Koğuşta şahsımın bilim kurulunu oluşturdum
Domates yetiştirmeye başladım.
Evet, evet cezaevindeyim halen, koğuşta yetiştiriyorum.
Başarabilirsem, sonra limon, soğan…
Nasıl olduğunu anlatacağım ama önce "niye" sorusunun cevabını anlatayım.
Koğuşa gazeteler 1 gün gecikmeli de olsa düzenli şekilde geliyor. Haberleri ve gelişmeleri de sıkı sıkıya takip ediyorum.
Yılmaz Özdil''in, Ali Ekber Yıldırım ile yaptığı röportajı okudum. Ali ağabey tarım ile ilgili sorunları ve çözümleri akıl ve bilimle anlatıp yazan çok değerli biridir. Röportajı okurken sevgili dostum Sinan Meydan''ın Akl-ı Kemal kitabındaki bilgiler aklıma geldi.
Kurtuluş Savaşı bitmiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hemen ülkenin adeta röntgenini çekiyor. Tarımın durumu fecaat...
Savaşlardan dolayı çiftçi kalmamış. Var olanlar da yokluk sefalet içinde. Şeker un ithal ediyoruz. Atatürk oturuyor, planlıyor ve de karar veriyor. Tarım devrimini başlatıyor.
Yapılan devrimlerle 1920''de pamuk üretimi 20 bin ton, 1927''de 110 bin ton, 1952''de 165 bin tona çıkıyor.
1923''de buğday üretimi 972 ton, 1939''da 3 bin 636 tona çıkıyor. Tarımsal büyüme yıllık yüzde 8.9''a çıkıyor.
Anlayacağınız yapılan devrim sonunda tarım coşuyor.
12 Kasım 1956 yılına geldiğimizde Menderes yönetimi, ABD ile tarım anlaşması imzalıyor. Anlaşmaya göre ABD elinde kalan ihtiyaç fazlası buğday, arpa, mısır, dondurulmuş et, konserve sığır eti, yağ, soya yağı gibi ürünleri yardım adı altında bize satıyor. Yeterli gelmiyor ek yapıyor. Listeye peynir ve süt tozunu da ekliyor.
Menderes yönetimi "bu ürünler bizde en hasından var zaten" diyemiyor. Anlaşmaya göre ABD''den aldıklarımızı başka ülkeye satmak veya vermek yasak. İhracatı da ABD kontrol edecek. Türkiye''de ABD malları övülecek diye de anlaşıyorlar. İnanmayan 1959 tarihli 10228 sayılı Resmi Gazete''ye bakabilir.
Tabi ABD bakmış ses çıkaran yok, 1 Kasım 1962 - 31 Ekim 1963 arasında zeytinyağı ihracatını kısıtlamış. "10 bin ton satabilirsiniz" demiş. 1064 - 1965''de nebati yağ ve yağlı tohum ihracatını da azaltmış. Eh haliyle çiftçinin canına tak demiş üretmeyi bırakmış. ABD malı soya yağı ülkede almış başını gitmiş.
Üstüne üstlük et ihtiyacı da ABD''den karşılanırken kimse bugünkü gibi "Bu etler nasıl kesildi? İslami usule göre mi kesildi? Helal et mi?" diye sormamış! "Dana yağında domuz yağı var mı?" diye sormamış.
Peki…
O dönemki "Monşerler" bu anlaşmalara ne demiş?
"Yukarıdaki hususlar üzerinde mutabık olduğumuzu bildirmekten şeref duyarım. Ekselanlarına saygılarımla" diye cevap verilmiş.
İnanmayanlar 21 Şubat 1963 tarihli 252/21 dosya numarası, 3125 sayılı karşı notamıza bakabilir.
Bugünkü tarım da aynı durumda.
Bütün uzmanların hepsi, milletvekilleri, kıtlık olacak, arazileri çiftçilerin eline verelim üretsinler, tarıma destek paketleri açıklansın, öyle 2018-2019 yılında çiftçiye verilmesi gereken parayı verelim yani destekmiş gibi sunarak değil…
Ali Ekber Yıldırım çağrısındaki gibi tarımda bilim kurulu oluşturmak gerekiyor. Hem de hiç zaman kaybetmeden.
İşte ben de Ali ağabeyin gazına geldim.
Koğuşta şahsımın bilim kurulunu oluşturdum.
Akşam verdikleri bir tane domates vardı. Çekirdeğini çıkardım. Karton bardağın dibine kulak temizleme çubuğundan söktüğüm pamukları yerleştirdim. Domates çekirdeklerimi içine yerleştirip ıslattım. Üzerine yine pamuk ekleyerek güneşe koydum.
Bakalım tutacak mı?
Yarını kurtarmak için tarıma çiftçiye destek vermek şart.
Çok geç olmadan...
Silivri 9 no''lu Cezaevi C-3/ No:18