Kur ve faiz ne olur?
2001 krizinden sonra, 2002 ile 2011 Mayıs arasında geçen 9 yıl beş ayda cari işlemler açığımız toplamı 350 milyar 88 milyon dolar oldu. Bu açığımız, dış borçla, varlık satışı ve sıcak para girişi ile finanse edildi. Cari açık, dış ticaret, turizm gelir ve gideri, navlun gelir ve gideri, müteahhitlik hizmetleri gelir ve gideri gibi, başka bir ülke ile yaptığımız ekonomik ilişkilerden dolayı kazandığımız veya ödediğimiz dövizlerin farkıdır. Bizim 9 yıl 5 ayda 350 milyar 88 milyon dolar kaybımız olmuş. Cari açık Türkiye için önemli bir risk haline gelmiştir.
Merkez Bankası’nın yaptığı, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP), varlıklar olarak Türkiye’nin yurt dışından alacaklarını, yükümlülükler olarak da Türkiye’nin yurt dışına olan borçlarını gösterir. Bu sene Şubat ayı itibariyle, varlıklar toplamı 192.4 milyar dolar... Yükümlülükler toplamı ise 556.8 milyar dolardır. Aradaki fark uluslararası pozisyon açığı, 364.3 milyar dolardır. Bu pozisyon açığı çok yüksektir ve risklidir. Türkiye’nin toplam dış borcu 290.4 milyar dolardır. Milli gelire oranlanınca, yüksek değil... Ancak dış açıklar ve döviz açıkları varken, borç ödeme kapasitesi yetersiz demektir. Kaldı ki, 105 milyar dolar olarak tahmin edilen sıcak para da, kısa vadeli borç etkisi yapar.
Bu şartlarda, Başbakan yardımcısı, Merkez Bankası Başkanı ve AKP Genel Başkan Yardımcısı, paniğe mi kapıldılar da dış açıktan söz ettiler ve dövizle borçlanmayın dediler... Yoksa hükümet bu yolla, bilerek bir kriz korkusu salarak harcamaları kısmak mı istedi? Cari açığın temel nedeni, düşük kur ve yüksek iç taleptir. Kur artışı, hem iç talebi kısar, hem de dış açığın artmasını önler. Yani aşırı değerli hale gelmiş TL’yi törpüler. Dün dolar 1.73 ve Euro 2.44 Liraya kadar yükseldi.
1) Kurlar artmaya devam eder mi?
MB 2003, TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksi (gelişmiş ülkeler) Haziran 2011, yüzde 122’dir. Haziranda TL yüzde 22 değerli idi. MB reel kur endeksine göre, denge kur seviyesi şu anda bir dolar, 190-200 kuruş arasındadır. Ne var ki kur artışı kısa sürede olursa:
Özel sektör kısa vadeli dış borçlarının maliyeti artar,
Aramalı ve hammadde ithalatı azalır ve iç üretim azalır. İşsizlik artar.
Enflasyon artar.
Demek ki kur artışı gerekiyor. Ancak kurlar panik şeklinde artarsa bu defa ters etkileri olur. Doğrusu, kur dengesi için bir geçiş süreci yaşanmalı ve aynı süreç içinde kontrollü serbest kur rejimine geçilmeli. Bunun için beklentileri yönetmek yetmez, hükümetin inandırıcı bir politikası ve bir programı da olmalıdır. Öte yandan MB para kurulu faizleri artırmadı. Çünkü faiz artışı kur artışını önler. Faiz artarsa, TL’ye talep artar ve TL yine değerlenir.
2) Faiz artarsa ne olur?
Hazinenin faiz yükü artar, (Bütçe açığı artacağı ve kamu hizmetlerinin maliyeti artacağı için istenmez)
Yatırımların maliyeti artar, (Tasarrufların düşük olması ve ithalata bağlı büyüme devam edecek diye istenmez)
Tüketim azalır, talep kısılır.( Ekonominin soğuması için istenir)
TL değer kazanır- kur düşer (Cari açık nedeniyle istenmez)
Türkiye için, reel faiz = ülke riski olmalı. Şu anda reel faiz yüzde 1.87’dir. Yüzde 3 olabilir, daha yüksek olursa negatif etkileri olur.