KKTC’nin egemenliği ve varlığı Annan Planı döneminde bir oldubitti ile ortadan kaldırılmak istenmişti. Halkımız binbir yalan vaatle, yanlış ve eksik bilgilendirme yöntemi ve psikolojik savaş teknikleriyle maalesef kandırılmış ve içinde KKTC’nin olmayacağı bir çözüme olur verilmesi sağlanmıştı.
Referandum sonrası bizi yöneten ve Annan Planı’na evet dememizi isteyenler kendilerinin de kandırıldıklarını kabul ettiler.
Allahtan Rum tarafı planı reddetti de KKTC varlığını koruyabildi. Kıbrıs Türkü olarak Rum’a yamalanıp ikinci sınıf vatandaş olmaktan; azınlık haklarına razı olup Girit’teki gibi yok olmaktan Rum’un açgözlülüğü sayesinde kurtulduk.
Şimdi KKTC ve egemenliğimiz yeniden pazarlık konusu yapılmaktadır. Bizi yönetenler devletimizi ve egemenliğimizi yitirmenin ne anlama geldiğini kavramak istememektedirler.
Acı tecrübelerden ders alınmamıştır. Ada gerçeklerini gözetmeyen bir çözümün adil olmayacağını ve sürdürülemeyeceğini kafaları almamaktadır.
İki halka ve iki devlete dayalı olmayan, Kıbrıs Türkü’nün eşit egemenliğini ve Anavatan Türkiye’nin etkin garantörlüğünü ihtiva etmeyen hiçbir çözüm yolu sağlıklı ve kabul edilebilir değildir.
Egemenliğimizi müzakere masasına sürenler bunu halk adına yaptıklarını söyleyebilecek kadar da milleti enayi yerine koymaktadırlar. Annan Planı’nda tek egemenliğe evet diyen inisiyatifin hâlâ daha var olduğunu, halkın daha önce tek egemenliği kabul ettiğini öne sürerek; tek egemenlik konusunu akılları sıra meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.
Annan Planı’nda sözü edilen kurucu devletçiklerden biri KKTC’dir yalanını utanmadan söyleyenlerin foyası şimdi tamamen gün ışığına çıkmıştır. KKTC’nin varlığını ve egemenliğini yeni bir oldubittiyle pazarlık konusu yapmaya çalışanlar bu kez baltayı taşa vuracaklarını bilmelidirler.
Devletimiz KKTC’den yana olan halkımızın büyük bölümünün Annan Planı dönemindeki gibi sessiz kalacakları-harekete geçmeyecekleri gibi yanlış bir hesaba hiç kimse kendini alıştırmamalıdır. Ruma kolay kolay teslim olunmayacağı bilinmelidir. Müzakere masasında devletimizin yıkılmasına müsaade edilmeyecektir. Açıkça söylemek gerekirse şehit kanıyla, savaşarak kurulan KKTC’yi ancak aynı yolla ve güçleri yeterse yıkabilirler. Bunu göze alabilen varsa beri gelsin görelim. Bu nedenle iç barışı ve huzurumuzu bozacak hareketlere ve tezgâhlara girişilmemesi çok doğru olacaktır. KKTC’nin egemenliği KKTC Anayasası tarafından teminat altına alınmıştır. Anayasa’mızda egemenlik maddesinin değiştirilmesi bir yana değiştirilmesinin teklif edilmesi dahi yasaklanmıştır.
KKTC Meclisi’nde alınmış birçok kararla Kıbrıs sorununun hangi kıstaslara göre çözülebileceği de karara bağlanmıştır. Cumhuriyet Meclisi’nde alınmış birçok kararda KKTC’nin egemen bir devlet olarak herhangi bir çözümde yer alması teminat altına alınmıştır. Eşit egemenliğin ve iki halka dayalı çözümün olmazsa olmazlarımız olduğu Meclis kararlarında vardır. KKTC Bakanlar Kurulu’nda bu yönde alınmış kararlar vardır. Bizi yönetenler Cumhuriyet Meclisi ve Bakanlar Kurulu kararlarına rağmen, halen yürürlükte olan bu kararları değiştirmeden keyiflerine göre siyasi tercihlerini uygulamaya koyarlarsa, ki mevcut durum böyledir, ağır suç işlemiş olacaklardır.
KKTC’nin varlığının ilelebet yaşatılması ve çözümün ancak iki devlete ve Kıbrıs Türkü’nün eşit egemenliğine dayanmasını öngören KKTC Cumhuriyet Meclisi kararları yanında Anavatan Türkiye TBMM Kıbrıs kararları, TC-KKTC cumhurbaşkanları arasında alınan zirve kararları, iki ülke arasında imzalanan ortak deklarasyonlar, MGK’da alınan kararlar, iki ülke yetkililerinin bağlayıcı beyanları da dikkate alınması gereken yasal ve bağlayıcı belgelerdir.
Annan Planı döneminde yukarıda sıraladığım yasal zemin terk edilmiş ve KKTC alenen yıkılmak istenmiştir. Aynı oyun şimdi yine tezgâhlanmaktadır.
Sormak lazım: Bugün Anavatan Türkiye’de sözde “darbeci avına çıkmış olanlar” Kasım 2002’den beri Kıbrıs Milli Davamıza indirilen darbeleri niye görmezden geliyorlar? Yasaları çiğneyen bu siyasiler niye yargı önüne çıkarılmıyor, hesap sorulmuyor? Emperyalizme hizmet ettikleri Karen Fogg elektronik postalarıyla kanıtlanmış, vatana ve milli davamıza ihanet suçu işlemiş olanlar niye yargılanmıyorlar?
