KKTC'de Türklük bilinci kırılıyor...
Suriye, Irak, eyy Almanya derken Kıbrıs unutturuluyor!.. "Yes be annem" tezgahından sonra Montana'da yapılan Kıbrıs görüşmelerinde AKP Dışişleri Bakanlığı'nın kapalı kapılar ardında garantörlük haklarımızdan vazgeçmeyi, asker çekmeyi taahhüt ettiğini hatırlamayan bir sürece evrildik. Doğu'da Batı'da, Kuzey'de Güney'de ciddi beka sorunları ile karşı karşıyayız. Çok kötü savruluyoruz!..
Eski Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı emekli Korgeneral İlyas Bozkurt ile Kıbrıs konulu sohbetimizden bugün de önemli notlar aktarmaya devam edeceğim. Çok fazla yorum yapmayayım. Komutanın anlattıkları öyle yenilir yutulur gibi değil!..
* Güçlü bir PKK lobisi ve yapılanması var...
"Tüm üniversitelerde hatırı sayılır PKK'lı öğrenciler var. Türkiye'de puan tutturamayanlar daha çok hukuk yazıp yerleştiriliyorlar.. Solcu öğretim görevlileri hamilik yapıyor. Psikolojik üstünlüğü ele geçirmeye çalışıyorlar. Sol medya sol siyaset adamları kucak açıp arka çıkıyor. Öğrencilere para geliyor AB'den. Kıbrıs'ın geleceğini tehdit edebilir.
* Rum sarayından beslenen sivil toplum örgütleri ve kanaat önderleri var...
Kıbrıslı Türklere kimlik veriyor Rum tarafı, pasaport veriyor dolayısıyla bunların kanaatlerini ellerinde tutuyorlar. Bu kimliklerle, pasaportlarla Avrupa'ya vizesiz girip çıkıyorlar bir Rum vatandaşıymış gibi. Kıbrıslı kimliği yaratmaya çalışıyorlar. Yani şöyle diyebilirsiniz; 'Ya Türk'ü Rum'u fark etmez biz Kıbrıslıyız.' Ama kendileri Rumluklarına iyi sahip çıkıyorlar. Türkleri Türk kimliğinden uzaklaştırmak için böyle bir söylem geliştirmişler. Bu sivil toplum kuruluşları ve siyasi parti temsilcilerine AB ve yine başkanlık sarayı para veriyor. Değişik projeler adı altında. Maksat bunlar çözümü desteklesin. Çözüm de şu güneye yamanmak.
Hiç aklınıza gelmeyecek şekilde sokaktaki kamuoyu üzerinde etkisi olan vatandaşa bile para veriyorlar. AB tarafından para ile destekleniyor.
* Türkiye karşıtlığı gittikçe artıyor...
Kıbrıslı hep şuna inanmış; biz dara düşsek Türkiye gelir bizi kurtarır. Biraz geç olur biraz gecikir ama gelir. Fakat 2002'de Kıbrıslı bir şok yaşamış. Birdenbire "Annan Planı'nı kabul edeceksiniz" diye. Ve özellikle milliyetçi vatansever Kıbrıslılar Türkiye'ye olan güvenlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlamışlar. Demek ki Türkiye'nin de bir menfaat güdüsü var menfaatine geldiği zaman bizi de harcayabilir şeklinde bir şey oluşmaya başlamış. 2002'den sonra böyle bir şey oluştu, hayal kırıklığı oluşuyor. Sol'un güçlü olması militarizme ve 'yabancı asker'e karşı bir de tepki doğurmuş. Türkiye'den gelen yardımlar iktidar tarafından buharlaştırılmış. Hep çevresindeki insanlar bundan nemalanmış.
Ve Rumlar da çok etkili psikolojik bir harekat uygulamışlar; 'Kıbrıslıyız biz, Rum veya Türk olmak bizim için önemli değil. Kıbrıslı olmak önemli. Biz sorunsuz yaşıyorduk İngiliz-Amerikan gibi emperyalist devletler geldi burayı karıştırdılar. Türkiye de geldi bundan istifade etti. Ülkemizi işgal etti' gibi temalar kullanarak. Mevcut durum Kıbrıs Türk'ünün aleyhine. 'Biz Rumlar AB'ye üye olduk. Rumların GSMH'si çok yüksek, kişi başına düşen millî gelir çok yüksek. Bundan siz zarar görüyorsunuz, siz izole ediliyorsunuz, siz fakir kalıyorsunuz, bir kimliğiniz yok' gibi sürekli beyinlerine böyle işleniyor.
Halkı yavaş yavaş 'biz mutlaka Rumlarla ortak bir devletin içinde yer almalıyız' fikrine inandırmışlar. Türk karşıtlığının nedenleri gün geçtikçe artıyor. Nihai karar mekanizması genelde Türkiye olduğu için gerek ekonomik konular olsun gerek dış politika konuları olsun, halk kötü bir gidiş olursa hemen Türkiye'yi suçluyor. 'Bizde sahte bir devlet var asıl karar vericiler Ankara'da' diyor. Ve kötü gidişattan hep Türkiye'yi sorumlu tutuyorlar. Türkiye karşıtlığı her geçen gün artıyor. Bu nasıl giderilir onu da söyleyeyim. Bence hemen hiç gecikmeksizin bir acil eylem planı oluşturması lazım Türkiye'nin. Hükümetin bu konuda bir karar vermesi lazım. Bir siyasi irade lazım. Bir stratejik iletişim planına ihtiyaç var. Herkesin askeriyle, dışişleri bürokratı ile ekonomi bürokratları ile bu Kıbrıs yardım heyetinde görev alan herkesin ortak dilden konuşması lazım. Birisi farklı, birisi farklı konuşmaması lazım. Kıbrıs halkının hassasiyetlerine dikkat etmek lazım. Ona çok duyarlı olmak lazım. O konularda da hata yapmamak lazım. Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler hakkında Türkiye hükümetleri karar veriyor görüntüsünü yavaş yavaş silmek lazım. Kıbrıslıların özne olduğunu onlara hissettirmek lazım. Kendi gelecekleri, istikballeri ile ilgili onların özne olduklarını onlara hissettirmek lazım. Kıbrıslının hayat tarzına karışıyormuş imajını vermekten de kaçınmak lazım.
Gençlere yönelik, gençleri hedef alan Türklük bilincini Türklük duygusunu yükseltecek programlar yapması lazım.
Büyükelçi, sömürge valisi gibi demeçler vermemeli. Büyükelçi, Büyükelçiliğinin bilinci içerisinde demeçler vermeli kamuoyuna. Söyleyeceği bir şey varsa kapalı kapılar arkasında Cumhurbaşkanı, Başbakan ile konuşmalı aksi takdirde sol bunu hemen istismar eder. 'Bizim vali yine konuştu' gibi."
Çok uzun sohbet ettik İlyas Bozkurt ile... Noktayı şöyle koydu;
"Eğer gerekli itinayı gösterip dikkatli olmazsak Kıbrıs her an elden gidebilir. Kıbrıs'ı kaybedersek her an Ege olabilir. Akdeniz'in doğal kaynakları ve ulaşım güvenliğimiz tehlikeye girer. On binlerce şehidimiz var, bizden davacı olurlar."