk Dışişleri Bakanlığı da özel bir oturumda “Suriye’de neler oluyor” konusunu tartışsa, Şam bundan tedirgin olmaz mı? “Ne yapıyorsun ey komşu” diye sormaz mı? Elbette tedirgin olur, elbette sorar. Ama Türkiye’yi yönetenler ABD’nin Türkiye hakkındaki bu hareketliliğinden zerre rahatsız değiller. Dışişleri Bakanı’na göre ise, Bütün bunlar Türkiye’nin önemini gösteriyor.
Hayret bir şey.
Demek ki Rusya’nın ABD için önemi yok, Almanya’nın, İngiltere’nin, Çin’in önemi yok. Öyle ya ABD Dışişleri Bakanlığı Teftiş Bürosu müfettişleri bu ülkelerle ilgili “ilginç şeyler oluyor” raporları hazırlamıyor ve ABD Dışişleri Bakanlığı salonlarında bu ülkelerle ilgili eş zamanlı yüksek katılımlı toplantılar düzenlenerek adı geçen ülkeler masaya yatırılmıyor!
Geçekten tedirginiz. Tedirginiz çünkü bu gelişmelerle birlikte Türkiye içi ve çevresindeki gelişmeleri ve Avrupa merkezlerinde, “Türkiye’de 2011’de iç savaş çıkartılacak” rapor ve hazırlıklarına müşterek kulak verdiğimizde... Türkiye’de bir iç savaşın, bölgede ise bir Kürdistan yapılanmasının ayak seslerini duyuyor gibi oluyoruz.
Bu gelişmeye Türkiye içinden bir parti “cebren” bir başka parti ise “hile ile” çanak tutuyor, bunu da görüyoruz...