Konya skandalı ve sorumluları
9-18 Ağustos''ta Konya''daki 5. İslami Dayanışma Oyunları''na KKTC''nin davet almaması, sporcu gençlerimizin bu önemli etkinliğe katılamamış olmaları, KKTC''de tartışma yarattı. Bazı kendini bilmezler bu konuda Anavatan Türkiye''yi eleştirmeye ve suçlamaya kalkıştılar. Kıbrıs Türk Devleti olarak İslam İşbirliği Teşkilatı''nın (İİT) gözlemci üyesi Devletimizin bu etkinlikte yer almaması birtakım ihmal, beceriksizlik ve vurdumduymazlık sonucudur. KKTC''nin uluslararası toplum içerisinde hak ettiği yere ulaşması için sonuç alıcı gerekli adımların atılmadığı, temasların kurulmadığı, Anavatan Türkiye ile birlikte belirlenen egemen eşitlik temelinde, KKTC''nin uluslararası eşit statüsünün tanınmasını öngören, iki devletli çözüm siyasetinin ileriye götürülmesi yerine nutuk atmaktan öteye gidilmediği, Sarayönü''nde oturarak haklı davamızı anlatmanın ve tanınmanın mümkün olamayacağı uyarılarımın ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Kamuoyunda hedefe konulan KKTC Dışişleri Bakanlığı silkinmeli, özeleştiri yapmalı, her şeyi Anavatan Türkiye''den bekleme rahatlığından, hastalığından, kolaycılığından kurtulmalı, görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bu konuda iktidardaki Ulusal Birlik Partisi(UBP) milletvekili ve Genel Sekreteri hukukçu kardeşim Oğuzhan Hasipoğlu''nun açıklaması ihmaller zincirini göstermeye yeterlidir. Hasipoğlu yaptığı açıklamada, gerekli lobi çalışması yapılıp, resmî başvuru yapılsaydı Konya''daki İslam Spor Oyunları''na katılabileceğimiz görüşünü belirtti. İslam İşbirliği Teşkilatı''nın (İİT) mevzuatında Üyelik ve Gözlemci Üyelik statüsünün tanımlandığını kaydeden Hasipoğlu, gözlemci üyeliğin, normal üyelikten birçok farkı olsa da (örneğin yetkili organlarda oy hakkı olmaması gibi) Gözlemci Üyelerin İİT''nın birçok organizasyonunda yer alabildiğini kaydetti. Üyelik statümüzü gözden geçirdiğimiz zaman, Türkiye Cumhuriyeti''nin desteğiyle ciddi kazanımlarımızın olduğu görülmektedir. Bu kazanımlara, son 10 yılda hiçbir ekleme yapılmadığının altını çizen Hasipoğlu, hali hazırda elde edilen bu kazanımlara bakıldığı zaman, katılamamamız için hiçbir sebep göremediğini vurguladı. Hasipoğlu "Tabii katılım için çaba gösterilmemişse, kimse bizim hatırımıza davet göndermez" dedi. Oğuzhan Hasipoğlu, yayımladığı bildiride şu hukuki ve siyasi değerlendirmede bulundu: "İslam İşbirliği Teşkilatı Yasasının 3. Maddesi, Üyelik şartlarını, 4. Maddesi ise Gözlemci Üyeliği düzenlemektedir. Yasanın 4. Maddesi kimlere gözlemci üyelik hakkı verildiğini açıklamıştır. Bu maddeye göre BM üyesi olan ve Dış İşleri Bakanlarından oluşan Kurulun tümünün olumlu oyu ile bir Devlete (State) bu üyelik hakkı verilmektedir. Kıbrıs Türk Devleti adıyla bu hak ülkemize verilmiştir. İş bu Maddede, 3 önemli unsur öne çıkmaktadır; tüm devletlerin olumlu oyu, Devlete verilen bir hak olması (State ifadesi), sonuncusu da BM üyesi olma kriteri. Bize bu hak, daha önceki yıllarda verildiğinden, BM üyesi olmadan bu hak bize tanınmıştır. Diğer bir ifadeyle bize aslında müktesep bir hak ihdas edilmiştir. Bunu söylerken yorum yapmıyorum, aynı maddenin hemen altında şu paragrafa dikkat çekmek isterim; "bu yasadaki hiçbir hüküm, mevcut üyenin haklarına halel getirmez". Bu yasadaki hiçbir hüküm dediğine göre, bu madde geçici üyelik için de kıyasen uygulanabilen bir genel düzenlemedir. Zira biz hem İİT, hem de İslam Spor geçici üyeyiz ve hukukun en temel kuralıdır ki, aksine bir hüküm yok ise; üye olduktan sonra yapılan düzenlemeler ancak yeni girecek olan üyeleri bağlar. İslam Spor Oyunları Federasyonun tarafımıza verdiği veya vereceği olumsuz yanıtlara karşı kullanabileceğimiz en önemli hukuki argüman bu olmalıydı. Belirttiğim hukuki gerçekler ışığında, 2005 yılından bugüne değin, ciddi lobi ve hukuki çalışması yapılsaydı, bugün Konya''daki oyunlarda olamamamız için bir sebep görememekteydim. İslam Dayanışma Spor Federasyonun oyunlarına katılabilmek için başvuru yapsaydık veya neden davet edilmediğimizi ihtilaf konusu yapsaydık, eminim söyleyeceklerimiz dikkate alınırdı."
Hasipoğlu''nun hukuki mütalaası yukarıda da vurgulamaya çalıştığım ihmal, becerisizlik ve tembellik sendromu yaşayan ilgili makamların sorumluluğunu ve hatasını bariz bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu kafayla KKTC''yi tanıtmak mümkün değildir. Ya kafalar değişecek, ya da görev ihmali olanlar değişecektir. Hasipoğlu açıklamasını şu şekilde tamamlamıştır: "9 Ağustos Konya trajedisi bize, temenniden öteye gitmeyen beyanatlar vermek yerine, ülkemizin gençlerine uygulanan spor ambargolarına son vermek için sistemli, proaktif, çözüm yaratıcı resmî bir politikanın ve buna bağlı olarak da bir eylem planının oluşması gerektiğini gösteriyor." Doğru söze şapka çıkarılır!