Kontrolden çıkan gelişmeler
Başbakan Erdoğan her gün Suriye ve Mısır’daki gelişmeleri Türkiye’nin gündemine taşırken, sanki kendi ülkesinin gündeminden kaçıyor. Oysa, Türkiye’nin içinde olduğu durum, normal bir ülkenin olması gereken durum değil. Devlet, topraklarının bir kısmı üzerinde egemenliğini uygulayamaz duruma gelmiş. Aynen Suriye’de olduğu gibi. Suriye’de isyancıların kontrol ettiği bölgeleri ele geçirmek, geri almak için Esad rejimi mücadele ediyor. Oysa Türkiye’de, Erdoğan Hükümetinin böyle bir gayreti yok.
Aşağıdaki satırlar bana bir yetkili güvenlik görevlisi tarafından e-posta aracılığı ile yollanmıştır. “Hezil Çayı Van sınırları içinden doğan, Hezil Vadisi’nden geçerek Şırnak/Uludere ve Beytüşşebap üzerinden geçip, Irak tarafında Dicle Nehri ile birleşen bir nehirdir. İkinci PKK Açılımının başlamasından sonra TSK, Hezil Çayı’nın Kuzey Irak sınırı civarındaki karakollarının tamamına yakınını boşaltmış durumdadır.
Askerler hemen her gün PKK terör örgütü mensuplarının yerlerini duyum ve diğer istihbarat mekanizmaları ile tespit etmelerine rağmen valiler operasyon için izin vermemektedir. Halen özellikle Cudi Dağı bölgesi tarihinin en kalabalık terörist yoğunluğunu yaşamaktadır.
Bölgedekiler tanıdıkları, akrabaları ile görüşmek için terör örgütü mensuplarının yanlarına çok rahat gitmektedirler. Terör örgütünün tüm lojistik ihtiyaçları çok rahat bir şekilde karşılanmaktadır. Güvenlik görevlileri hiçbir şekilde yol denetimleri yapamadığı için, her türlü kaçakçılık çok rahat bir şekilde yapılmaktadır.
Devlete yakın korucu aşiretleri devletin gücü ortadan kalktığı için örgüt ile, kendilerini garantiye alacak anlaşmalar yapmaya başlamışlardır. Bölgedeki köyler arasındaki her türlü sorun, terör örgütüne bildirilmekte ve çözüm örgütten istenmektedir. Geçmişte devletin yanında olanlar, şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında oldukları için bundan pişmanlık duymaktadırlar. Çünkü devlet onların yanında değildir.”
Güvenlik görevlisinin satırları burada bitiyor. Güneydoğu Anadolu’da sadece bir bölgede durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Ancak durum sadece bir bölge ile sınırlı değil. Bütün Güneydoğu Anadolu ağır bir travma sürecinden geçiyor. PKK’lılar ve yandaşları “T.C. askerinin geri çekilme” günlerinden bahsediyorlar. Diyarbakır’da gösteri yapan PKK’lılar, polise megafon ile şöyle sesleniyorlar: “Devlet, önümüzden çekilin. Son uyarımızdır, müdahale edeceğiz.” (Milliyet 10 Eylül 2013) Bölgede her düğün sahibi, istesin istemesin, PKK şenliğine dönüşmüş durumda. PKK marşları çalınıyor. Türkiye’ye ve Türk Milletine küfrediliyor. Saygı Öztürk, Sözcü’de yazdı: Dağdan “izinci” gelen PKK’lılar ailelerini ziyaret ediyor, kalıyor ve dağa geri dönüyorlar. Güvenlik güçleri üç maymunu oynuyor. Çünkü hükümet öyle istiyor. Komedi ile trajedinin karışımı.
Sınırlarımız sadece Suriye ile değil, Irak ve İran ile de delik deşik olmuş durumda. Gümrük Bakanlığı ve güvenlik güçleri değil PKK, sınırların gümrüğünü devralmış durumda. PKK’lılar, gümrük binalarının içinde gümrük memurlarını tehdit ederek, sahte evrakla iş yapıyorlar. Bir gümrük kapımızda kaçakçı görünümlü PKK’lılar, bir jandarma yüzbaşıyı dövüyorlar. Olay adli makamlara intikal ediyor. Bunlar söylenti değil, burada yazılan her şeyin belgesi var. Özetle devlet ayağa düşmüş durumda.
PKK’nın eylemleri bitmiyor. PKK’nın büyük bir eylem ile süreci sonlandırmak üzere çalışmalarını hızlandırdığı anlaşılıyor. Önce Bingöl sonra Hakkari’de yakalanan büyük miktarda patlayıcı ve patlayıcı madde, bu çalışmaların göstergesidir. Türkiye her an bir şoku yaşayabilir.
7 Eylül 2013’te Hatay/İskenderun’un Sarıseki beldesinde yol kesen dört PKK’lı; baba, anne ve çocuktan oluşan aileyi yakaladılar. Çocuğu rehin alan PKK’lılar, babaya 1000 TL vererek İskenderun’dan gıda almasını istediler. Baba, teröristlerin siparişini temin edip, çocuğunu geri aldı. Olayın duyulmasından sonra Özel Harekat, bölgede operasyonlara başladı. (Hürriyet, 10 Eylül 2013) Bu eylem, PKK’lıların kışı Amanos Dağlarında geçirmek üzere hazırlandıklarının göstergesidir. Bunun için gıda stoku yapmaktadırlar.
Bakan Bekir Bozdağ, 9 Eylül’de yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “Türkiye, kendi yapması gerekenler içerisinde her türlü alternatife dönük tedbirlerini her zaman almıştır ve bundan sonra da almaya devam edecektir.” (Hürriyet, 10 Eylül 2013)