Koltuk sevdası...

Çocuklar, 23 Nisan’da vali yapılıyor. Meclis Başkanı yapılıyor. Başbakan, Bakan yapılıyor. Cumhurbaşkanı yapılıyor...

Bugün bir sürü hırslı kadın, “Boyun posun devrilsin” diye, kocasının başının etini yiyecek: “Elalem çocuğunu bakan yaptı, vali yaptı, sen kaymakam bile yapamadın!”
*
Çocukları vali yapacaklar bugün. Bakan yapacaklar.
Meclis Başkanı yapacaklar.
Başbakan yapacaklar.
Cumhurbaşkanı yapacaklar.
*
Gazeteciler “çocuk bakan” lara geri zekálı geri zekálı sorular soracak; “büyümüş de küçülmüş” cevaplar alacak... Matah iş yapılmış gibi, topluca sırıtılacak.
*
“23 Nisan” denince, akıllarına gelen tek vizyon bu çünkü... Koltuk!
*
Çocukların kafalarını açacaklarına, kıçlarını alıştırıyorlar... “Şöyle oturacaksın, böyle kaykılacaksın, patlat bi talimat” filan.
*
Peki, hiç merak ettiğiniz mi, neden bugüne kadar bir Allah’ın kulu çıkıp da, “Çocukları 23 Nisan’da Yıldız Kenter’le aynı sahneye çıkaralım” demedi?
“Bir çocuğu Fazıl Say’ın piyanosunun başına oturtalım, bir çocuğun eline Suna Kan’ın kemanını verelim” diyeni gördünüz mü?
İlla koltuğa oturtacaksak, “Profesör Bingür Sönmez’in koltuğuna, Profesör Münci Kalayoğlu’nun koltuğuna, Profesör Gazi Yaşargil’in koltuğuna oturtalım” diye önerildi mi?
Hayrettin Karaca ile ağaç diktirelim mesela, Yılmaz Büyükerşen’le balmumu heykel yaptıralım...
Rahmi Koç’un teknesine bindirelim, balık tutarken anlatsın çocuklarımıza, parayı kazanmak kadar yemenin de ne kadar önemli olduğunu... Ali Sabancı’nın uçağına bindirelim, aslında “para” nın değil, “fikirlerin” uçtuğunu dinlesinler diye...
Ya da ne bileyim, Saffet Karpat’la tanıştıralım... Babasız büyüyen, Darüşşafaka’da okuyan bir yetim, nasıl başardı da, Türkiye’deki en büyük yabancı sermaye yatırımının genel müdürü olabildi? Rıza Çalımbay’la top oynatalım, anlatsın, kapıcının oğlunun önünde neden ceket ilikleniyor bugün? Lağım temizleyen “en alttakiler” en üste nasıl çıkabildi, tane tane anlatsın Vural Öger çocuklarımıza... Tanıştıralım Muhtar Kent’le, “gazozdan işlerle uğraşan” bir Türk çocuğu nasıl oldu da, Coca Cola’nın zirvesinde?
Bakın zirve dedim aklıma geldi... Niye Nasuh Mahruki ile bir araya getirmiyoruz çocuklarımızı, anlatsın onlara bağımsız ruhun nasıl rüzgár aldığını? Mehmet Güleryüz’ün paletini tutsunlar, Mehmet Aksoy’un çamurunu karsınlar, Ara Güler’in deklanşörüne bassınlar, bakmakla görmek arasındaki farkı fark edebilmek için.
*
Madem, varsa yoksa koltuk...
*
Niye GATA’ya götürmeyiz çocuklarımızı, “o koltuklar” için ödenen bedelleri görsünler diye?
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

++++++


Ulusal egemenlik
Atatürk, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’ni kurduğunda bugünkülerden çok daha demokrat görüşe sahipti. Kurtuluş Savaşı boyunca tüm yetkiyi Meclis’in elinde tuttu ve hesabını da oraya verdi.
88 yıl sonra açıkçası o günlerin demokrasi anlayışını mumla arar haldeyiz. Bugün sayısal gücü elinde tutan bir iktidar demokrasi adına “demokratik diktatörlük” ilan etmiş gibi. Sayısal gücüyle her şeye karar verebileceğini, istediğini yapabileceğini sanan iktidar bunu bir de “milli irade” olarak sunmaya kalkıyor. Atatürk Meclis’i kurarken “Ulusal egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demişti. Bugünkü iktidar ise bu sözü “Egemenlik kayıtsız şartsız bizden olan milletindir” haline getirdi. Ne yazık ki kendini demokrat olarak görenlerin de bir bölümü sırf çıkar uğruna bu kervana katıldılar. Türkiye’nin en temel sorunu budur. Bunu çözmedikçe ilerlememiz mümkün değildir.
* Can Ataklı / Vatan

