KKTC'nin tanınması için ne bekleniyor?
Başta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı faşist EOKA'cı Anastasiadis olmak üzere Rum Yönetimi yetkilileriyle siyasi parti başkanlarının Kıbrıs konusundaki açıklamalarının Kıbrıs'ta var olan gerçekler temelinde bir anlaşma yapmaya niyetleri olmadığını, bu nedenle Kıbrıs Türk tarafının artık vakit geçirmeksizin devletimiz KKTC'nin uluslararası boyutta tanınması için girişimlere başlaması gerektiğini yıllardır yazıp söylemekteyim. 50 yılı aşan müzakere sürecinden hiçbir zaman sonuç alınması mümkün olmadığını belgelerle, yazdığım kitaplarla ve köşe yazılarıyla siz değerli okuyucularımla paylaşmaktayım. Artık yolun sonuna gelinmiştir. Kıbrıs Türk tarafı olarak artık bu nafile müzakere sürecinden vazgeçme cesaretini göstermemiz şart olmuştur.
Enosis yemini etmiş Anastasiadis'in, son açıklamalarını kabullenmek mümkün değildir. Anastas'ın, "Mülkiyet başlığının üçte ikisini hallettik, mülkiyette öncelik mal sahibinde olacak, 4 özgürlükle ilgili anlaşma var, nüfus oranında uzlaştık, 60 garantilerinin üstesinden gelindi. Oluşturucu devletçikler Anayasa'dan kaynaklanacak. Önceden mevcut değildirler, varlıkları Anayasa'dan kaynaklanacak. Tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet ve elbette vatandaşlık kabul edildi. Devletin uluslararası temsiliyeti tek ve bir olacak ve bu da uluslararası anlaşmaların, bütün federal devletlerde geçerli olan bir-iki alan hariç, devletçikler tarafından değil merkezi hükümet tarafından yapılacağını dikte eder" iddiasına kayıtsız kalınamaz.
Anastasiadis "dönüşümlü başkanlık" konusunda "Biz, dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyoruz, bu kesin" diyerek anlaşmazlığın boyutunu ve Rum tarafının Kıbrıs Türklerine hiçbir hak tanımayan tutumunu ortaya koymuştur.
Çözümün köküne torpil!
Anastas çözümün hemen ertesinde kapalı Maraş'ın, ara bölgenin, toprak düzenlemeleri içerisinde olup meskûn olmayan (içinde yaşanmayan) bölgelerin iadesinin, önemli sayıdaki sözde işgal askerinin çekilmesinin de gerçekleşeceğini iddia etmiştir. Güvenlik ve garantiler konusuyla ilgili ise "detaylar en son görüşülecek olmasına karşın", Kıbrıs Türk tarafınca da ifade edilen; 1960 garanti ve ittifak anlaşmalarının tamamen farklı şartlar altında gerçekleştiği ve bugünkü şartların da tamamen farklı olduğunu vurgulayan Anastasiadis, çözüme ne kadar uzak olunduğunu, Rum tarafının öngördüğü çözümün kabullenilmesinin mümkün olamayacağını tüm açıklığı ile gözler önüne sermiştir.
Yakın zamanda Türkiye'yi ziyaret ederek, yetkili makamlarla görüşme fırsatı bulan AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu "Türk tarafına, kabul edilemez tezlerinde ısrar ederse anlaşmaya varmamızın mümkün olmadığı net mesajı verilmeli" diye açıklamada bulunmuştur.
DİSİ Başkanı Averof Neofitu "Bugün işgal altında bulunan Omorfo (Güzelyurt) Kıbrıs Rum idaresi altına girmezse Kıbrıs sorununda anlaşmanın bir manası yok" diyerek çözümün kökünü torpilleyen açıklamalarına devam etmiştir.
Devletimize sahip çıkalım
Rum yönetimi yetkilileri ile Rum siyasi parti başkanlarının açık şekilde, Türkiye'nin etkin ve fiili garantisini asla istemedikleri, Türk askerinin adadan gitmesini ve Kıbrıs Türkü'nün can ve mal varlığına bir saldırı söz konusu olduğunda tek yanlı olsa dahi Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunamayacağı bir düzeni ortaya koymaya çalıştıkları açıktır.
Rum, silah zoru ile ele geçirdikleri düzenin devamını, Kıbrıs Türklerinin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti idaresi adında Rum'a yamalanmasını ve yok olmasını öngörmektedir.
Gelinen aşamada yapılması gereken yarım asırdan fazladır süren müzakere maskaralığına son vermek ve kendi devletimize sahip çıkmaktır. Önceki gün KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın da vurguladığı üzere tanınmasa da KKTC vardır. Enerjimizi muhakkak KKTC'nin tanınması yönünde harcamalı, Rum ile boşuna vakit kaybetmemeliyiz. Rum tarafı ve emperyalist Batı, ada gerçeklerine göre bir çözümü eninde sonunda kabullenecektir. Yeter ki biz gerekeni doğru yapalım.