Kurban kesmek, merhametsizlik mi!
Yıkandıkça kirlenen tek şey, insanın beynidir.
Üzülerek ifade edelim ki her Kurban Bayramı’nda bilmeyenlerin ve az bilenlerin beyinleri “merhamet deterjanı” ile bir güzel yıkanır.
Dikkatle bakıldığında bu “beyin yıkayıcıların” dünyanın kaymağını yiyen, kuzeyden güneye, doğudan batıya, yeryüzünün her noktasını “fast food” zincirleriyle donatıp, saat başı milyonlarca büyükbaş hayvanı midelere postalayarak, Amerika ve Avrupa’yı obezlerle dolduran kültürün adamları olduğunu görürsünüz.
Ve bunlar Afrika’nın ekseriyetini açlık ve susuzluktan kıran, Japonya’da nükleer silahlar, Irak ve Afganistan’da misket bombaları ile milyonları katleden, yeryüzü nîmetlerinin yüzde 80’ini zimmetine silah zoruyla geçirmiş, eski köle tüccarları, dünya nüfusunun yüzde 3’ü, yüzde 5’idir.
İçimizdekiler onların tuzağına düşmüş olanlardır.
Onlara, “hamburgerler ağaçta mı yetişiyor?” veya, “Avcıların ağlarını dolduran milyarlarca balık Giresun fındığı mı?” diye sorsanız, yüzünüze bön bön bakarlar, o kadar!
“Kurban kesmeyin” yahut, “Bu çağda böyle şey olur mu?” diyen bir kimse aslında Kur’an’dan tam sekiz ayeti inkâr etmiştir de, farkında değildir.
Bırakınız Allah(c.c.)’ın kitabından sekiz âyeti, bir âyeti, bir harfi dahi yok saysan, “Bu çağda böyle şey olur mu!” desen, İslâm dairesi dışına çıkıverirsin.
Dünya nîmetlerinin yüzde 80’ine abanmış Haçlı ve Siyonist obezlerin “Merhamet deterjanı ile beyin yıkayarak Müslüman zihnini kirletmekteki” sinsi amaçları da, zâten bu değil midir?
Gelelim “merhamet” meselesine.
Müminler şunu çok iyi bilir.
İlk insan Âdem aleyhisselâmdan itibaren kıyamet koptuğu andaki insanlara kadar doğmuş, yaşamış ve ölümü tatmış bütün insanların birbirlerine, eşlerine, evlatlarına, sanatlarına, velhasıl ilgi ve sevgi duyduğu bütün varlıklara olan merhametlerinin toplamı Allah(c.c.)’ın kullarına merhametinin yüzde biri kadardır.
Yetmedi..
Allah’ın bu “yüzde bir” merhametinin içinde, hayvanların yırtıcılara karşı hayatlarını tehlikeye atarak büyüttükleri yavrularına duyduğu merhametlerin toplamı da dahildir.
Evet, Allah’ın merhameti 100 ise, yeryüzündeki bütün merhametler işte bu 100’ün ancak ’bir’idir.
Hatta güneşin aydınlatma ve ısıtması, yağmurun beslemesi, karların kırılan bitkilere alçı, toprağa yorgan olması da bu yüzde bir merhametin hudutları içerisindedir.
“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır” diyen de, O’dur.
İşte böylesine merhamet sahibi yüce Allah, “Kurban kes!” derken ve O’nun bu emrine uyan Müslümanlar kurban keserken nasıl “merhametsizlikle” suçlanabilir!
Evet, “Her canlı ölümü tadacaktır” amma, dostlar, ölüm diye bir şey yoktur. “Ölümün tadılması” demek, bu dünyadan ebedî aleme geçerken, ruhun bedenden ayrılma çilesini hissetmek demektir.
Yâni insan, ebedîdir.
Gerçek bu olduğu için aklı olan hesaplarını 70-80 yıllık “geçici dünya” için değil, hem bu dünya ve hem bu dünyadan sonraki “ebedî dünya” için yapmak zorundadır.
İşte Allah Resulünün, “Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya ve yarın ölecekmiş gibi ahret hâli üzere olma” tavsiyesinin sırrı buradadır.
Bir gün son nefes verilecek ve kabir, “Ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, ya Cehennem çukurlarından bir çukur” olacaktır.
Kabri bir cennet gibi hazırlanmış olan ruh, tabutunda, “Beni niye yavaş götürüyorsunuz, acele etsenize” derken, kabrinin kendisini bir cehennem çukuru olarak beklediğini gören ruh ise, “Aceleniz ne diye” feryat edecek lâkin taşıyanlar onu duymayacak..
Belki bazıları, “Ya öyle değilse!” diyebilir.
Biz böyle olduğuna kesinkes inanıyoruz ve o tür düşünenlere, “Ya haklıysak” diyor, soruyoruz:
“- Ey insan kardeş, o saatten sonra, ’Pardon!’ deme imkânı var mı?”