Kumpasçılar kaçıyor
Kaçan kaçtı zaten... Bir kaç topal ördek bırakıldı geriye. Bunlardan bir kaçı havuz medyasının gözdesi olduğu için büyük ihtimal korumaya alınmıştır.
Kumpas davaları için kurulan ve halen yayında olan The Taraf'tan kimler geldi kimler geçti... Yazılan iddianamede şimdilik Tuncay Opçin, Mehmet Baransu, Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur'un adı zikrediliyor. Yandaşların baş tacı Rasim Ozan Kütahyalı'nın Taraf'taki köşesinden yazdığı "darbe" yazıları ile televizyon ekranlarından attığı iftiralar unutulmuşa benziyor. Kütahyalı şimdilerin futbol yorumcusu ne de olsa... Yerseniz..
Yıllar çabuk geçiyor. Hafızalar bir o kadar hızla siliniyor. Habertürk ekranlarındaki bir tartışmada Yıldıray Oğur kendinden emin, benim için "Bu adam kim? Darbeyi savunuyor!" deyince "En azından ben adamım ve seni tanımıyorum" cevabını vermiştim. "Alın bunu yayından yaaa" diye viyaklamıştı. Maşallah birileri "yürü ya Yıldıray" deyince koşmaya başladı. Bir dönem cebinde çay parası olmadığını belirterek emek sömürüsü yaparken TRT'den ballı maaşlar aldı. Cehaleti her yerinden dökülen Ceren Kenar ile beraber Habertürk'te "Şimdi ve Burada" adlı bir program yapıp, hükümete temennalar çakıp, cemaate söverek prim yapıyordu. Balyoz kumpasının iddianamesinin açıklandığı gün işine son verilmiş son arpalığının adresinden. Şaşırmadık elbette. Bu ve benzerleri, durakta hiç beklemezler. İlk gelen otobüse binerler. İstikametin neresi olduğunun hiç önemi yoktur. Emrolunan adresin hizmetkarlığında beis yoktur .
Misyonunu başarı ile yerine getiren Taraf, anlaşılan günah keçisi ilan edilerek kumpas davalarının hesaplaşmasında kurban edilecek. Ataşehir'deki bir spor merkezinde gün boyu halter çalışan Ahmet Altan, kumpasın ağırlıklarının altından kalkabilecek mi bilmem.
Yasemin Çongar, çoktan kocasının çalıştığı merkeze, okyanus ötesine uçtu bile.
Mehmet Baransu'nun eline bavulu tutuşturan Tuncay Opçin'in hangi askerler ile telefon görüşmesi yapıp nerelerde buluştuğu da tespit edildi. Opçin ile beraber o ağacın kurtları da sınırın öbür tarafına sığındılar bile.
Baransu'ya gelince... Aldığımız bilgilere göre yalnız bırakılınca öfkelenip çoktan itirafçı olmuş. Dahası gizli tanık olarak ifade vermiş. Dışarı bir an önce çıkmanın pazarlığını yaptığı da söyleniyor. Bana göre asıl yargılanması gerekenlerden bazıları da Baransu'ya "Yılın Gazetecisi-Habercisi" ödülünü Gazeteciler Cemiyeti adına verenler olmalı. Sahte evraklara "özel haber" muamelesi yaparak kahraman ilan edenler en az onun kadar suçlu değil mi?
Vaziyet, Taraf'ın suçlu ilan edilip diğerlerinin koruma altına alınacağını gösteriyor. Taraf ile aynı doğrultuda manşetler atıp, köşelerde darbeyi ballandıranlar, bazı zanlıların özel hayatları ile ilgili yalanlar yazıp, yargısız infazda bulunan yandaşlar, candaşlar ve havuzun kuğuları masum sayılacak öyle mi? "Ateş olmayan yerden duman tütmez" sözleri ile her birinin suçlu olduğunu peşinen ilan edenlerle, televizyon ekranlarında "yazın yediğiniz hurmalar kışın bir yerlerinizi tırmalar" nidalarıyla Silivri'de yağdırılan haksız cezaları az bile bulan kalemşorlara bakıyoruz da hidayete ermişler... İnsanların haksızca hapis yatırıldığından, çektikleri tarifsiz acılardan falan dem vurmaya başladılar. Ne de olsa utanma, arlanma fıtratlarında yok!
İddianamenin peşinen sızdırılması da bana göre tezgah. Neymiş efendim, Savcı Fikret Seçen için yakalama kararı çıkmış mış. Çoktan tüydü bile... Sıra şimdi Dalton kardeşlerde, ceplerinde pasaport, banka hesaplarında bol sıfırlı paracıkları var. Sınırın öte yanına geçip hayatlarını sürdürürken "aldatma"ya yönelik romanları ile görevlerini sürdüreceklerdir. "Tutun kapıları kaçıyorlar" falan demenin anlamı yok. Giden gitti zaten... Olan ne yazık ki bu süreçte ölüp gidenlere ve geride bıraktıklarına oldu vesselam.