Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

KKTC tanınmayı çoktan hak etti...

Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlıklarının tanınması talebine olumlu yanıt vermesinin yankıları devam ediyor. Gerek Kosova’nın ve gerekse de Abhazya ile Güney Osetya’nın bağımsızlıklarının tanınmasıyla gözler bir kez daha KKTC’nin üzerine döndü. 15 Kasım 1983’te bağımsızlığını ilan eden ve bugüne kadar sadece Anavatan Türkiye tarafından tanınan KKTC’nin diğer ülkeler tarafından tanınmasının gündeme gelip gelmeyeceği tartışılmaya başlandı. Beni arayan birçok kardeşimiz bu kez artık KKTC’nin de tanınacağına inandıklarını söylediler. İçlerinden beni tebrik edenler dahi oldu. Ancak işin aslının öyle olmadığını onlara izah ettim. KKTC’nin kurulur kurulmaz basiretsiz siyasiler tarafından tanınmasının önlendiğini, son 25 yıldır da maalesef hiçbir yetkili siyasinin KKTC’nin tanınması yönünde kılını bile kıpırdatmadığı gerçeğini sıkıla sıkıla anlattım...
KKTC’nin tanınmasıyla ilgili en dramatik gelişme bağımsızlık ilanının hemen ertesinde gerçekleşmiştir. KKTC’nin 15 Kasım 1983’te kurulmasının hemen ardından KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş bağımsızlık ilanımıza tepki gösteren ülkelerin çağrısı üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi toplantılarına katılmak üzere New York’a gider. Yaptığı konuşmada Kıbrıs Türkü’nün Rumlardan çektiklerini bir bir anlatır. Kıbrıs Türkü’nün 1974’ten 1983 bağımsızlık ilanına kadar Rum tarafıyla yeniden bir ortaklık tesis etmek üzere elinden geleni yaptığını, ancak netice alınamadığını ve doğal olarak da Kıbrıs Türkü’nün sonsuza kadar Rum’un keyfini bekleyemeyeceğini vurgulayarak, KKTC’nin kurulduğunu anlatır. Cumhurbaşkanı Denktaş, KKTC’nin kurulmasının Rum tarafı ile sürdürülecek Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarına ve yeni bir ortaklık devletinin kurulmasına engel olmayacağını da belirtir. Toplantıya katılan ülkelerin Kıbrıs Türk halkının haklı davasına ve kurulan devletimiz KKTC’ye destek vermeleri çağrısında bulunur. Ne yazık ki BM Güvenlik Konseyi aldığı kararla KKTC’nin tanınmasının geri alınmasını ve BM’ye üye ülkelerin de KKTC’yi tanımalarını yasaklar. Toplantıya katılan Pakistan delegesi Cumhurbaşkanı Denktaş’ı kutlar, alınan karara rağmen KKTC’nin bağımsızlığını destekleyeceklerini coşkuyla bildirir. Adaya dönen Cumhurbaşkanı Denktaş’a Anavatan Türkiye’nin KKTC’yi tanıyan mektubu Türkiye’nin ilk KKTC Büyükelçisi İnal Batu tarafından verilir. Rum-Yunan ikilisi bir kez daha ortalığı karıştırırlar ve BM Güvenlik Konseyi üyeleri yeniden toplantıya çağrılır. Denktaş yeniden New York’a gider. Ancak bu kez 12 Eylül Cuntası’nın Dışişleri Bakanı tarafından uyarılır. Cuntanın adamı İlter Türkmen, Cumhurbaşkanı Denktaş’a “New York’a gidiyorsun, bir hafta önce yaptığın gibi hararetli konuşma yapma, tanınma konusunu açma, hedefinin Rumlarla yeniden bir arada Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki ortaklık haklarına kavuşmak olduğunu anlat. Anlat ki ABD’yi daha fazla kızdırmayalım, yeni bir ambargoya dayanamayız!!!” İçinde büyük bir Türkiye sevgisi olan Cumhurbaşkanı Denktaş New York’a gider, kendisinden talep edildiği şekilde konuşur. Toplantı sonunda daha bir hafta önce Denktaş’ı göklere çıkaran Pakistan delegesi Denktaş’a yaklaşır “Madem ki tanınma istemeyecektiniz niye bağımsızlık ilan ettiniz? Niye bizden destek istediniz? Sizi destekliyoruz diye başımızı niye boşu boşuna derde soktunuz?” diye bozuk çalar.
Anavatan’daki İlter Türkmen ve onun benzeri Dışişleri mensuplarının ve siyasilerimizin basiretsizlikleri ve ileriyi görememeleri nedeniyle 25. Kuruluş Yıldönümü’nü büyük bir onurla kutlayacağımız KKTC bugüne kadar tanınmamıştır. KKTC’nin tanınması istenmemiştir. Tanınma halkımızın gündeminde olmasına rağmen siyasilerimizin gündeminde olmamıştır.
KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın birkaç kez “KKTC tanınmadan Rum tarafıyla görüşmeyelim, Rum devletine dönüştürülen Kıbrıs Cumhuriyeti ile KKTC olarak masaya oturalım” önerisi Türkiye’deki bahsettiğim tür korkak siyasetçiler tarafından kabul görmemiştir.
KKTC’nin tanınması konusunda gayret göstermedi diye sadece AKP iktidarını sorumlu tutmak insafsızlıktır. Son 25 ve hatta 1975’te kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni de işin içine katarsak son 33 yıldır görevde olan tüm hükümetler maalesef bundan sorumludurlar. Kimi hükümet Anavatan Türkiye’nin içine düştüğü ekonomik sorunlardan, aşırı enflasyon ve dış borç yükünden dolayı emperyalizme mahkûm olduğundan özellikle ABD’yi kızdırmamak uğruna KKTC’nin tanınmasını isteyememiştir. Kimi hükümet zaten ABD tarafından kurdurulduğu için KKTC’nin tanınmasını gündemine bile alamamıştır. Kimi hükümetse Anavatan’daki kardeşlerimizi galeyana getirmek, oylarını toplamak için KKTC’nin tanınmasının gerekliliğini vurgulamış, ancak pratikte hiçbir şey yapmamıştır.
KKTC’yi yok sayan Rusya ve ABD kendi çıkarları gerektiği şekilde hareket etmekte ve kendilerine piyon olacak ülkelerin bağımsızlıklarını tanımaktadırlar. ABD ve Rusya rekabetinde uluslararası kurallar, anlaşmalar ve BM kararları da ayaklar altına alınmaktadır. Maalesef ’haklının değil güçlünün borusunun öttüğü’ çarpık bir dünya düzeninde yaşamaktayız.
Dünyada olan biten bu çirkefliklere, çifte-standartlara, haksızlıklara boyun eğerek, hakkını arama gailesinde olmayan, emperyalizmle işbirliği içerisindeki ve maalesef onlara teslim olan basiretsiz siyasilerimizle KKTC’nin tanınmasını bekliyorsanız, fazla iyimsersiniz ve daha çok beklersiniz...

Yazarın Diğer Yazıları