KKTC-Türkiye, AB destekli Rum'a karşı
KKTC'deki iktidar boşluğu en nihayet Ulusal Birlik Partisi -Demokrat Parti-Yeniden Doğuş Partisi 3'lü koalisyonunun kurulması ile son buldu. UBP-DP-YDP Koalisyon Hükümeti protokolüne, Ulusal Birlik Partisi Genel Başkan Vekili Başbakan Ersan Saner, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu ile Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Erhan Arıklı imza koydu. İmzalanan protokolde koalisyonun yaşanmakta olan salgın, ekonomimizdeki sorunlarla mücadelesi için önemli adımlar atması ve Kıbrıs sorununda ise 18 Ekim'de halkın ortaya koyduğu iradeye parallel, iki devlete dayalı çözüm siyasetini yürütmesi hedefleniyor.
Kıbrıs sorunu ve dış siyasetimizde hükümetin KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile uyum içerisinde çalışacak olması memnuniyet vericidir. Bilindiği üzere 18 Ekim cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında göreve gelen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı bir çözüm için halkın desteğini almış ve bunu bütün dünyaya, ilgili taraflara bildirmiştir. Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayallerini tamamen ortadan kaldıracak olan iki devlete dayalı çözüme ilk tepki doğal olarak yine bu ikiliden gelmiştir. Avrupa Birliği ve ABD'nin de iki devlete dayalı çözümü kolay kolay benimsemeyecekleri ortadadır. KKTC'de Cumhurbaşkanı Tatar'a, emperyalist Batı ve Rum-Yunan ikilisi ile mücadelesinde destek verecek güçlü hükümete ve Meclis'e ihtiyaç vardır. Anavatan Türkiye'nin çağrısı üzerine toplanması beklenen gayrı resmi 5+1 konferanstan önce KKTC Cumhuriyet Meclisi'nin egemen eşitliğimize ve iki devlete dayalı çözüme ve Cumhurbaşkanı Tatar'a destek beyan eden bir deklarasyonu yayınlanması çok yerinde olacaktır. Hükümet'in bu doğrultuda hazırlayacağı bir kararın da Meclis'ten geçmesi önemlidir. KKTC Hükümeti biran önce pandemi ve dövizdeki yükselişle ortaya çıkan ekonomik sorunlara acilen çözüm bulmalıdır. Tabi öncesinde 2021 yılının bütçesinin hazırlanması ve Meclis'e sunularak kanunlaşması önemlidir.
AB Rum-Yunan'ın maskarası
Önceki gün medyaya yansıyan haberler Yunanistan'ın çirkin yüzünü ve çevirdiği dolapları birkez daha ortaya koymuştur. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, bir televizyon kanalında katıldığı programda, Doğu Akdeniz ve 10-11 Aralık'ta yapılacak AB Liderler Zirvesi'ne ilişkin açıklamalarda bulundu. Miçotakis, Türkiye ile yaşadıkları anlaşmazlığı, "Türkiye-Avrupa Birliği (AB) anlaşmazlığına çevirmeyi başardıklarını" savundu. Miçotakis, Ekim'deki AB zirvesinin Türkiye'ye bir şans verdiğini ancak Türkiye'nin "bu olumlu gündemi kucaklamadığını" ileri sürdü. Rum-Yunan ikilisi korkakça yürüttükleri haksız taleplere dayalı siyasetlerine AB'nin sahip çıkması Avrupa'nın hak-hukuk-adalet düzenine, AB'nin sahip çıktığı ve öğündüğü tüm değerlere, gölge düşürmektedir. AB, Rum-Yunan ikilisinin maskarası olmuştur. Anavatan Türkiye Zirve'de alınması muhtemel yaptırım kararlarına rağmen KKTC'nin ve Türkiye'nin haklarından geri adım atılmasının sözkonusu olmadığını açıklamıştır.
Avrupa Türkiye'ye muhtaç
Rum-Yunan ikilisinin tahrikleri sürereken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte Salı günü basın toplantısı düzenleyen Macaristan Dışişleri Bakanı Szijjarto, 'İster beğensinler ister beğenmesinler, Avrupa'nın güvenliği önemli ölçüde Türkiye'nin elindedir' açıklaması yaptı. Çavuşoğlu ise, "AB, Yunanistan ve Rum kesimini masaya getirebilirdi ama olmadı. 20 Ekim'den bu yana Yunanistan'ın kışkırtıcı tavırları devam ediyor. Tüm bu süreçlerde çok sabırlı davrandık. Yunanistan diyaloğa yanaşmadı, bizimle görüşmeye de yanaşmadılar. NATO'nun toplantılarına da son dönemlerde katılmaz oldular. Şimdi kim diyalogdan kaçınıyor. AB'nin bu gerçekleri görmesi gerekiyor. AB'nin (Yunanistan'la ilgili meselelerde) dürüst bir arabulucu rolünü üstlenmesi lazım" dedi.
Bana göre; Türkiye'ye karşı yaptırım kararı alınsa bile, gerek Kıbrıs konusundaki gayri resmi 5'li görüşmenin ve gerekse de nihayi ağır yaptırım kararlarının alınması için AB'nin, Biden'in 20 Ocak'ta göreve başlamasının ardından harekete geçmeyi tercih edeceğini tahmin etmekteyim. AB Biden'le eşgüdüm içerisinde çalışarak Türkiye'ye baskı uygulanmasını tercih edecektir. Bu bağlamda NATO'nun da Türkiye'ye karşı tavır almasının sağlanmasına da çalışılacağını öngörmek yanlış olmayacaktır. Anavatan Türkiye ve KKTC haklarımızı korumak adına tüm bu baskı ve düşmanca siyasete karşı mücadeleye kararlı ve hazırdır.