KKTC’nin 27. kuruluş yıldönümünü onurla kutluyoruz...
13 Şubat 1975 tarihinde kurduğumuz Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin (KTFD) ardından Rum tarafının uzlaşmaz tutumuna devam etmesi, müzakerelerde samimiyetsiz davranması ve birbiri ardına BM’den Kıbrıs Türkünün eşitlik hakkını yok edecek ve bizleri azınlık statüsüne sokacak kararlar çıkartmaya çalışması üzerine 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ini (KKTC) kurduk. Amaç Rum’a ve dünyaya bir kez daha mesaj vererek adada iki halkın varlığına dikkat çekmek, Kıbrıs Türk halkının adada en az Rum tarafı kadar haklara sahip olduğunu ve asla azınlık statüsünü kabul etmesinin mümkün olamayacağını bildirmekti. Amaç Rum’a, o tarihe kadar sürdürülen müzakerelerdeki olumsuz tavrını sona erdirmesini telkin etmek, devam edecek müzakerelerde daha olumlu, samimi ve sonuç almaya yönelik tavır içerisinde olmasını sağlamak ve bu da olmazsa KKTC’nin tanınmasının isteneceği konusundaki kararlılığımızı bildirmekti. Netice itibariyle Kıbrıs Türkünün adada yaşayan ayrı bir halk olarak self determinasyon -kendi geleceğini belirleme- kendi devletini kurma hakkı vardı.
Geçen süreçte ne emperyalizm ne de Rum tarafı, 1983’te verilen mesajı aldılar. Müzakerelerde Rum tarafının samimiyetsizliği sürmektedir. Gençlerimizin geleceğini müzakerelerin sonucuna bağlamak gibi inanılmaz bir hatayı sürdürmekteyiz. 50 yıla yakındır sürdürülen müzakerelerde taraflar tutumlarını ortaya koymuştur. Kimse duruşundan vazgeçmeyecektir. Dolayısıyla, geçtiğimiz günlerde eski İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw’ın da söylediği gibi “Tek devlet üzerinde anlaşma olmuyorsa, iki devletli çözüm üzerinde kafa yorulmalıdır, bölünmüş adada iki devletin oluşturulması” görüşüne ağırlık verilmelidir.
Devletimiz KKTC’nin kuruluş hikayesini Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş, Doğuş; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğuşuna Doğru, isimli kitabında tüm detaylarıyla anlatmaktadır. Akdeniz Haber Ajansı Yayınları’ndan yayımlanacak kitap yakın tarihimize ışık tutmaktadır. KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş, Doğuş kitabında Rum tarafının tutumunu ortaya koymakta ve yapılması gerekenleri işaret etmektedir. 27. kuruluş yıldönümünü kutladığımız devletimiz KKTC’nin bu onurlu gününde söz Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ta; 3 Haziran 1983’te KTFD Meclisi’nde yaptığı konuşmadan bir bölümü aktarıyorum:
“Bize, “görüşmelere devam ediniz” diyenlere alnımız açık, göğsümüz dik “görüşmelere devam edebilmemiz için Rumları hizaya getiriniz, aldıkları bu kararların asla uygulanacak kararlar olmadığını, yalana müstenit kararlar olduğunu siz de söyleyiniz” diyebilelim, hepimiz bir ağızdan arkadaşlar. Aksi takdirde Rumların istedikleri şartlarla, ellerine almış oldukları ve adına zafer dedikleri bu kararla masada yüz yıl daha otururlar ama görüşmeleri neticeye götürmezler. Çünkü neticeye götürmek için herhangi bir ihtiyaçları yoktur. Şimdi, niye o halde, bütün bu marifetlerine, eğer başarı diyecekseniz, başarılarına rağmen, ben aldıkları kararlara başarı demiyorum? “Çünkü bu aldıkları kararlar, eğer niyetleri ‘bir Kıbrıs’ oluşturmak ise başarı değildir, büyük bir aptallığın eseridir” derim. Bu kararlar Kıbrıs’ı birleştiremez, iki halkı barışa götüremez. Bu kararlar Kıbrıs’ı tamamen böler. Biz masada oturduğumuz sürece, siyasi atılım yapamıyoruz, bugün ’yapacağız’ dediğimiz, 5-10 gündür yoluna çıktığımız haklarımızı savunmak, elde tuttuğumuzu göstermek gibi siyasi eylemlere başvuramıyoruz. Bu hususta sizlerden şunu rica ediyorum. Artık dünyaya açıkça söyleyebilmeliyiz, hepimiz bir ağızdan söyleyebilmeliyiz, bizim amacımız, Denktaş-Makarios, Denktaş-Kipriyanu anlaşmalarının öngördüğü iki kesimli federatif sistemi kurmaktır. Bu bir gerçektir ve gerçek amaçtır. Küçük bir adanın devamlı surette ikiye bölünmesini istemek doğru değildir. 20 yıldır dövüşen halklarımızı nihayet barıştırıcı bir tedbir almak akıl işidir. Ama, bundan istifade ederek bizi 20 yıl evvel başlattıkları kanlı mücadelenin damı altına sokup, oradan alacakları kararı görüşme yoluyla alamayacaklarını bilmelerinde yarar vardır. O halde, onlara bunu yapamayacaklarını gösterecek siyasi atılımları yapmak görüşmeleri takviyedir, görüşmeleri zayıflatmak değildir. Zannedersem ne demek istediğimi anlıyorsunuz.