“Korkma!”

Umut her zaman vardır.
Her şey toptan kötü olamaz.
Zaten felâkete düşmüş kişiyi yüreğindeki umut, aklı ve bileğindeki gayret; işgalden tabii afete kadar başına her türlü badirenin cümlesi aynı anda gelmiş ülkeleri de umudunu asla kaybetmeyen, halkına, kendine, inandığı değerlere kayıtsız şartsız güvenen akıllı, yürekli, gayretli kendi cesur evlatları kurtarır.
Bu tespitlerin ışığı altında...
Şahıs olarak ne kadar zor durumda olabiliriz, millet ve devlet olarak ne kadar ağır ve kötü şartlarda bulunabiliriz ki? Şu anda hangimiz sağlık ve maddi imkân bakımından Gölcük’teki depremde üzerinde binlerce ton demir ve beton yığını bulunan bir göçük altında üç gündür kendisini kurtaracak bir el için Allah’a dua eden bir kişiden daha kötü olabiliriz? Eğer o kişinin yaşamak, sağ olan sevdiklerine kavuşmak ve onlarla birlikte yeni bir hayat kurmak için umudu varsa, bizim niye olmasın? Nitekim o tür enkaz altından yüzlerce kişi kurtuldu, kendine yeni bir hayat kurdu, bütün yaralarını sardı, bir damla suya muhtaçken susuzlara çeşmeler yaptırır konuma geldi! Evet, Türkiye’nin başında kara bulutlar dolaşıyor.
Ama ülkemiz Allah’a şükür Japonya’nın tsunami bölgeleri kadar harap olmadı ve ülkemiz henüz bir Filistin, henüz bir Gazze değil. Göreceksiniz, bir gün Japonlar tsunaminin ölüler bataklığına çevirdiği şehirlerini yeniden imar edecek, göreceksiniz 1948’den beri arkasına Haçlı ittifakını almış Siyonist İsrail’in 63 yıldır her gün üzerine kurşun döktüğü Gazze dâhil Filistin’in tamamı hürriyetine mutlaka kavuşacaktır! Niye mi? Çünkü Siyonizm, Filistinlileri öldürmüş ama hürriyet ve zafer umutlarını bırakınız öldürmeyi, yaralayamamıştır bile..
Öyleyse hangi durumda olursak olalım asla yolun sonu değildir. Başımıza ne gelirse gelsin mutlaka bir çıkış yolu vardır. Düşman ne kadar kavi, işbirlikçi ne kadar çok ve kudurmuş, gaflet damlaya damlaya göl, hatta okyanuslaşmış bile olsa, hiçbir şey ama hiçbir şey Allah’tan, yani senin yüreğindeki imandan daha güçlü olamaz...
Umutsuzluğun küfür olduğunu sakın unutma!
Ve..
“İş başa düştü!” de...
Çünkü gerçekten..
Ve her zaman..
“İş başa düşmüş” tür.
Farz et ki etrafı duvarlarla çevrilmiş ve gökyüzünü misket bombaları kaplamış o Gazze’de, farz et ki Japonya’nın o tsunami bölgesinde tek başınasın! Oturup ağlama, ölümü bekleme, yapacağın bir şey mutlaka vardır. Hatta belki de çok şey vardır..
Yine farz et ki ülkende hiç kimse kalmamış ve düşman bir milyonluk ordusu ile sınırları aşmış, teslim mi olacaksın? Hayır! Hele sen bir tetik çek, göreceksin bir milyon düşman askeri hep birden yere nasıl yatacaktır! İşte zafer budur. Bir yüreğin bir milyonluk müstevliyi korkudan yere yapıştırmasıdır!
Sonra ne mi olur?
Orasını, kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan yapan ve kendine Peygamber seçen Allah(c.c.) bilir.
Hele bir davran!
İstersen işe...
Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe” sini okuyarak başla.
Sakın ola ki, “Bir kişi ne yapabilir” deme. “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” dedikten sonra, “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak!” demiyor muydu rahmetli Akif! “En son ocak” sönmeden hiçbir şey bitmiş değildir.
“En son ocak” yani “en son kişi” .
Bir kişi neler başarabiliyormuş, Musab bin Umeyr’de gör. Birini örnek alacaksan korkakları ve bir kişinin elinden ne gelir ki diyenleri değil... İlk defa gittiği “Yesrib” yani “Nahoş yeri” bir yılda İslâmlaştırıp Hicret’e, Hz. Muhammed(s.a.v) devlet kursun diye “Medinet ül Münevvere” leştiren Uhud şehidi Hz. Musab bin Umeyr(r.a.)’i örnek al.
“Korkma!”
“Yılma!”
“Yorulma!”
“Vazgeçme!”
“Zafer inananlarındır!”

Yazarın Diğer Yazıları