++++++



Böyle çevre bürokratın varsa...
Çevre bürokratı, madenciye ’medyaya yakalanmama’ yolunu gösterdi. Madenciye yönelik davaları düşürecek yönetmelik hazırladıklarını anlattı. Maden bürokratı, yeterince denetlemeden 2007’de 12 bin ruhsat verdiklerini belirtti
Maden Türkiye 2008 Fuarı kapsamında düzenlenen ’Madencilik Sektörü Orman İlişkileri’ paneli, bürokratların ilginç konuşmalarına sahne oldu. Çevre Bakanlığı Orman Genel Müdür Yardımcısı Kemal Kara, medyadan yakınarak, “Medya anayolda devam ederken hemen fotoğrafı çekiyor, fırsat bu diyor. Medyayı tepenin arkasına götürseniz gitmez” dedi. Kara, imkân varsa madenciliği ’o taraflarda’ yapmayı önerdi.
Mevcut düzenlemede bazı yasadışı madencilik faaliyetleri için hapis cezası öngörülmesinden rahatsız olduklarını belirten Kara, “Arkadaşımıza hep diyoruz ki, yeni düzenleme olacak, sakın yasal işlem yapmayın” şeklinde konuştu.
Kara yeni düzenlemeyle ilgili olarak ise “Şöyle bir şeye karar verdik. Şu davalar biraz devam etsin de topluca hepsini karşılayacak bir yönetmelik değişikliği yapalım” dedi.

’Medyayı boğalım’
Madencilere beraber hareket edelim diyen Kara, salondan yükselen ’Medyayı boğalım’ sesleri üzerine, “Boğalım da, bu biraz da imkân meselesidir” dedi.
* Tuğba Tekerek / Milliyet


++++++



Devredilen egemenlik
Barroso geldiğinde neden o kadar şaşırmıştı? Çünkü o bir komisyon başkanıydı sadece ama devlet bakanı töreniyle karşılanıyor, askere “merhaba” diyordu. Avrupa Konseyi’nde de, icradan sorumlu bir komisyon başkanı olan bu zat, sadece eski Portekiz başbakanıydı ve hiçbir yerde böyle bir muamele görmediği için de çok şaşırmıştı.
Avrupa’da “Ermeni soykırımı yalandır” demek yasaktır biliyorsunuz. Doğu Perinçek bunu söylediği için az daha içeri atılıyordu. Şimdi, orda değil burda içeri atıldı.
Peki bu adamlar niye ısrarla 301 üzerinde duruyorlar?
Kendileri Almanya’ya girmek için Almanca bilmeyi şart koşan bir kanun maddesi çıkarmışlarken bizde neden azınlık saydıkları kardeşlerimize dil özerkliği istiyorlar? Neden Avrupa okullarında Türkçe konuşmak yasak edildi? Almanya’da 9 Türk neden yakıldı?
Başbakanımızın ve Dışişleri Bakanımızın AB Anayasasını imzaladıkları yerde hangi heykel onlara kanat açmıştı? Türk düşmanı bir Papa’nın heykeli değil mi?
AB bayrağındaki 12 yıldızın anlamı nedir? İsa’nın 12 havarisi veya kayıp 12 Yahudi boyunun sembolü değil mi?
Barroso hangi hak, selahiyet veya nezakete dayanarak Meclis’teki konuşmasında Kıbrıs’ın limanlarından, Patriğin ekümenlikliğinden bahsediyor?
II. Mahmut Han ve Atatürk nedenPatrikhaneyi kapadılar? Fener Patrikhanesi’nin, Mora isyanındaki rolü neydi ve işbirlikçi Halet Efendi II. Mahmut’un baş murahhası değil miydi? O da patrikle birlikte idam edildi.

