Korkumun gerçek sebebini açıklıyorum!

A’raf suresinin 34’üncü ayetinde Allah (c.c.), “Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler” buyuruyor.
Ecel, ölümdür, yani nimetin bitmesidir. Nimet, şükrü eda edilmediğinde biter. İslâm, en büyük nîmettir, vatan en büyük nimettir, bağımsızlık en büyük nimettir, şükrü eda edildiğinde Mekke’de bir tek Hz. Muhammed ve Hz. Hatice ile başlar, on yıl sonra milyonlarca kilometrekarede devlet olur, İran içlerinden Afrika’nın en Batı ucuna uzanır, oraya da sığmaz Cebeli Tarık üzerinden Avrupa’ya taşar.
Şükrü eda edildiğinde Türkler İslâm’la, İslâm Türk’le kucaklaşır, Devlet-i Âliye olur 600 küsur yıl hüküm sürer, toprakları 23 milyon 344 bin 700 km2’ye ulaşır. Avrupalı Müslüman olanlara “Türk oldu” der, Kosovalılar bir ihtiyacını giderene, “Allah seni Türk etsin” diye dua eder. Şükrü eda edilince Almanların bile teslim olduğu Birinci Cihan Harbi’ne her şeyi bitmiş, nesi var nesi yoksa Haçlı müstevlilerin eline geçmiş bu millete Cenabı Hakk Mustafa Kemal’i ve Türkiye Cumhuriyeti’ni nasip eder.
İçimiz acıyarak görüyoruz ki bize bir haller olmuş, nimete şükretmez hale gelmişiz. Önce bir nankörlüktür başlamış. Devletin kıymetini bilmez olmuşuz, vatanın kadrine bihaber kalmışız, bize bu toprak ve bayrağı canları pahasına hediye edenlere atmadık iftira, yapmadık kötülük bırakmamışız. Elinizi vicdanınıza koyun, bugün bu topraklarda Milli Mücadeleyi başarıyla tamamlayıp Haçlıları denize döken insanlar için edilen kötü sözler bu vatanı işgal edip Bursa’da, “Kalk da milletini kurtar” diye Osmanlı’yı kuranların sandukalarını tekmeleyen Yunan’a; İstanbul’u, Gaziantep’i, Adana’ya kadar Akdeniz’i işgal eden İngiliz’e, Fransız’a, Yunan’a ediliyor mu, edildi mi?
İşte bunun için korkuyorum. Bu bir nankörlüktür, nankörlük ise nimete en büyük şükürsüzlüktür.
Dahası..
Nîmete en büyük şükürsüzlükten biri de emanetin ehline verilmemesidir. Söyleyin Allah aşkınıza, ne zamandan beri emanetler ehline veriliyor, İslâm âleminde? Zannetmeyin ki bütün İslâm âlemi ve Türkiye Cumhuriyeti olarak bu hallere düşüşümüz, parasız pulsuzluktan. Alakası yok. Biliyor musunuz Müslümanların bugüne kadar petrolden elde ettikleri gelir 7 trilyon doları aşmış durumda, nerede bu paralar?
Bambaşka şeylerin konuşulduğu bir günde bunları niye yazdım, biliyor musunuz? Her taraftan yolsuzluk haberleri fışkırıyor da ondan. Devleti yönetenlerin çocukları, damatları sihirli değnek dokunmuş gibi zenginleşiyor, ihalesiz işler alıyor, yönetim kurullarına geliyorlar, üstelik pek çoğu doğru dürüst askerlik de yapmıyor. Allah Resulü, “Mümin, insanların canları ve malları kendisinden güvende olduğu kimsedir” buyuruyor. Halkın güvenip canını, malını, vatanını, hal ve istikbalini teslim ettiği insanlar böyle yaparsa, nimete şükürsüzlük had safhada demek değil midir?
Korkum, bu şükürsüzlüğün Allah’ın öfkesini üzerimize çekmesi, bizi nimetten mahrum bırakmasıdır. Çünkü bu hal zulüm halidir. Gazetelere bakınız, tepeden tırnağa yağ ve örtme gayreti. Yani zulme rıza, hatta zulme teşvik almış başını gidiyor, bu da bir zulümdür, çünkü zulme rızadır.
Velhasıl... Korkuyorum ama Amerika’dan, Avrupa’dan, İsrail’den, değil..
PKK’dan hiç değil...

Yazarın Diğer Yazıları