Köstebekler yer altında yeni kumpas için güç topluyorlar

Tahliyesinden sonra bütün televizyon kanallarından aradılar, bütün gazetelerden; ille de röportaj istiyorlar:
- İlk bize çıkın...
- İlk bize...
- Önce bize anlatın, reyting rekorları kıralım...
- Önce bize; “penguen”li günleri unutturup balık hafızlarda aklanalım...
“Olmaz” dedi, “vefa” dedi;
“Önce Bengütürk TV’ye çıkacağım... Önce cezaevine ziyaretime geldiklerinde söylediklerimi çarpıtmadan yazan gazetecilerin sorularını yanıtlayacağım...”
Önceki gece Bengütürk TV’de Engin Alan’la yaptığımız program böyle şekillendi. Murat İde’nin moderatörlüğünde Saygı Öztürk, Utku Çakırözer, Metin Özkan ve bendeniz sorduk, Alan cevap verdi; bazen sesi titredi, bazen kükredi, bazen sustu ‘beden dilim anlatsın’ dedi, bazen de gözleri doldu.
O gece damadının üçüncü ölüm yıldönümüydü. Alan damadının vefat ettiğini öğrendiğinde cezaevindeydi. Kızının yanında en çok olması gereken zamanda bir zindanda eli-kolu bağlıydı!
Tahliye olduktan sonra Sincan Cezaevi’nin kapısında yaptığı “sert” çıkışa dönük eleştiriler hatırlatıldığında, o günleri hatırladı:
“Ben cezaevinde kaldığım süre içinde ailemden beş kayıp verdim. Bugün damadımızın üçüncü seneyi devriyesi. Bunları yaşanmamış mı sayalım? Murat Özenalp’i nasıl unutacağız? Ali Tatar’ı nasıl unutacağız? Ben Berk’i nasıl unutacağım? Yok bu sayacağız?..”
Balyoz’da ifade vermek için savcılığa gittiğinde yaşadığı diyalog tam bir skandaldı:
“İki avukatla gittim. Mehmet Berk midir nedir; ne dedi biliyor musunuz? ‘Siz yoksanız bu dosyayı çöp sepetine atarım’ dedi. Bu işin sonunu bilmek için kahin mi olmak gerekiyordu?”

***

Önce kendisi hakkındaki iddialar:
- O seminerde “liderleri toplamayı” teklif ettiniz mi?
- Bir iç kargaşada müdahale tarzının ne olması gerektiğini anlattım. Toplumsal olayları bastırmanın en etkili yolu budur; liderleri alırsınız ve biter. Üstten alttan kırpıldı çarpıtıldı.
- Peki “emrinizdeki personeli fişlediğiniz” iddiası?..
- Tüm meslek hayatımda tek bir arkadaşımı bile fişlemedim. Yasal sicil
verdim.
TSK’yla ilgili “kağıttan kaplan” yakıştırmalarına yol açan zafiyetlerin büyük oranda sızmalardan kaynaklandığına, bu sızmaların da komutanların emirleri altındaki subayları “tanımamasından” kaynaklandığına inanıyordu Alan:
“Bir komutan astına ceza verecek; bir imzasız ihbar mektubu, bir dijital belge, CD; gitti! Böyle ordu olmaz. Türk ordusuyla oymasınlar. Aziz milletim de ordusuyla oynanmasına izin vermesin. Bu kumpaslar, tezgahlar, komplolar, bitmeyecek. Bakın yeni versiyonları üretilebilir. Bize bu kumpası kuranlar nerede şimdi? Köstebek gibi yerin altına indi. Zayiat tespiti yapıyor. Hazırlanıyorlar. Yine harekete geçecekler. İlgililer, sorumlular, aziz milletim askeri okullara ve polis okullarına dikkat etsinler. Evlatlarını onun bunun eline vermesinler. Bugüne bir günde gelinmedi. Bu yılların sonunda vardığımız yer... 25-30 yılda da zor telafi edilir.”
- Başörtülülere tavır aldınız mı?
- Benim anam başörtülüydü... Ne oldu biliyor musunuz; “başörtüsü” nü dilinden düşürmeyenlerin tezgahları yüzünden, benim başörtülü anam bana hasret verdi son nefesini! Ben başörtüsüne değil, “dini simge” olarak kullanılmasına, siyasete alet edilmesine karşıyım.

***

“Balyoz” iddia edildiği gibi demokrasiye değil Türkiye’nin milli güvenliğine inmişti:
“Balyoz Planı’nın neyi var nesi yoksa o mahkeme salonunda perdelere aksettirilerek konuşuldu. Yunan Genelkurmayı’na gitti bu planlar. Daha sonra şunu söyledi birileri: Biz bu olaydan sonra planı değiştirdik. Meriç nerede, Meriç? Meriç’in yerini mi değiştirdiniz? Meriç orada durduğu sürece yapabileceğiniz hareket tarzı belli. Bitti. Türkiye’nin bekası açısından; bu mahkemeler bunu da yaptı! Gelecekte bir gerginlik, sıcak çatışma olursa, düşünün Türkiye’nin harekat planı gitti!”

***

TSK ve silah arkadaşlarıyla ilgili konuşmak istemedi. Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman dendiğinde “Ben bu iki kişiyle de çalıştım ikisini de tanıyorum. Onlarla ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok. Ses tonumdan anladınız ne demek istediğimi” dedi ve ekledi:
“Aytaç Yalman başka bir dava kapsamında ifadeye çağırıldığında ” ben öyle bir denetim mekanizması kurdum ki yasadışı hiçbir şey vuku bulmamıştır “ dedi. Madem öyle neden gelip söylemedin. Bu saatten sonra ne söylerlerse söylesinler kıymeti yok. Özkök için de geçerli...”
- Peki ya Işık Koşaner ve Necdet Özel?
- Işık Koşaner benim sınıf arkadaşım. Can kardeşim. Bu ülkenin yetiştirdiği en değerli generallerden. Necdet Paşayı da çok iyi tanırım. Ama yakıştıramıyorum kendime burada konuşmayı. Yüzüne söylerim...

***

Önümüzdeki günlerde çok tartışılacak yığınla açıklama yaptı alan iki saat boyunca... Satır başları:
“Bütün emareler Öcalan’ın çıkarılacağını gösteriyor...”
“Öcalan çıkarsa, şöyle bir kucaklaşırız!!!”
“Beni caniyle pazarlık için koydularsa, üç sene evvel de söyledim şereftir benim için...”
“Kerkük gitti ve bir daha çıkmayacaklar. İsrail’in Kudüs’ü neyse Barzani için Kerkük odur!”
“Barzani’yi iyi tanıyorum, kafasında referandumdan başka hiçbir şey yok...”
“Engin Alan’ın komutanı olduğu üstte, kimse o bayrak direğine tırmanamazdı...”
“Goebbels bu medyanın yanında çırak kalır...”

***

İzleyiciler en çok “çatı aday” konusundaki görüşünü merak etti. Alan, şöyle izah etti durduğu yeri:
“Ben Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tanımam. Biyografisini gazetelerde okudum. Adaylığı açıklandığında hapishaneydim. Harp Akademileri’nde kurmay subay adaylarına öğretilen temel ilkelerden biridir: Bir konuda komutan/lider karar verinceye kadar fikrini sonuna kadar ve cesaretle savun. Ama komutan/lider karar verdikten sonra, o kararı kendi kararın kabul et ve sonuna kadar savun. 180 derece karşısında bile olsan! Biz şimdi o noktadayız. 2 lider karar vermiş. Artık bize düşen, karar doğrultusunda çalışmak...”

Yazarın Diğer Yazıları