Kriterin Vakit'çesi!..
Genelkurmay Başkanı’nı ayrımcılıkla suçlayan Vakit gazetesi, “Gül’ün kriteri”ne alkış tuttu...
Davet edilmedikleri için Genelkurmay Başkanı’nı topa tutan Vakit’e Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın uçağına davet ettiği gazeteciler meselesini hatırlatınca cevabımızı aldık (!..) Meğer Gül gazeteler arasında ayrımcılık yapmayıp “objektif kriterler” uyguluyormuş. Gül’ün tirajları kriter olarak aldığını savunan Vakit, yazarının da bindiği Başbakan uçağında bu kritere (tiraj) kendilerinin de uymadığını farkettiği için “çevir kazı yanmasın” deyip Erdoğan’ın kriterlerini es geçiverdi. Ne diyelim, helal olsun...
Balçiçek’in vedası
SABAH’ın köşe yazarı Balçiçek Pamir’in işine son verildi. Balçiçek Hanım, “Bir veda yazısı bile yazamadım” diye dertlendi. Hıncal Uluç, “gel benim köşemde yaz” dedi.
Yakında Haşmet Babaoğlu da köşesini açarsa şaşırmayın. Neyse Pamir, Uluç’un köşesinden okuyucularına (varmış demek ki) veda etti. İyi etti de Perihan Mağden bu duruma içerledi. Şöyle yazdı:
“Kanırta anırta köşe sahibi edindirmiş bir kızcaaaz TMSF tarafından işine son verildi diye kıyameti koparttı geçenlerde. ” Okurlarıma bir VEDA bile edemedim “ diye. Sonra Herkesin Hıncal Ağbisi, cömert ve cesurca ona sayfasını açtı. O da bir Veda Yazısı yazmış: 6-7 cümle/satır. Tırışkadan sıfır. Yazmasaydı n’olacaktı?
’Yazmasaydın n’olacaktı?’yok bunlarda. Bulduğu her ilaveye, dergiye, köşeye, şişeye çiziktirecek. İsmini ’ölümsüzleştirecek’ zahir. PR’cılık statüsünü pekiştirecek. Esas.”
Yeniden GÖZCÜ
Doğan Grubu’nun kapanan Gözcü gazetesinin ekibi, başka bir çatı altında “Gazete Gözcü” adı ile 1 Aralık’ta yeni gazete çıkarıyor. İşte kadrosu. Eski Gözcü’nün devamı niteliğindeki “Gazete Gözcü” nün 1 Aralık’ta piyasada olması bekleniyor. Gözcü’nün eski yayın koordinatörü Hüseyin Avuç, yeni gazetenin genel yayın yönetmeni oluyor. Kadroda şu isimler var: Kurtul Altuğ, Tevfik Diker, Umut Veli Develi, Erkan Altaca, Metin Güçlü, Süleyman Yağız (DSP milletvekili). Gözcü’nün kapanmasıyla yayın hayatına başlayan Sözcü gazetesinin satışı ise 70-80 bin civarında.
* medyatava.com
Devleti yönetmek
BEYAZ Saray’daki karşılamadan sonra Başkan Bush ile Başbakan Erdoğan baş başa görüşmek için Oval Ofis’e geçtiler.
Görüşmeye sadece Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Başkan Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Dadley katıldı.
İçeri tercüman bile alınmadı.
Tercümanlığı Türkiye Dışişleri Bakanı yaptı.
Bu toplantı tam bir saat sürdü.
Ne konuşuldu, ne gibi kararlar alındı, kim kimden ne istedi, kim kime ne verdi, kim kimden ne aldı?
Bütün bunlar sır olarak kaldı.
Bu önemli görüşmenin zabıtları da tutulmadığı için bunlar devlet arşivlerine girmedi.
Türk halkı, yazgısının konuşulduğu bu görüşme hakkında hiçbir şey öğrenemedi.
Tarafsız gazeteciler, Washington görüşmelerini bir tek sözcükle özetlediler:
FİYASKO...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, gazeteci arkadaşlarımıza Irak konusundaki belirsizliği
anlattı.
“Operasyon yapılmayacaksa istihbaratı ne yapayım, turşusunu mu kurayım” dedi.
Bunun da ötesinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, daha vahim bir açıklama yaptı.
Genelkurmay’a henüz hükümetten sınır ötesi harekát için bir talimat gelmediğini söyledi.
