Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Kovid 19 ve kitleleşme!

İçişleri Bakanlığınca yeni tip koronavirüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında yayınlanan genelge uyarınca 10 Nisan cuma gününü cumartesiye bağlayan gece 24.00'ten itibaren iki günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Sokağa çıkma yasağını duyan vatandaşların büyük çoğunluğu hiçbir kural, sakınma, sosyal mesafe, temas ve korunma duygusu taşımadan kalabalıklar halinde market ve fırınların önünde uzun kuyruklar oluşturdular. Fırınların önünde yığılma, eczanelerin önünde kavgalar çıktı…

Sağlık bakanının bir aydır yalvarırcasına 'temas yok, sosyal mesafe ve izolasyon (tecrit/karantina) var' diyerek kurgulamaya çalıştığı duyarlılık sokağa çıkma yasağının başlayacağı iki saat içinde yıkıldı.

İki saatlik kaos sırasında ne kadar insana Covid 19 virüsü bulaştığı on bir gün sonra ancak anlaşılacaktır!

Konu yabancı basında şöyle değerlendirildi:

Nordkurier isimli gazete, "Corona virüsü, Türkiye, şiddet" başlığı altında sosyal medya hesaplarından duyurdu. Gazete, "Kavgalar çıktı ve büyük kalabalıklar her yerde. Son dakika sokağa çıkma yasağı insanları sokaklara döktü" diye yazdı.

Alman Bild Gazetesi, "Türkiye'de corona kaosu. Birbirini ezmeler, kavgalar. Ani sokağa çıkma yasağı" şeklinde verildi.

Hiçbir yağma, gasp ya da talanın görülmemesinin verdiği mesaj da şudur: İnsanlar son anda yasak gelmeden gıda ihtiyaçlarını karşılamak için sokağa çıkmışlardır. Hata vatandaşın değil sokağa çıkma yasağını önceden açıklamayanlarındır.

Kitle psikolojisi diye bir şey var!

İnançların sarsıldığı, umutların kaybolduğu, toplumu ayak tutan eski orta direklerin birer birer yıkıldığı durumlarda, kalabalıkların etkisi giderek büyüyen bir güç halini alır. İnsanlar, kitlelerin davranışlarını ve sesini televizyondan yapılan devlet yetkililerin ya da bilim adamlarının sesinden daha çok dinler.

İki gün sokağa çıkamama haberi üzerine sokağa fırlayan üç/beş kişi ardından binleri sokağa çekmiştir. Bu şartlarda kitle haline gelen kalabalıkları hiçbir otorite, kural, ilke ve tehdit durduramaz, nitekim durduramamıştır.

Bu durum altındaki kişilerin akılcı, gerçekçi davranmaları ya da maliyet/fayda hesabı yapmaları söz konusu olmaz. Çünkü insanların davranışlarının nedenleri ihtiyaçlarıdır. İhtiyaçlar hiyerarşisinin temelinde de fizyolojik (yeme/içme/barınma/giyinme vb.) ihtiyaçları gelmektedir. Fizyolojik ihtiyaçları tehdit altında olduğunu hisseden kimseleri durduracak hiçbir güç yoktur. Bu kural Türkiye'de son yaşanan olaylar için de geçerlidir.

Sokağa çıkma yasağı kadar bu yasağın gerekçesi, duyurulma zamanı ve üslubu da önemlidir. Onlarca sağlık çalışanının, bakanlığın ve yetkilinin "evde kalın!", sokakta virüs alış-verişi yapmayın telkinleri, sokağa çıkma yasağının açıklama zamanı ve biçimiyle bir anda anlamsızlaştı. Gece yasağa çıkan sayısı yüzbinleri bulan kitlelerin salgından ne derece etkilendiği önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır.

Corona virüsüyle ilgili alınacak teknik ve bilimsel tedbirlerle ilgili açıklamaların bürokratlar ya da Sağlık Bakanı tarafından yapılması daha isabetli olurdu.

Bu yasağın geleceği daha önceden duyurulabilirdi. Önce 65 yaş üstündekiler, sonra 20 yaş altındakilerin sokağa çıkması yasaklandı. Bu süreçte zaman zaman herkes için sokağa çıkma yasağı konulacağı ifade edilebilirdi.

Virüsle mücadele yalnız sağlıkla ilgili bir sorun değildir. Virüs aynı zamanda milli güvenlik, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik bir sorundur.

Nitekim Covid 19 sonrası bütün insanlığın olduğu gibi Türk Milletinin de günlük yaşantısından ilişkilerine, eğitiminden yargısına, töreninden toplantısına kadar her şeyi değiştirmiştir.

Dahası Covid 19'un aşısının bulunması, tedavisinden netice alınmasıyla da sebep olduğu tahribat sona erecek gibi değildir. Çünkü bu salgın hastalık insanları öldürdüğü gibi sosyolojileri/psikolojileri/ekonomileri de alt üst etmiştir. Her anlamda yeni duruma göre yeni davranışlar gereklidir. Türkiye buna hazırlanmalıdır.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları