Kriz değil buhran
Cumhurbaşkanı “Ekonomideki şu andaki bu geçici kriz Allah’ın izniyle aşılacaktır” dedi ve “Ekonomideki son dönemde patinaj görüntüsüne şahit oluyoruz” diye ilave etti.
Yaygın kanaat, “aslında Cumhurbaşkanı zımni veya açık olarak, siyasetin ve ekonominin tıkandığını, bu tıkanmanın başkanlık rejimi ile düzeltileceğini söylüyor” şeklindedir.
Ancak amacı ne olursa olsun ekonomideki tıkanmanın krizden de ağır bir sorun haline geldiği açıktır. Krizler finansal kaynaklıdır ve bir veya iki yıl içinde ekonomi yeniden canlanır. Bazen ekonominin iç dinamikleri kriz sonrası daha da yüksek dinamizm ve büyüme sağlar.
2008-2009 ABD’de başlayan ve Avrupa’ya ve dünyaya yayılan finansal kriz, bir sonraki yıl kontrol altına alındı.
Aşağıdaki tablodan izlenebileceği gibi, 2001 finansal krizinde Türkiye de Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH)yüzde 5.7 geriledi. Ancak ertesi yıl tekrar yüzde 6.2 büyüdü. 2009 krizinde yine GSYH yüzde 4.8 düştü. Ertesi yıl yine 9.2 büyüdü.
Oysa ki bugün yaşamakta olduğumuz ekonomik sorun 3 yıldır çok boyutlu olarak devam ediyor ve devam edecek görünüyor.
1. Türkiye tasarruf edemiyor.
Bizim gibi gelişmekte olan diğer ülkelerde ortalama tasarruf oranı, yani toplam tasarrufların GSYH’ya oranı yüzde 30’un üstündedir. 2014 yılında yüzde 33.8’dir. Bizde ise 2000 yılında bu oran yüzde 20 iken şimdi 2014 yılında yüzde 12.4’e gerilemiştir. Tasarruf yaratamayan bir ekonomide büyüme dış kaynakla olur. Bunun içindir ki Türkiye 2003 yılından bugüne kadar 450 milyar dolar cari açık verdi. Dış borç stoku 400 milyar dolar oldu.
2. Dış kaynak girişi azaldı.
Şimdi dış borç stoku 400 milyar dolara ulaştı. Dünyada sermaye hareketleri yavaşlıyor. Kırılgan ekonomi olarak ilan edildik. Büyüme oranı düştüğü için gelir yaratamıyoruz. Bundan sonra dış borçları çevirmekte sıkıntı yaşayacağız.
Ayrıca, doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi de azaldı. Gayrimenkul satışı dışında her yıl giren doğrudan yabancı yatırım sermayesi, 2011 yılında 11.8 milyar dolar iken, 2014 yılında 1.2 milyar dolara geriledi.
3. Durgunluk yaşıyoruz.
Gelir ve refah artışını fert başına GSYH gösterir. İç tasarruf eksiği ve dış kaynak girişinin azalması nedeniyle, 3 yıllık ortalama olarak fert başına büyüme oranı ortalama yüzde 1.8 oldu. Bu büyüme oranı ile dış borçları çevirmek imkânı yoktur.
2014 kamu yatırımları yüzde 8.8 azaldı. Özel sektör yatırımlarında artış yalnızca yüzde 0.5 oldu. Bu şartlarda bu sene ve gelecek sene de durgunluk devam edecek demektir.
4. Ocak fiili işsizlik oranı yüzde 18.8 oldu.
İşsizliğin artması, durgunluğun en büyük maliyetidir. Hükümet kanadında, durgunluğu ve işsizliği aşmak için, ciddi bir planlama yapılmıyor.
5. Fakirleşme süreci
Türkiye borçlarının tamamını çevirmez ve net dış borç ödeyen ülke olursa, dışarıya giden borç ana para ve faizi ile yabancı sermaye kâr transferlerinin toplamının GSYH oranı, büyüm oranından daha yüksek olursa ülke fakirleşme sürecine girer.
Kalıcı bir durgunluk ve fakirleşmenin adına kriz denmez, “Ekonomik Buhran” denir.