Meclis’ten çıkarılan tezkere hálá Başbakan’ın çekmecesinde
bekliyor.
Anlaşılıyor ki sınır ötesi harekát yapılma olasılığı zayıf.
Bunu zaten Irak yöneticileri ve Kürtler söyleyip duruyorlar.
Türkiye, en duyarlı olduğu konuda böyle bir belirsizliği ilk
kez yaşıyor.
Başbakan, en kısa zamanda çıkıp Türk halkına bilgi vermek
zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti, gelenekleri olan ciddi bir devlettir.
Onun bunun el yordamıyla yönettiği bir aşiret değildir.
* Tufan Türenç / Hürriyet
Meclis göreve!
Terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle yargılanırken, milletvekili seçilip cezaevinden TBMM’ye transfer olan bir milletvekilimiz vardı...
Şimdi, O’na PKK kampında Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı savaşmak için eğitim gördüğü ortaya çıkan bir başkası daha eklendi. DTP’li Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, PKK kampında ve Bixi marka otomatik silah başında çekilmiş fotoğrafları basında yer aldı. Bir başka gazetede, DTP’nin eski
Genel Başkanı ve Milletvekili Ahmet Türk’ün teröristbaşı Apo ile birlikte fotoğrafı basıldı.
Diğer bütün gazeteler ise, DTP’nin yeni Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın PKK üyesi olmak ve terör suçundan tam 12 yıl cezaevinde yattığı haberini yayınladı. Gelinen bu noktada söze gerek var mı?.. Her şey ayan beyan ortada! Buna rağmen, biz halen DTP’lilere çağrılar yapıp, PKK’nın bir terör örgütü olduğunu ilan etmelerini istiyoruz.
Olacak iş mi bu? Bunlar gerçekleşmesi mümkün olmayan çağrılar. Bence, artık bu boş çağrıları bir kenara bırakıp, Meclis’in kendi içindeki terör destekçilerini temizlemek için adım atması gerekiyor.
* Emin Pazarcı / Bugün
Kalkan’da Türk kalmadı mı?
İngiliz gazeteci Beatrice Vanni, yaz tatilini Türkiye’de geçirmiş... Ülkesine döndükten sonra yazdıkları hayli ilginç... Diyor ki:
“İngilizlerin istilası sonucu Kalkan’da aşçı, hizmetli, emlakçı dışında hiçbir Türk kalmadı. Türkler, tepelerin gerisine çekilerek güzel sahilleri İngiliz ve Almanlara terk etti. Kalkan artık Türklerin değil sanki...”
Bir İngiliz gazeteci bile, yabancılarına Türkiye’yi istilasını üzülerek, hüzünlü bir dille anlatıyor. Gerçekten acı verici bir durum bu... Yalnız Kalkan değil, bugün birçok bölgemiz
bu durumda...
Ben, yabancılara emlak satılmasına karşı değilim. Üstelik destekleyen yazılar da yazdım...
Elbette ki, karşılıklı olmak şartıyla, belli kurallar dahilinde satış yapılabilir. Ancak; bu satışların mutlaka ölçülü olması, gayrimenkullerin semt pazarında elma-armut satılır gibi satılmaması gerekir. Özellikle arazi satışlarındaki ölçüsüzlük, ileride başımıza ciddi sorunlar çıkaracağa benziyor. Şu atasözünü unutmamak gerekir:
“Bugün yenilen hurmalar, yarın çıkarken, bir yerleri tırmalar!”
* * *
Fransız Profesör Maurice Duverger, Türkçe’ye de çevrilen ünlü “Sosyal Bilimlere Giriş” kitabında şöyle yazmıştır:
“Halkının dörtte üçü, hatta daha çoğu okumasız yazmasız, bilgisiz ve halkının büyük kısmının yarı aç, yarı tok yaşadığı ülkelerde klasik demokrasi işleyemez. Kamu özgürlükleri bu koşullarda uygulanamaz, seçimler anlamını yitirir!”
Fransız Profesör’ün uzun yıllar önce yazdığı bu kitapta, sanki Türkiye’nin bugünkü hali anlatılıyor gibi... Yoksul ve eğitimsiz ülkelerde demokrasi işleyemez! Adına demokrasi dense de, bu gerçek demokrasi değildir!
* Rahmi Turan / Hürriyet