Kullanıma uygun birey yaratan sistem!
Modern dünyada etkin olan normlar, insanların ne yapması ya da yapmaması gerektiğini belirleyen kesin çizgileri gösterirdi. Bireyselleşmiş liberal dünyada ise hiçbir şeyin tanımı ve sınırı yoktur. Her şey bireyin keyfine bağlı hale gelmiştir. Normların geçerliliğini ve yaptırım gücünü yitirmiştir. Bu durum değer ve normların hiyerarşisinin bozulması ve değersel bir kargaşanın topluma egemen olmasını sağlamıştır. Başka bir anlatımla, kurallar geçerliğini yitirmiş ve herkes tarafından benimsenecek yeni kurallar da yaratılamamıştır. Bireyleri toplumun bütününe bağlayan bağlar bir bir kopmuştur. Herkes kendisi için kendisi tarafından ve kendisine göre bir dünya inşa etmeye koyulmuştur.
Küreselleşen dünya, herkesi kucaklayan değerlerden yoksun bir dünyadır. Küresel gelişmeler insanların geleneksel olarak yaşama, topluma ve dünyadaki yerine daha geniş bir anlam yükleyen, genel kabul görmüş, tüm simgeleri yok etmiştir.
İnsanların da ortak anlamı aramak diye bir sorunu kalmamıştır. Bireylere, kendilerini özdeşleştirebileceği küçük gruplar, onların değerleri ve simgeleri yeterli gelmektedir. Bütünden ayrılmak, parçada birleşmek temel davranış biçimidir. İşin daha da tehlikeli yanı; toplumsal yaşamını parçalanmasının adının ’özgürleşme’olarak nitelenir olmasıdır.
Aslında bireyler, normlarını, içinde yaşadıkları toplumun bütününden çok, yakın ilişki içinde oldukları aidiyet ve referans gruplarından sağlarlar. Bu aidiyet ve referans grupları vasıtasıyla bireyler milli kültürle ve toplumun diğer yanıyla bağlantı kurarlar. Son yıllarda aidiyet ve referans gruplarında da ciddi bir işlevsizlik söz konusu olmuştur.
Bireyin atomize edilerek yalnızlaştırılmasında aile bağlarının koparılmasının rolü çok büyük olmuştur. Aile bağları insanların kullaştırılmasını ve kullanılmasını engelleyen önemli faktördür. Ayrıca aile bağları, bireyi kullanmak isteyen grubun gücüne de büyük tehdit oluşturur. Tarikatlar, terörist gruplar ve hücreler aralarına yeni aldıkları üyeleri onların aile ve dostlarından ayırarak istedikleri gibi kullanırlar.
Böyle bir iklim kitle toplumunu ve kültürünü doğurur. Böylece birey milli kültürün ortak paydasından uzaklaşıp yüz yüze ilişkilerin egemen olduğu küçük birincil gruplara hapsedilebilir. Kitle iletişim araçları da bu sürece büyük bir katkı sağlar. Normlaşan sapkın simge ve stereo değerler büyük bir hızla yayılır. Sonuçta milli kültürle bağları koparmış ve kitle içinde kaybolmuş bireyler ortaya çıkar. İletişim araçları da görüntüleştirilmiş değer dışı normları devreye sokarak, toplumca benimsendiğini düşündükleri davranış biçimlerini pazarlarlar. Bu durum hangi normu izleyeceklerini bilemez hale gelen bireylerin sosyal yönden bütünleşmelerini giderek imkânsızlaştırır.
Köksüz, değersiz ve günübirlik yaşam sürdüren insan işte böyle bir sistemin kurbanıdır. Kendi evinde kendini yabancı hisseder. Milli, insani, tarihi ve ahlaki değerler onun için herhangi bir anlam ifade etmez. Başkalarına sığınarak var olmayı onur sorunu dahi yapmaz. Güncel tatmini sağlamak onun için her şeydir. Yarını ancak yeni tatminler için özler. Bu tür insan her anlamda kullanıma uygun bir insandır. Bu insan küresel sistemin kutsallaştırdığı insandır. Bu adamın türlü çeşit fonlarla ilişkisi vardır ama idealle ve Atatürk’le de bir işi yoktur.