* * *

Bülent Arınç birkaç yıl önce “canım, egemenliğin bir kısmının devri ayıp da değildir günah da” dediği vakit Millî Görüş neden hop oturup hop kalkmıştı? Şimdi bu vesayet lafları karşısında niye sesi çıkmıyor?
AB ülkelerinin de dahil olduğu bir koalisyon, Afganistan’da Müslüman öldürmüyor mu? Irak’ta hem öldürüp hem işkence yapmıyor ve Irak’ı mezhepler temelinde birbirine kurşun sıkar hale getirmiyor mu? Afrika Müslümanlarının o bir deri bir kemik halinin müsebbibi Avrupalı sömürgeciler değil mi? Irak’ın yeni petrol anlaşmasında neden onca ülkenin adı var da Türkiye’ninki yok? Çünkü bütün bu zulüme Türkiye dur diyecek. Dedirtmek istemiyorlar. İttihatçılar o kadar büyük hatalarına rağmen Çanakkale’de ve Kurtuluş savaşında köylüyle, hocayla, hacıyla omuz omuza savaştılar. Şimdi Türkiye’deki millî güçlerin birleşmesinden bunun için korkuyorlar.
* Afet Ilgaz / Milli Gazete

++++++



Yine yeni muhalefet
Arzuhan Yalçındağ telefon etti.. “Hıncal Bey, böyle şeyler yazmayın. Ben bir sivil toplum örgütü lideri olarak açıklamalar yapıyorum. Bu sözlerimi ’Kendisine yer hazırlıyor’diye yorumluyorlar sonra” dedi..
“Valla benim için de ’Sabah’ta sonu geldi. Kendine yeni patron arıyor’diyorlar, en başta da bu ülkenin parayı veren her patrona hem de nasıl kalem satanları” dedim.. “Ama zerre umurumda değil. Beni bilen bilir. Onları da.. Bunlar aynen sizin için de geçerli.. Bu ülkede bir şeyler yapılması gerekiyorsa, yapmak gerek.. Ben yapmam.. Sen yapma derken, meydanın kaldıklarından şikâyet hakkımız olmaz..”
“Ülkeye yepyeni bir muhalefet gerek” yazıma mail yağdı.. Orhan Erdem’in satırları hemen hepsinin özeti..
“Yaşım 73. Bugünkü yazınız için ellerinizden öpüyorum. (Sakın ha ”El öpenlerden olmayın“ Mülkiye’nin ünlü dekanı Turhan Feyzioğlu’ndan aldığımız unutulmaz öğüttü.) Bahçeli’ye verdiğim oyu haram üzeri haram ediyorum. Tebessüm etmeyi beceremeyen bu zata, Baykal yüzünden çaresiz kaldığım için oy vermiştim. Bugün seçim olsa kime oy vereceğim?. Allah yardımcımız olsun yani.. İşimiz Allah’a kaldı, çok yazık!..”
Bugün AKP’li olmayanların pek çoğunun duygularını özetlemiş Orhan..
“Tamam AKP olmaz.. Peki kim olsun?.. Kime oy vereceğim ben” sorusunu kendisine sorup yanıtlayamayan, benden yardım isteyenlerin sayısı o kadar çok ki..
Görünen köy kılavuz istemiyor..
* Hıncal Uluç / Sabah

++++++



Fehmi’den al haberi...
Basın tamamen susturulmak isteniyor. Ulusal medyanın önemli bir bölümü, TMSF’ nin operasyonları ile AKP’lileştirilirken geride kalanların da tek tek teslim alınması için hedefler saptanıyor.
Dünkü Yeni Şafak gazetesinde Taha Kıvanç takma adı ile Fehmi Koru tarafından yazılmış olanlar, öyle anlaşılıyor ki Ergenekon soruşturmasını yapanların bilgisi demeyeyim de savsaklaması nedeniyle iktidar sözcülerine önümüzdeki dönemin basın üzerinde tasarlanan operasyonlarının ipuçlarını da veriyor.
Cumhuriyet gazetesi ve İlhan Selçuk ile ilgili politik falları üzerine bilgi sahibi olduğumuz Koru, dünkü yazısında Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’le ilgili planların ipuçlarını gösteriyor. Öylece hem bir yıldırma ve sindirme politikasının figüranlığına soyunmakta sakınca görmüyor hem de Ergenekon soruşturmasının sözde “gizli” olması gereken bilgilerinin savcılar dışında kimlerin elinde olduğu hakkında da ayrıntıları bildiğini söylemekte sakınca görmüyor.
Anlaşılan, Fehmi Bey, bu 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda savcılık ya da sorgu yargıçlığını oynuyor.
* Orhan Birgit / Cumhuriyet

Yazarın Diğer Yazıları