KKTC seçimleri ve toplumsal uzlaşmanın zarureti...
KKTC Milletvekili Genel Seçimleri bugün yapılıyor. Kıbrıs Türk halkı, Cumhuriyet Meclisi’nin 50 yeni üyesini belirleyecek. 20 Şubat 2005’te yapılan son genel seçimlerinin ardından yeniden sandık başına gidilecektir. KKTC’de, 161 bin 373 seçmen bulunmaktadır. Seçmenlerden oy almak için ise, 7 partiden 345, bağımsız olarak da 8 aday yarışacak. Kıbrıs sorununa anlaşma ile çözüm bulmak amacıyla sürdürülmekte olan müzakere süreci bugün yapılacak seçimin sonuçlarından etkilenebilecektir. Seçimin önemi buradadır.
Kıbrıs sorununa tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek temsiliyete dayalı federal bir çözüm öngörenler ile, iki devlete dayalı KKTC’nin egemenliğini, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini öngören, konfederal bir çözüme inanlar seçimde yarışacaklar. Demokrasi sınavında bugüne kadar başarılı bir karneye sahip olan Kıbrıs Türkünün vereceği karara şimdiden saygı duyulmasının da önemi büyüktür. Seçimin diğer bir önemli tarafı ise Annan Planı döneminde ‘evetçi-hayırcı’ diye emperyalist güçler tarafından kamplara bölünen Kıbrıs Türkünün seçim sonuçları sonrasında büyük bir olgunluk içerisinde özlenen ‘toplumsal uzlaşmaya’ varmayı başarabilmesi için doğacak fırsattır. Seçimi ben kazandım, benim dediğim dediktir yaklaşımı Kıbrıs Türküne zarar verecektir. 19 Nisan seçimlerinden sonra, çok imrendiğim Rumlar gibi, Ulusal bir Konsey kurulmalı ve bu Konsey’de alınacak kararlar Anavatan Türkiye ile istişare edilerek noktasına-virgülüne dokunmadan yürürlüğe konmalıdır. Görevde iken 1. Cumhurbaşkanı Denktaş tarafından kurulması önerilen Ulusal Konsey kararlarından ise hiçbir şartta milim sapılmamalı ve Kıbrıs Türkünün aydınlık geleceği bu ‘Milli Siyasete’ göre yürütülmelidir. Anavatan Türkiye’deki AKP hükümetine de bu bağlamda bugüne kadar yürüttüğü Kıbrıs siyasetini yeniden gözden geçirme görevi düşmektedir. Emperyalizmin emir ve dayatmalarına göre değil, Kıbrıs Türkünün, Anavatan Türkiye’nin yüksek menfaatlerini her zaman ön planda tutarak belirleyeceği, ‘Milli Siyasetine’ saygı gösterilmelidir. Anavatan Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın geçmişte yaptığı gibi Kıbrıs Türkünü tehdit ve şantajla karar almaya zorlamaması gereklidir. Tarihimizde ilk kez bir Anavatan Türkiye Başbakanı ile ters düşme talihsizliğinin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak istemekteyiz. Erdoğan’ın emperyalizmin insafsız pençesinden kurtulabilmesinde Kıbrıs büyük bir fırsattır. Erdoğan bu fırsatı kaçırmamalıdır. Geçmiş uygulamalarına bakılırsa bu konuda ben pek iyimser değilim. Bekleyip göreceğiz. Anavatandaki kardeşlerimiz bilmelidirler ki karşımızda kim olursa olsun KKTC’yi yıktırmayacağız. Türk bayrağını, Türk Ordusunun sancağını ilelebet dalgalandırmak ve ezan sesinin dinmemesi için kanımızın son damlasına kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Bu köşeyi okuyan kardeşlerim, sürdürülmekte olan müzakere sürecinden kesinlikle sonuç alınamayacağına defalarca vurgu yaptığımı bilmektedirler. Falcı değilim; ama Rum-Yunan ikilisini çok iyi tanımakta ve yazıp-söylediklerini çok yakından takip etmekteyim. Kilise destekli Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’ın Yunan adası olduğuna kendilerini inandırmış, hayal dünyasında yaşamaktadır. Megali İdea ülküsünden, Enosis’ten ve biz Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırıp adayı Elenleştirmek hedeflerinden zerre kadar sapmadıklarını ve sapmayacaklarını da çok iyi bilmekteyim.
Bu seçim gününde, Rum tarafının Kıbrıs sorunu ile ilgili öngörülerini tekrarlamakta fayda görmekteyim. Ruma göre:
1. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ esastır ve devam edecektir. ‘Bakir doğum’ yani yeni bir devletin kurulması mümkün değildir.
2. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘Üniter’ yapısı korunacaktır. Kıbrıs’ta tek halk vardır. Bu halk Rumlardan, Türklerden, Maronit, Ermeni ve Latin’lerden oluşmaktadır. Kıbrıs halkı tüm Kıbrıs’ın tek sahibidir.
3. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ tek halka dayanan, ‘tek vatan’ üzerinde ‘eşit’vatandaşlardan oluşmaktadır. Kıbrıs Türküne 1960’taki hakları, yani toplum olarak eşit-ortaklık haklarının verilmesi mümkün değildir.
4. Egemenlik tektir ve bölünemez.
5. Kıbrıs sorunu bir işgal sorunudur.
6. Sorunun çözümü Türk askerinin adadan gitmesiyle mümkündür.
7. Adanın askersizleştirilmesi temel hedefimizdir.
8. Adanın askersizleştirilmesi için muhatabımız Türkiye’dir.
9. Çözüm Türkiye’nin iyi niyetine ve atacağı adımlara bağlıdır.
10. Kıbrıs sorunu BM kararları ve AB normlarına göre çözülecektir.
11. Kıbrıs Türkünün ‘self determinasyon’-kendi geleceğini belirleme- hakkı yoktur. Buna bağlı olarak Kıbrıs Türkünün ‘anlaşmama ve ayrılma hakkı’ yoktur.
12. İki devlete dayalı çözüm kesinlikle söz konusu olamaz.
13. KKTC ayrılıkçıdır ve ortadan kaldırılmalıdır.
14. Garanti anlaşması lağvedilecektir.
15. İki bölgeli federasyon etnik olarak tamamen temiz olmayacaktır. Rum ve Türklerin serbest dolaşım, mülk edinme ve yerleşme hakkı korunacaktır.
16. Çözüm için bozulan demografik yapı düzeltilmelidir. Türkiye’den gelen ‘yerleşikler’ geri dönecektir.
17. Rum göçmenler eski mallarına geri dönecektir.
18. Türkiye gecikmeden ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni’ tanımalı ve ilişkilerini normalleştirmelidir.
Rum Yönetimi Başkanı Hristo-Fiyasko’nun ve diğer Rum siyasilerin Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla öne sürdükleri bu ilkelerin kabul edilmesi mümkün değildir. Genel anlamda Hristo-Fiyasko’nun, kendisinden önceki diğer Rum liderler gibi yürüttüğü siyaseti anlaşmayı engellemektedir.
Rumun değişmeyen katı siyaseti ancak Kıbrıs Türkünün toplumsal uzlaşması, birlik, beraberlik ve dayanışması ile yenilecektir. Binbir zorlukla kurduğumuz devletimiz KKTC’nin ilelebet yaşaması ve yaşatılması esastır. Ve ’Milli Hedef’budur. Kıbrıs Türkünün özgür iradesine müdahale eden emperyalist zavallılara gereken cevabı verelim. Önümüz aydınlıktır, yeter ki Devletimize güvenelim.