Küçük anıların büyük sırları dönemeçte...
Değerli yazar Nurten Arslan Hanımefendi, Atatürk’ün hayatını romanlaştırdığı “Küçük Anılarda Büyük Sırlar” dizisinin dördüncü kitabını da çıkardı. Dördüncü kitap “Dönemeç” adını taşıyor. Dönemeç, 19 Mayıs 1919-18 Aralık 1919 dönemini kapsıyor. Bu 7 aylık dönemi 600 sayfalık bir kitapla okuruna sunan yazarımız, yüzlerce kaynak taramış, yinelemeleri elemiş; eksiklikleri gidermiş, yanlışları atmış. Bütün bunları yaparken, önemli olan hiçbir ayrıntıyı atlamamış. Bir romana bu denli çok ayrıntıyı yedirmek, ustalık ister. Ayrıntıya boğmak ya da ayrıntıda boğulmak tehlikesi vardır. Nurten Arslan, bu ayrıntıları anlatım ve üslubuna öyle bir yedirmiş ki, okuduklarının ayrıntı olduklarının farkına, çok dikkatli okurlar dışında kimse varamaz. Ayrıntı dedik, biraz açalım: Öyle öyküler var ki bu eserde, bunların çoğunu unutturmuşlar Türk çocuklarına, önemseyip önemsetmemişler ya da hiç öğretmemişler. Oysa inanç, direnç, esin ve özgüven için Atatürk’ün hayatı yeterli bir örnektir. Ve Milli Mücadele gerçekte bir “Milli Mucize” dir. Nurten Arslan, bu mucizeyi bize gösteriyor, inanmayan, alıp okusun. Mavi Kuş Yayınları’nın yayımladığı Nurten Arslan’ın bu nehir romanları, en az “Şu Çılgın Türkler” kadar ilgi görmeli, belleklerde ve gönüllerde yer etmelidir.
Bu kitabın o son sayfası... Beni hüzne gark eden sayfa... Özetlemeye çalışayım o sayfayı: Mustafa Kemal’in maiyeti ve Heyet-i Temsiliye, kar yağan ve tipi esen bir Aralık günü, üstü açık otomobillerle Sivas’tan ayrılıyorlar... Yolculuk Ankara’ya... Otomobillerin lastikleri ve benzini bir şans eseri bulunabilmiş, yol giderleri için borçlanılmış... Uğurlamaya gelen Sivaslılar hicran ve hüzünle dolular... O hicran ve hüznü iliklerime kadar hissettim ve ağladım...
Bu kitapta başka neler var, yerimizin yettiğince bir de ona bakalım:
-Mustafa Kemal, “Bugün dostumuz yoktur, dostumuz milli birliğimizdir efendim” diyor ve yokluktan yakınanları uyarıyor: “Marifet yokluk içinde başarmaktır” .
-Telgraf tellerini kullanarak hükümet düşüren dâhi: Mustafa Kemal.
-Vahdettin’in İngilizlerle yaptığı antlaşmanın bir maddesi: “Osmanlı yönetimi bağımsız bir Kürdistan kurulmasına izin verecektir.”
-Damat Ferit’in 6 bakanını da içinde barındıran Ali Rıza Paşa Hükümeti bile, Yunanlıların Batı Anadolu’da aşırı miktarda toprak almasını ihanete eş görüp, bu alımlara karşı önlemler alıyor. Arazilerini maddi sıkıntı yüzünden satacak olanlara Ziraat Bankası’ndan kredi verilmesi kararlaştırılıyor.
- “Kahrolsun işgal dedirtmeyin” diye telgraf çeken Dahiliye Nazırı ile işgalcilere “misafir” diyen Harbiye Nazırı.
-Mustafa Kemal’in Amasya’da ısrarla eğilip elini öptüğü vaiz Abdurrahman Kâmil Efendi. Bu Kâmil Efendi “Paşa Oğlum, gözlerinin ışığı beni götürür” diyor ve yıllarca maaşından biriktirdiği parayı kurtuluş için Mustafa Kemal’e veriyor.
-Giresunlular Damat Ferit ve Vahdettin’e telgraf çekerek, Alî Osman’ın kanını taşıyan Orhan ve Ertuğrul’un bir oğlunun gönderilmesini istiyorlar.
Ve iki de ufacık hata, düzeltilmesini dilerim. 83. sayfadaki yer adı “Kasor” değil, “Kosor” olacaktır, Erzurum’un Şenkaya İlçesi yakınlarında bir yerdir. 276. sayfada “Çaykarye” denmiş, ora da “Çaykara”dır, halen Erzurum’da bir caddenin adıdır.