Kulağımdaki küpe...
16 Nisan referandumu AKP'nin "gitmemek" üzerine bir strateji izlediğinin açık kanıtlarından biriydi...
AKP'nin kurucularından olan ancak yolsuzluk ve yoksulluk düzenine isyan edip partiden ayrılan Abdüllatif Şener'in sözlerini hatırlatayım:
"Bunlar iktidardan gitmemek için herşeyi göze alırlar..."
Mühürsüz zarfların geçerli olmadığının belirtildiği yasadaki açık hükümlere rağmen, oyların geçerli sayılması seçimin sonucunu etkilemiş, referandum AKP'nin lehine sonuçlanmıştı.
Yasama, Yürütme ve Yargı kuvvetlerinin tek bir kişinin elinde toplanmasının en çarpıcı sonuçlarından birini 16 Nisan'da gördük...
Hukuk guguk oldu, demokrasilerin en temel özelliği seçim/sandık güvenliği ortadan kaldırıldı.
Hep söylüyorum; "yaşadıklarımız ilerde yaşayacaklarımızın habercisidir..."
İktidar, tüm senaryolarını "koltuğu bırakmamak" üzerine inşa etmişti...
Öyle ki; "şaibeli 16 Nisan referandumunda neden sokağa çıkmadınız?" sorusuna CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; "gençlerimizin ölmesine izin veremezdik, aldığımız duyumlar kan döküleceği üzerineydi..." sözleri ile yanıt vermişti.
Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerine, İYİ Parti Lideri Meral Akşener'in "silahlı milislere" dikkat çektiği açıklamalarını da ekleyin...
İki ay sonraki baskın seçimde bu oluşumların önümüze çıkmayacağını kim garanti edebilir?
Eğer seçim çalınırsa nasıl tepki verilecek?
Muhalefetin çözüm üretmesi gereken başlıklardan biri bu...
***
Tüm senaryo koltuğu bırakmamak üzerine kurulu...
İktidarın bu süreçte neleri göze aldığını az çok öngörebiliyoruz;
* CHP'li Haluk Pekşen'in deşifre ettiği; ölülere seçmen kağıtlarının çıkarılması,
* Yaklaşık iki buçuk milyon hayali seçmenin yaratıldığı iddiaları,
* 500 milyon seçmen zarfı basılması,
* Seçim kanununda seçim güvenliğini ortadan kaldıran çok sayıda düzenlemeye gidilmesi, AKP'nin maçı hiçbir kural dinlemeden kazanmayı amaçladığının işaretleri...
Önümüzdeki baskın seçimde;
* yine oldu bittiye getirecekleri,
* yine itirazları görmezden gelecekleri,
* yine YSK başta olmak üzere yargıya taşınacak olası tüm seçim hileleri ile ilgili üç maymunu oynayacakları,
* yine yandaş-tekelci medya ile toplumu yalan ve iftira yağmuruna tutacakları,
* yine milisleri ile aba altından sopa gösterecekleri,
* yine devletin tüm gücünü parti gücüne dönüştürüp muhalefeti ezmeye çalışacakları,
* yine bir takım operasyonlarla itiraz edenlerin soluğunu kesecekleri
bir döneme giriyoruz...
16 Nisan'da tüm itirazlara rağmen "Atı alan Üsküdar'ı geçti..."
Muhalefetin önümüzdeki iki ayda en önemli gündemi; güvenli seçim atmosferini oluşturmak ve sandıklara sahip çıkmak olmalı...
Eğer bir seçim ittifakı yapılacaksa "seçim güvenliğinin sağlanması" muhalefetin en sağlam tutkalı olabilir...
Meral Akşener'in yaptığı her konuşmada "sandıklara sahip çıkacağız, oylarınızı heba ettirmeyeceğiz" cümlelerine vurgu yapması meselenin özünü işaret ediyor...
Çünkü AKP-MHP ittifakı anketlerden başarı ile çıkmıyor...
Düşünmemiz gereken soru şu:
"Seçmeni, neredeyse her gün anket yaparak izleyen siyasi iktidar, kazanamayacağı belli olan bir erken seçime neden balıklama atladı?"
Neye güveniyorlar?
MHP, İYİ Parti'nin seçimlere girmemesi için uğraş veriyor... Saray ise; Meral Akşener'in önü kesilirse çığ etkisi yaratacağından endişeli...
Muhalefet kadar iktidarın da önünde aşması gereken önemli sorunlar var.
Ekonomi dökülüyor, aileler borç batağında, AKP dönemi zenginleri ve parasını yurt dışına kaçıran azınlık hariç, kimsenin geleceğe dair en küçük umudu yok...
AKP, Türkiye'yi artık taşıyamıyor...
Sorumu tekrar ediyorum:
"Peki bu ortamda Türkiye'yi neden ışık hızı ile bir seçime götürüyorlar, neye güveniyorlar?"
***
16 Nisan referandumunun ardından kulağıma küpe taktım...
40 yaşından sonra beni küpe ile gören dostlarım şaşırdı...
Bu küpe; iktidarın seçimlerde her şeyi göze alabilme ihtimalinin hatırlatmasıdır...
Muhalefet seçmeni ve sandık görevlilerini olağanüstü bir motivasyonla seçime götürmeye mecbur...
Kimsenin kısır çekişmelere, egoya, bencilliğe, ali cengiz oyunlarına tahammülü yok!