Köşede bekletilen cumhurbaşkanı adayı!..
3 Kasım 2019''da yapılması gereken genel seçimler MHP lideri Devlet Bahçeli''nin önerisiyle 18 haziran 2018''de yapıldı...
İşte Erdoğan''ın cumhurbaşkanı olduğu o seçimlerden sonra Türk siyaseti belki de son 30 yılın en büyük tartışmaları, karmaşaları ve beklentileri içine girdi...
Man Adası tartışmaları, devletin büyük ihalelerinin 5 kişilik yandaş grubuna verilmesi, ordunun içerisine tarikatçıların sızdırılması, FETÖ''ye karşı operasyonlar yapılırken bazı FETÖ''cülerin devletin çeşitli kurumlarına atanması ve devletin "açılım" gafletinden uyanarak PKK''nın üzerine gitmesi gündemi sürekli meşgul etti...
Liyakat-torpil tartışmalarında kilitlenen sınav rezaletleri, "siyasiler, gemi ve uyuşturucu" skandalları, "128 milyar dolar" nerede tartışmaları, Korona salgınının darbeleri, faiz-döviz zikzakları ve en son piyasa vurguncularının halkı dolandırarak neredeyse tüm gıda ürünlerine fahiş oranda zam yapması, (devletin bu sıradaki denetimsizliği-duyarsızlığı) sırasında anket şirketleri tartışmalı sonuçlarla ortalığı kızıştırmaya çalıştılar...
Ve bu sırada da muhalefet partileri üç yıl öncesinden itibaren neredeyse her gün "erken seçim" beklentisini dile getirip durdular...
Evet; özellikle son bir yılda hortumcu anket firmalarının değil, (bağımsız kuruluşların yaptığı ve zaman zaman da bu köşeye yansıttığımız) anketler de gösterdi ki, içinden DEVA ve Gelecek gibi iki parti de çıkan AKP oy kaybediyor...
Peki, hayat pahalılığı AKP''nin militanlaşmış tabanını bile sarsarken, iktidar partisi ne yapmaya çalışıyor?..
ERKEN SEÇİME GİTMEZ ERDOĞAN...
Anketçisinden gazetecisine, televizyoncusundan siyasetçisine kadar son üç yıldır her kesimden kişiler ve kuruluşlar, "AKP erken seçime gidecek" diye hayalperest iddialarda bulunurken, bu köşede geçtiğimiz yıllarda birkaç kez Erdoğan''ın erken seçime niçin gitmeyeceğine dikkat çekmiş ve bunun gerekçelerini sıralamıştık...
İşte 2023 yılının Haziran ayında yapılması gereken genel seçimlere bir yıl gibi süre kalmışken, AKP''nin seçime gideceğine ilişkin hiçbir emare yok...
Başta CHP olmak üzere, muhalefet partileri ise AKP''nin boş vermişlik ve duyarsızlıkla derinleşen pervasızlığını görmedi, görmek istemiyor...
Peki, Erdoğan ve partisi neden bu kadar pervasız?..
Dönemin askerî iktidarından destek alarak tek başına iktidar olan ANAP da, koalisyonlarla iktidarda duran (kökleri Demokratik Parti''ye dayanan) etkili DYP bile bugün yok ortalıkta...
Çünkü onların hiçbiri din sömürüsünün AKP döneminde etkili olduğu kadar güçlü bir ortam ve zeminde değillerdi...
Toplumun eski liderlerden bıktığı bir dönemde, yeni bir figür olarak ortaya çıkan Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi''nden aldığı gücü de kullanarak önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı oldu ve son 50 yılda hiçbir siyasi partinin yapmadığı gibi, bir yandan "devlet içinde devlet" kurmaya çalışan Fethullahçıları kullandı, diğer taraftan da tarikat ve cemaatlerin yanı sıra ihaleye susamış rantiye kesimini...
Ve son üç yılda FETÖ operasyonlarının ardından strateji değiştiren Erdoğan, her kesimden destekçilerini bürokrasiye yayarak, devletin damarlarına iyice yerleşti...
Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet, yargı bürokrasinin ezici bir çoğunluğu, medyanın ağırlıklı bir bölümünü denetleyen ve hatta baro gibi meslek kuruluşlarını bölerek destekçilerine yeni mevkiler açan Erdoğan, siyasi stratejilerini devletten sivil uzantılara kadar her kesime iyice yaydı ve "Erdoğan giderse mahvoluruz" diyen devasa bir rant ve mürit cephesi de yarattı...
