Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Komutanlara mektup...

Bıçak kemiğe dayandı sözü bile kifayetsiz kalıyor. Ellerinde matkap, testere bilmem ne ile ha babam geliyor, tahrip ediyorlar. Onurları için Samurailer gibi intiharı seçmek zorunda kalan Deniz Kuvvetleri mensuplarının Komutanı “Cani miyiz biz!” yakınmasıyla “Millete şikayet ediyorum” diyor. Yüreğinde acı ile bu sözleri sarfetmekte olan Oramiral Eşref Uğur Yiğit’e katılmıyorum. Yiğit’in oturduğu makam şikâyet etme değil, şikâyetleri çözme makamıdır. Ortalıkta gezmekte olan imzasız ihbar mektupları için, “Şerefi olan uygar insan imzasını atar, mektubu öyle yazar” diyen Yiğit, öylesi mektupları yazanlar için “Şerefsiz bunların yanında çok şerefli kalır” dese daha anlamlı olurdu. Bana göre asıl mesele o mektuplara itibar edenlerdir. Bunları fütursuzca gazete ve televizyonlarda hatta dibi bucağı belli olmayan internet ortamında yayınlayanlardır. Ve de bu mektuplarla yola çıkıp hayali örgüt peşinde koşup bunları mahkeme dosyalarına iliştirenlerdir. Bu da yetmez! Bütün bunları görmezlikten gelip kulağının üzerine yatarak kıs kıs gülenlerdir.
Sayın Genelkurmay Başkanı’nın Habertürk’e yaptığı açıklamaları iki gündür bütün Türkiye gibi ben de ilgi ile takip ediyorum. Farklılığım yüreğimin sızlamasıdır. “Sabrımız taşarsa elimizdeki bilgileri açıklarız” diyor Başbuğ. Başta TSK mensupları olmak üzere sağduyulu vatandaşlarımızın “Sabır taşı olsa çatlardı...” dediğini duyar gibiyim.
“Biz her şeyi hukuk devleti sınırları içerisinde yaparız. Sabrımızın taşmasından kastım, biz bütün bu olayların, bize karşı yapılanların arka planlarını biliyoruz. Çünkü ben bir devlet adamıyım. Devlet adamı gibi davranmak lazım. Devlete ve hukuka saygımız var ama bunun da bir sınırı var. Bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız. Bizim de elimizde pek çok bilgi var. Bunları açıklamak
zorunda kalacağız. Biz de hukuk yoluna gideceğiz. Hakkımızı arayacağız” diye konuşan Başbuğ Paşa’ya benim de
birkaç sorum olacak!
Doğru, TSK kendisine yapılan tüm saldırılara rağmen hukuk devleti çizgisini zorlamadığı gibi, sorgulamadı bile. Ama hukuksuzluğun gırtlağı geçtiği bir dönemde hukuksuzluğa bugüne kadar
niçin sessiz kalındı?
Sayın Başbuğ’un sadece Türk Ordusu’nun en tepe noktasındaki komutan değil, gerçek anlamda devlet adamı olduğunu bu sütunlardan daha önce ifade etmiştim. Benim endişem, Başbuğ’un bu ülkeyi idare etmekte olanların arasında devlet adamı olduğuna dair umududur. Amaçları Türk ordusunu yıpratarak Türk Devleti’ni ortadan kaldırmak olanların yaptıkları karşısında sessiz kalmak devlet adamı kimliği ile ters düştüğü için, memleketi hasbel kader yönetmekte olan siyasi iktidar arasında bu hasletleri taşıyan kişilerin olabileceğine dair ne yazık ki benim umudum yoktur.
Orgeneral Başbuğ, ellerinde pek çok bilginin olduğunu ve bunu halkla paylaşmaya başlayacakların ifade ediyor. Bütün bu bilgilerin bugüne kadar vatandaşla paylaşılmamasının sebebini merak ediyorum. Evet, harp sanatının en önemli ilkelerinden birisi de zamanlamadır. Zamanlama ile ilgili sebepleri de merak ediyorum.
“Biz de hukuk yoluna gideceğiz. Hakkımızı arayacağız” diyen Başbuğ’un bu sözlerinden bugüne kadar bağlılıklarından şüphe duymadığım hukuk devleti ilkesine dayanarak, haklarını hukuk yolu ile aramadıkları anlamı çıkıyor. Oysa bu sütunlardan “Askeri Savcılar Ne İş Yapar?” başlıklı yazımda bu konuyu aylar öncesinden sorgulamış, ancak herhangi bir biçimde cevap alamamıştım.
Son olarak Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un olumlu hiçbir sonucun çıkmadığı haftalık basın toplantılarını iptal ederek, gazetelerin genel yayın yönetmenlerini ve yöneticilerini ayrı ayrı kabul edip bilgilendirmeyi bizzat kendisinin yapması son derece olumlu bir gelişmedir. Hürriyet ile başlayıp Habertürk ile devam eden özel haber-röportaj çalışmasının önümüzdeki günlerde diğerleri ile devam edeceğine inanıyorum. Sayın Başbuğ’un yandaş medya konusunda hassas davranacağını da umut ediyorum.
Mensubiyetiyle her daim gurur duyduğum Ordu-Millet’in bireyi olarak bizzat komutanlarımdan aldığım “Liderler ve komutanlar sadece yaptıklarından değil yapamadıklarından da sorumludur” dersini hiç unutmadım. Okuyucularımızla yeniden paylaşma ihtiyacı duydum.

Yazarın Diğer Yazıları