Komşularımız kazanıyor... Biz kaybediyoruz

Başbakan bütçe konuşmasında, Rusya’yı da örnek vererek komşularımızla ilgili bir değerlendirme yaptı... “Rusya’ya ihracatımız 2002 sonunda 1 milyar 172 milyon dolar iken 2009 sonunda 3 milyar dolara çıktı. Sıfır sorun... Biz kazanıyoruz. Komşularımız kazanıyor” dedi.
Dış ticaret yalnızca ihracat değildir. İthalat da vardır. Eğer 2002 yılı ihracatı ile 2009 yılı ihracatını karşılaştıracaksak aynı yılların dış ticaret açıklarını da karşılaştırmamız gerekir.
2002’de Rusya’dan yaptığımız ithalat, ihracatımızın 3.3 katı idi. 2010 yılında bu fark 5.5 kata yükseldi. Yani 2010 da (açıklanmayan son iki ayı da katarsak) Rusya’ya toplam 4.5 milyar dolarlık ihracat, buna karşılık da oradan toplam 20.5 dolar ithalat yapmış oluyoruz.
Rusya ile olan dış ticaretimiz nedeniyle 2002 yılında 2.4 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştik. 2010 yılında bu açık 18 milyar dolara çıktı...
Türkiye, Rusya ile olan dış ticaretinden dolayı 18 milyar dolar açık vererek mi kazanıyor? Yalnız bir ülkeyle 18 milyar dolarlık dış ticaret açığı veriyorsak, bunun anlamı sıfır sorun mudur?
Bunun adı orantısız dış ticarettir.
Dış ticarette iki ülkenin de birden kazançlı olması için her şeyden önce dış ticaretleri dengede olmalıdır. Birisi açık veriyor, diğeri fazla veriyorsa, fazla veren kazançlı, açık veren zararlı demektir.
Dış ticaretleri dengede ise birinde üretilmeyen, diğerinde üretilmelidir ki her ikisi de kazançlı çıksın.
Rusya ile dış ticaretimizde, petrol ve doğal gaz ithalatı önemli yer tutuyor. Buna rağmen açık vermemiz şart değil. Otomotivden tutun, tekstile kadar bizim de satacaklarımız var.
Ne yazı ki, Rusya ile yaptığımız dış ticaretten dolayı büyük oranda açık vermemizin nedeni, Türkiye’nin yanlış kur politikası ve yanlış ihracat stratejisidir.
Özet olarak Rusya ile olan dış ticarette, Türkiye kaybediyor... Rusya kazanıyor.
Öte yandan 2002 yılında 15.5 milyar dolar olan toplam dış ticaret açığımız, bu sene 66 milyar dolara çıktı. Yani yalnızca dış ticaret açığımız 4 kat arttı.
AKP Hükümetinin 8 yılda dış ticarette verdiği açık 384.7 milyar dolardır.
Cari dış açık, bu seneyi de katarsak, 120 milyar dolardır.
Dış cari açığı kapatmak için, özelleştirme yoluyla Türkiye yabancıya altyapısını sattı. Kârlı işletmelerini ve bankalarını yabancıya sattı. Mal varlığını sattı. Türkiye’nin dış borç stoku 266.3 milyar dolara yükseldi.
Yani gelecek nesillere varlık değil borç miras bıraktık. Ayrıca satılan bu varlıkların kârları devamlı yurt dışına gidecek. Yani gelecek nesillerin gelirini de bugünden sattık. Çocuklarımızın geleceğini bugünden yedik.
Asıl kul hakkı yemek budur.
Bunları bugün net olarak göremezsiniz... Ancak iyi niyetli olursanız bunları analiz edebilirsiniz.
Mızrak çuvala sığmaz. Milletin gözüne baka baka, siyaha beyaz demenin de bir sınırı olmalı. Başbakan olaylara tek gözlükle bakıyor... 2002-2010 Merkez Bankası döviz rezervlerini mukayese ederken de aynı yanlışı yaptı. Yalnızca rezervleri karşılaştırdı.
Merkez Bankası neden rezerv tutar? İthalatın finansmanında bir kur sorunu olmasın... Sıcak paranın ani çıkışında bir kriz oluşmasın... 2002 yılında sıcak para mı vardı? Bugün döviz rezervi yaklaşık 78 milyar dolardır... Sıcak para 115 milyar dolardır.

Yazarın Diğer Yazıları