Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Konjonktürel adalet...

Devr-i AKP döneminde “Türkiye’nin kimlerle gurur duyduğu” da ortaya çıktı... İleri demokrasiye terfi edince durumdan vazife çıkaranlar Sevr ile gururlanabiliyor... İktidarın aleni ortaklarının dahi “kendisine yakışanı yapıyor” diye yorumladığı AKP kongresini yazıp da sistem mühendislerinin ekmeğine yağ süremeyeceğim. Siz en iyisi AKP’nin kongresine ilişkin yorumları Müyesser Yıldız’ın “AKP’liler Sevr ile gururlandı” ve Nihat Genç’in “İyilerin Muzaffer kongresi”başlıklı yazılarını Oda tv.’den okuyun. “Bir mezarcı ve onun küreğinden nağmeler dinlediniz” sözlerini de not ediniz.
Geçtiğimiz hafta Silivri hukukunun Yargıtay sürecine dair düşüncelerimi aktaracağımı ifade etmiştim. Her şeyden önce Fatih Altaylı’nın “Konjonktürel davalar” tanımına katıldığımı yinelemeliyim. AKP iktidarında hukukun, yargının konjöktürel durumuna da tanık olduk. “Digital Terör”ün hâkimiyetindeki intikam operasyonları kamuoyunun tepkisine göre konjoktürel hale dönüşüyor. Ünlü Ümraniye Davası’nda emekli generallerle beraber tutuklanan ATO eski Başkanı ve yeni CHP Milletvekili Sinan Aygün’ün TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun kefaleti ve sermaye grubunun tepkisiyle tahliye edildiği iddialarını hatırlatalım. Türk-Metal eski Başkanı Mustafa Özbek’in sendikaların hoşnutsuzluğu ve TÜRK-İŞ kurultayı için serbest bırakıldığı da rivayetler arasında... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “kendisini tanırım iyi bir bilim insanıdır” deyince KCK tutuklusu Büşra Ersanlı da tahliye edilmişti. Türkiye’nin silah alımlarında ABD tekelini kırıp, Rusya’ya yönlenmesinde etkin rol aldığı düşüncesiyle ABD tarafından “istenmeyen adam” ilan edilen Aziz Yıldırım ve Türk Ordusunda Savunma konseptinin NATO bağımlılığından kurtulması gerektiğine inanan generaller de başka sebeplerle tutuklanmıştı. Hasılı, Aziz Yıldırım’a Fenerbahçe camiası sahip çıktı. Bir yıla bir gün kala tahliye edildi. Benim sevgili kardeşim Müyesser Yıldız, “Yüzyılın hesaplaşması”nı teşhir ettiğinden içeri tıkıldı. Sesini bu sütunlardan duyurmaya gayret ederken, meslek namusuna sahip çıkan gazeteciler O’nun Silivri’deki çığlıklarını duyup kamuoyu ile paylaşmaya başladı. Başta Ayşenur Arslan olmak üzere Müyesser’in yalnız başına haksız yere tutuklu olduğunu haykırınca rüzgâr ters esmeye başladı. “Bu kadının suçu ne” sorgulaması masumiyet karinesini hatırlatınca tahliye kararı çıktı. Digital terörün izleri açığa çıktıkça genç gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın boşu boşuna hapis yattığı anlaşıldı. Soner Yalçın bir nevi rehin bırakılarak Barış’lar serbest kaldı.. Sözün özü; sahip çıkılanlar, gündeme getirilenler kamu vicdanını kanattığından, adalet geç de olsa tecelli etti... Konjonktür böyle idi...
Ya askerler... “Askeri vesayetin sonlandırılması” adıyla darbecilik yaftası asılan, fuhuş, şantaj, casusluk gibi yüz kızartıcı gerekçelerle yargısız infaz edilen askerler, kelimenin tam anlamıyla cami avlusuna bırakılmış piç muamelesi görmekte. Aileleri dışında arayan, soranları yok. Başından sonuna kadar hukuk garabeti olan sözde Balyoz Davası’nda hüküm çıktı. Timsah gözyaşı dökenler yargılamadaki eksikliklerden dem vurup “Yargıtay süreci beklenmeli... Gerekçeli karara bakalım” gibi beylik laflarla günü kurtarma telaşındalar. Gök kubbenin yıkılması gerektiği Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması üzerinden altı aydan fazla zaman geçti. Kaç kişi hatırlıyor.
İddia ediyorum... Söz konusu konjoktürel uygulamaların eşiğinde Balyoz Davası’na CHP ve MHP gerçek anlamda sahip çıksa, Silivri duruşmalarında top yekûn tavır koysa bu cezalar verilmeyebilirdi. Şimdi Yargıtay süreci deniyor... Gerekçeli karar bekleniyor... Kamuoyu sistem mühendislerinin suni gündemleriyle meşgul... Unutup gidiyor...

Yazarın Diğer Yazıları