Komünizmin yapamadığını korona yapabilir mi?
Kovid 19 rejim, sistem, inanç, devlet ve yapılar üzerinde büyük bir etki meydana getirmiştir. Ancak bu etkinin abartılması da doğru değildir.
Korona üzerine rejim, devlet ve inanç inşa edilemez!
Zaman ütopik, retorik ve romantik düşünceleri uygulamak zamanı değil aksine gerçekçi, gelecekçi ve tutarlı davranmak zamanıdır.
Somuttan, gerçekten, gözlemlerden ve olandan hareketle üretilen kavramlarla elde edilen sonuçlarla akılcı bir gelecek inşa etmek ancak mümkün olabilir.
Aşırı bir beklenti
Günümüzde insanlığın baş belası Kovid 19 virüsünün yarattığı insani, ekonomik ve sosyal tahribatı kapitalist sistemin iflası veya çöküşü olarak değerlendirenler erken ve aşırı beklenti içine girenlerdir. Bunun için hem zamana hem de çok yönlü ilerleme ve alternatif gelişmeye ihtiyaç vardır.
Korona krizinin Batılı ülkelerin neo-liberal politikalarından sapmaya neden olduğu devletin rolünü artırdığına yönelik iddialar doğru ama aşırıdır. Bu nedenle devletlerin eski neoliberal düzenlerini artık sürdüremeyeceği ve devrim sayılabilecek bir değişme zorunda olduğu da ön yargılı bir varsayımdır.
Unutmamak gerekir ki, hem demokrasi hem de neoliberal sistem insanlar tarafından zorunlu fena -kötülerin iyisi- olarak görülüp daha iyisi bulunana kadar yürürlükte tutulmaktadır.
Dahası komünizm çökerken ondan daha işlevsel ve sürdürülebilir olan liberal/kapitalist sistem vardı. Kitleler, hayatlarını sürdürülebilir olmaktan çıkaran zorba komünist sistemin bir anda kâğıttan kaplan olduğunu fark ettiler, ayaklanıp sistemi yıktılar. Bugün mevcut neoliberal politikalara alternatif ve uygulanabilir bir sistem henüz yoktur.
Paul B. Preciado'nun dediği "Yönetimlerin otoriter olmak ve bireylerin de kendilerini güvencede hissetmek için itaat psikolojisine girme" tehlikesi var mıdır?
Bugün için vardır ama yarın için yani koronanın olmadığı bir dünya için yoktur.
Aynı şey demokrasi için de geçerlidir. Salgınla savaşta demokrasi olmaz. Savaş bittikten sonra da savaşılamaz!
Neoliberal sistemin karşıtı olarak komünist ya da totaliter yönetimleri görmek de yanlıştır. Kovid 19 virüsü, neoliberal sistemin insani yönden krizini herkese gösterdi. Buna karşı komünist ya da totaliter sistemleri öne çıkacağını öngörenler yanılıyor.
Zira krizi üreten virüs, hiçbir insani kaygısı olmayan Komünist Çin Halk Cumhuriyeti'nden çıkmış ve dünyaya yayılmıştır. Çin bile bugün ekonomik sistem olarak komünist sistemi değil neoliberal politikaları tercih etmektedir.
Komünizmin yıkamadığı Batı'yı ve değerler sistemini, koronanın yıkacağını düşünmek aşırı bir beklentidir.
Katılık gevşeyecek!
Bugünlerde korona nedeniyle demokratik hak ve özgürlükler konusunda insan sağlığı dikkate alınarak uygulanan sınırlandırıcı ve kısıtlayıcı tedbirler korona belasıyla birlikte yok olacağı bir gerçektir.
Batı, muhtemelen demokrasi, özel girişim, serbest piyasa, hak ve özgürlükler gibi kazanımlarından vaz geçmeden kamu hizmetlerinden devlete daha geniş yetki veren bir sisteme gidecektir. Katı homojen neoliberal uygulamalar korona sonrası esnerken karma ve orta yolu öneren sistemler tartışmaya açılacaktır.
Özel girişim, serbest piyasa ekonomisi içinde kamu hizmetlerinde devletin rolü artacaktır.
Demokratik ülkeler zorunlu olarak özgürlükleri kısıtlayan bazı adımları atmak zorunda kalabilir ancak bu insanın sağlığını korurken özgürlüğünü ortadan kaldırmak anlamına gelmeyecektir.
Koronodan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi gitmeyeceği doğrudur. BM'den AB'ye bir çok uluslararası kuruluşun işlevsiz hale geldiği bir gerçektir.
İnsanlığın yeni bir dünya düzenine ihtiyaç duyduğu da gerçekçi bir tespittir.
Ancak bu kurumların bütünüyle ortadan kalkması ya da uygulanan rejimlerin kökten ortadan kalkması biçiminde olmayacaktır.
İşlevsiz hale gelen örgütleri yeniden işlevselleştirilecek, kurumlar da yeniden yapılandırılacaktır.
Sistem değişikliği ise uzun vadeli olabilecek bir iştir…