Kuleli'deki darbe...
Hangi üniversiteyi bitirirseniz bitirin "lise"yi unutmak mümkün değildir. Türkiye'nin en köklü liseleri Galatasaray, Kabataş, Vefa ve Kuleli Askeri Lisesi olarak bilinir. Dahası bu mekteplerde okumak "ayrıcalıklı"dır. 1978 yılında girdiğim ve halen "Kuleli" deyince tüylerimin diken diken olduğu okulumun 15 Temmuz darbe gecesi düşürüldüğü duruma açıkça ağladım. Yaşları 14 ile 17 arasında 64 öğrencinin tutuklandığını öğrenince de isyan ettim. O yaştaki çocukları darbeye yönlendiren yöneticilere, üniforma giyen sapıklara sövdüm. Genelkurmay Başkanları yetiştiren bu okul çok darbe gördü. Ama hiç birinde emanet edilen öğrencileri sahaya sürmedi. Çanakkale Harbine katıldı Kuleli, İstiklal Harbi için okuldan firar edip Ankara'ya Mustafa Kemal Paşa'nın emrine koştu ama Cumhuriyet tarihindeki 4 darbenin hiç birine bulaşmadı. Komutanları, subayları tarafından korundu hep. Gelin görün ki "haşhaşiler" çocuklarımızı önce "kokteyl var" sonra da "tatbikat" bahanesi ile kandırıp, ellerine şarjörleri boş tüfek verip, Çengelköy, Kanlıca, Beykoz polis merkezlerini ele geçirmek için görevlendiriyor. O sırada bütünlemeye kalan öğrencilere sınavsız geçme sözü veriliyor. Öyle ya soruları çalıp, beyinlerini yıkadıkları talebeleri bu okullara sokan şebeke, günü geldiğinde bunun bedelini isteyecekti...
***
Kuleli Askeri Lisesi'nin tarihi binasının özelleştirme adıyla satılacağına dair haberler üzerine bu sütunlardan çok yazı yazdım. Mezun olup sivil hayata geçen arkadaşlarımızla okulumuzun bahçe duvarlarına ve asırlık çınar ağaçlarına kendimizi zincirleyerek eylem kararı bile almıştık. 5 yıl önce devre arkadaşlarımızla yaptığımız Kuleli ziyaretinde o dönemin okul komutanı (şimdi Tuğgeneral) Atila Gökasaoğlu, "Kuleli öğrencilerinin en çok okuduğu yazarlar arasında olduğumu" belirtmişti. Bu arada Kuleli'ye ailelerin eskisi gibi itibar etmediğini, yaşanan kumpas davaları yüzünden tercih edilmediğinin altını çizmişti. Üzüldük tabii. Derken Mayıs ayının son günlerinde mezuniyetimizin 34'üncü yılı münasebetiyle Kuleli'de yeniden bir araya geldik. Devrin sınıf subayı Cengiz Enüst'e tekmil verdik. 200'den fazlaydık. Okulu gezdik. Biz okuldayken bizim gibi her yıl okulu ziyarete gelen eski mezunlara "ton ton dedeler" dediğimizi hatırlayıp, saçı sakalı ağaran, göbekli arkadaşlarımıza takıldık. Okul Komutanı Kurmay Albay Mammer Aygar, "Orgeneral Doğu Aktulga Salonu"nda Kuleli hakkında brifing verince keyfimize diyecek yoktu. TÜBİTAK ödülleri alan çocuklarla övündük. Bazılarımız Aygar'ın konuşmasında "Kuleli artık sadece Harb Okullarına subay adayı yetiştirmiyor. Subay olmaları şart değil burada öğrenim görüp sivil hayatta başarılı olacaklarından eminiz" sözlerine şerh koydu.
***
Doğrusu "İmamların Öcü" kitabımda ayrıntılarını yazdığım askeri okullar kumpası yüzünden şüphe içindeydim. 8-10 yaşlarındaki kızı ile bizimle sohbet eden okul Komutanı Aygar, kendisinin Kuleli mezunu olmadığını belirtince şaşırdım. Şüphelerim arttı. Yanımdaki arkadaşlarıma "Kuleli'li olmayan buraya nasıl komutan atanır" tepkisini gösterdim. Albay Muammer Aygar iki yıllık görev süresinin dolduğunu yani generalliğe terfi edeceğini ima etti. Ne de olsa Kuleli Komutanları ileride Genelkurmay Başkanı bile oluyordu.
15-16 Temmuz günleri "Kuleli'de çatışma" başlıklı haberleri televizyondan izlerken yüreğim kanadı. Biz 12 Eylül darbesinde Kuleli öğrencisiydik. İki yıl önceden sıkıyönetim ilan edilmişti. Şimdi revir olarak kullanılan bizim dönemin Muhafız ve Hizmet Bölüğü binasında bir komando bölüğü vardı ve civarı kontrol ediyordu. Bir tek öğrencinin burnu kanamadığı gibi darbe işine bulaştırılmadı.
Yazık... Gelinen noktaya bakar mısınız. Okula öğrenci alımını organize ediyor çete, okul komutanından, öğretmenine kadar tayin ediyor. Kendinden olmayan öğrenciyi çeşitli sebeplerle atıyor. Ve bütün uyarılara rağmen buna göz yumuluyor. Yazıklar olsun...