Bu cephe bürokrasinin pervasızlığı, ihale vurgunlarının 4-5 kişinin kucağında kalması ve yüzde 90''ı yandaşlaşan medyanın, ülkenin vahim gidişatını güllük gülistanlık gösterme çabalarıyla büyütülürken; toplumun büyük bölümünün beynini yıkamaya, gözünü kapatmaya çabalayan yanıltma takiyeleri de, güç zehirlenmesini koltuk şaşkınlığına dönüştürdü...
İşte Erdoğan da, devlet ve siyaset deneyimi açısından en güçlü olduğu dönemde taban kaybetse de, erken seçime gitmesinin büyük bir strateji hatası ve intihar olacağını biliyor...
Çünkü Erdoğan da farkında ki, toplumsal muhalefetin büyüdüğü, enflasyonun insanları açlığa terk ettiği, işsizliğin intiharlara yol açtığı bir dönemde olası bir erken seçim AKP''nin ayağını kaydırabilir...
Peki, erken seçim olacak mı ve muhalefet seçimden zaferle çıkabilecek mi?..
PUSUDA BİR SAKİN GÜÇ VAR MI?..
AKP güç zehirlenmesi yaşasa da, toplumsal tepki büyüse de, kendi tabanında çatlaklar oluşsa da, bağımsız araştırma kuruluşlarına göre oylarının halen "yüzde 30"un üzerinde olması, Erdoğan''a cesaret vermeye devam ediyor...
Bir de devlete, medyaya ve sivil uzantılara egemen olması Erdoğan''ın cesaretini arttırıyor, güç toplamasına da zemin ve zaman yaratıyor...
İşte bu yüzden erken seçime gitmemek için sonuna kadar direnecek AKP...
Muhalefete gelince... Evet Millet İttifakı''nın çıkışları özellikle Man Adası ve "128 milyar dolar nerede" tartışmasından sonra ihale vurgunları, sınav rezaletleri ve en çok da milyonlarca insanı sefalete sürükleyen enflasyon-zam kıskacına yönelik tepkileri kullanması muhalefetin oy oranını arttırıyor, (mitingler de gösteriyor ki) siyasetteki dengeler değişiyor...
İşte bu sırada; yandaş basınla Karadeniz gezisine çıkınca tepki alan ve popülaritesi darbelenen Ekrem İmamoğlu, araştırmalarda öne çıkartılan Mansur Yavaş, (anketlere bakılırsa oy oranı şaşırtıcı biçimde yükselen) Meral Akşener ve ısrarla partililerinin gündeme getirdiği Kemal Kılıçdaroğlu''nun adları cumhurbaşkanı adayı olarak konuşuluyor...
"6''lı masa" olarak nitelendirilen muhalif cephenin henüz bir aday üzerinde anlaşmadığı ve bunlardan bazılarının kendi logolarıyla seçime gideceği bilinirken; göz ardı edilen "gerçekler", siyasetin sosyo psikolojik olgularının yanısıra, "inanç" ve "etnik" bölünmeler açısından "demografik yapı"ya da ısrarla dikkat çekiyor...
İşte bu nedenle; yandaşlığın, hırsızlığın, ihanetin ve duygusallığın her ideolojide parazit gibi yayıldığı politik ortamlarda göz ardı edilemeyecek tek gücün "mantık" olduğu da ısrarla unutuluyor...
Üstelik duygusallığın zirve yaptığı bir dönemde, siyasetin aynı zamanda bir "matematik" olduğu da görmezden geliniyor...
Sözün özü bellidir; Türkiye''nin etnik yapısı, inanç gruplaşmaları, demografik yapısı, değişen siyasal tercihleri, toplumsal beklentileri, gençliğin öncelikleri ve bölgeler arasındaki sosyo kültürel farklılıkların yansımaları da göz önüne alınarak bir cumhurbaşkanı adayı belirlenmezse ve 2023 seçimi Erdoğan''ı yeniden koltuğa oturtursa, milyonlarca insan (duygusallık, mantıksızlık ve bencillikle) olası bir hezimete sebep olanların yakasına yapışır!!!
Ortada "aday" konusunda halen bir "belirsizlik" olduğu için akla "sorular" da geliyor...
Yani Kılıçdaroğlu''nun (aday olmaması halinde) tıpkı Ekrem İmamoğlu''nu "bir köşede bekleterek" aniden ortaya çıkarması gibi; muhalefetin (sağcılardan, solculardan, Atatürkçülerden, dindarlardan ve toplumun diğer etnik ve inanç yapılarından oy alabilecek) bir başka ismi (yıpratılmasın diye) bir köşede beklettiği de akla geliyor!..
Var mı sizce böyle "ters köşe yaptıracak" bir sakin figür acaba?..