Kur’an kime indi?
Kur’an elbette ki bin 400 küsur sene evvel, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa(s.a.v.)’e inzal olundu.
Dün gece Kadir Gecesi idi. Kur’an’ın indiriliş ve Muhammed’in, Hz. Muhammed(s.a.v.)yani, Peygamber oluşunun yıldönümü. Bizler Müslüman bir ülkede doğduk, Müslümanlığı kucağımızda bulduk. Bu, büyük bir nîmet.
İyi de...
Dünden bugüne acaba kaç Müslüman, “Benim dinim bana yapmam ve yapmamam gereken neleri emrediyor?” diye araştırma zahmetine katlandı mı? Böyle bir zahmete katlanmadı ise “Kur’an Hz. Muhammed’e indi, bana değil” tavrı takınmış olmuyor mu?
Bir iş yaparken “Komşum ne der, ortağım ne der, düşmanım ne der?” endişeleri taşıyan biz Müslümanlar acaba bir iş yaparken hiç, “Bu konuda Allah ne der?” diye aklından geçirdi mi, geçiriyor mu?
Nasıl bir şirk içerisindeyiz, farkında mıyız? Bir insan kul hakkı yiyorsa, o insana Kur’an’ı Kerim’deki kul hakkı ile ilgili tam 10 ayet henüz inmemiş demektir. Amir, işveren, yani üst konumdaki bir kişi emrindekileri tavrı, ücreti, bakışları vs.. araçlarla ilgili eziyorsa, onların eziklik hissetmesine sebep oluyorsa o kişiye de Kur’an’ın 25 ayeti henüz inmemiş demektir.
Tesettürle ilgili ayete riayet etmiyorsa Kur’an’ın 3 ayeti, zinaya bulaşmışsa Kur’an’ın 15 ayeti henüz o kişiye inmemiştir. Anne babasını üzüyorsa, onların duasını alamıyorsa Kur’an’dan 10 ayet bu evlada henüz inmemiştir. Bir “alarak-vererek” yahut “aracılık ederek” faizle dirsek temasına geçmiş, hele iç içe olmuş ise Kur’an’ın faizle ilgili 7 ayeti bu beyefendiye inmemiş demektir.
Daha pek çok konu ve daha pek çok ayeti sıralayabiliriz amma, maksat anlaşılmış olmalıdır.
Şimdi siz gözünüzün önüne Mushafı getirin ve yukarıda bazılarımıza inmediğine yakinen şahit olduğumuz bu 70 ayeti jiletle Kur’an’dan kesip alınız. Ortaya işte böyle eksik bir Kitap çıkar!
Bizde bahane çoktur...
İşte efendim annem babam kardeşime fazladan şu malı verdi de, ben biraz ondan kırıldım yahut iyi de arkadaş bu devirde faiz, banka olmazsa ticaret olmuyor, şirket batar ayaklarına yatıveririz... Allah(c.c.) da o zaman hesap gününde o evlada, “Tamam, sen o zaman tarlayı, evi tercih ettin” ; “Dükkânım, tezgâhım, şirketim, faizim” diyene de, “Tamam, sen de beni değil, dükkânını, şirketini tercih ettin, bugün benden sana bir nîmet yok” demeyecek midir?
Ey kardeş!
Ey dost!
Kur’an bize inmedi gibi davranarak ev apartman sayımızı çoğaltabilir, banka hesaplarımızı şişirebiliriz. Köfte, biftek yiyebilir, şunu bunu içebiliriz. Helal haram demeden bakar, o işlere bulaşabiliriz. Lâkin bunların cümlesi sürse sürse 80-90 yıl sürer. Kum saati çalışıyor, her dakika, her gün ömür azalıyor, Azrail’in göğsümüze ne zaman oturacağı belli meçhul. Bir çakmak, bir kibrit alevine dayanamayan bu nazik bedenlerimiz Cehennem ateşine nasıl katlanacak?
Fırsat varken...
Akılımızı kullanalım, tövbemizi yapıp, fuhşiyatın her türlüsünü terk edelim... “Gencim, yarın tövbe ederim” diyen şeytanın ve nefsinin tuzağına düşmüş, ikisinin oyuncağı olmuştur...
Allah(c.c.) rahimdir, Gafurdur. Kulunu affetmek için bir bahane ister...
NOT: Bayram vesilesiyle sılayı rahim nasip olacak inşallah. Bir müddet izninizi istiyor, hayırlı bayramlar diliyorum.