KKTC Mersin'e mi taşınacak?..
Uyumayın!..
Yahu yine mi?
Evet. Aynen öyle!..
"Kedi yüzmeye gelen" ABD Başkan Yardımcısı Biden,Türkiye'yi Kıbrıs müzakerelerinde taviz vermeye zorlamıştı. Ankara'daki diplomasi koridorlarında esen havaya bakılırsa Biden istediğini koparmış görünüyor. Biden, hem R. Erdoğan hem de Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmelerde "Kıbrıs" başlığında "tarafların adada çözüme çok yaklaştıklarından duyduğu memnuniyeti" dile getirmiş. Zaten Biden ile birlikte Türkiye'ye Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan'dan da yoğun bir ziyaretçi trafiği başladı. Pek de hayra alamet olmayan işin nereye gittiğini daha iyi görmek için 2 önemli hatırlatma;
Ne demişti Biden?
"Kıbrıs sorununun çözümü Avrupa'nın enerji güvenliğini güçlendirecektir."
Davos'ta kıskaca alınan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da, Kıbrıs'ta oluşturulacak federal yapının dünyada kabul görmüş bir çözüm modeli olduğuna işaret etmişti!..
Şimdi Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı ile birlikte KKTC'de çok önemli mevkilerde görev yapmış Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Atun'un son gelişmeler üzerine YENİÇAĞ'a yaptığı değerlendirmeye kulak verelim;
"İngilizcede 'State' kelimesi iki manaya geliyor. Biri devlet, diğeri eyalet. Bizim taraf bu kelimeyi devlet olarak alıyor, Rum tarafı devlet olarak değil, eyalet olarak değerlendiriyor. Türklerin kendileri bir devlet kuracağını ve Rumların da kendi devletleriyle ortak bir federasyon kuracağını kabul etmiyor. Eyalet olarak alıp mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti'nin de bir eyaleti olarak içine gireceğini düşünüyor. Gittiği yol bu.
Bu arada Kıbrıslı Rumların önüne AB bir bariyer koydu. Daha evvel Rumlar istedikleri kadar müzakereleri uzatıyorlardı, her hangi bir yaptırım yoktu. Önüne bir yaptırım koydu AB. Haziran ayına kadar herhangi bir anlaşma çıkmazsa Kıbrıs Rum tarafının Türkiye-AB görüşmelerine koyduğu 5 vetoyu kaldırıyoruz dediler. İlk defa bir yaptırım koydular. Halbuki 2004 yılında Rumların 'hayır' demesine rağmen AB'ye almışlardı. AB bundan ders almış.
Şimdi hızla Kıbrıs konusu bir çözüme doğru gidiyor. Türkiye'nin de Kıbrıs'ta devlet kurmaktan öteye ya da Rumlarla Türkleri barıştıralımdan öteye Doğu Akdeniz'de çıkan gazın sorunsuz olması. Hiçbir doğal gaz şirketi sorunlu sularda, sorunlu topraklarda yatırım yapmıyor. Sadece bir deneme kuyusu açmak bile 150 milyon dolar. Bu nedenle hızla bu işi bir şekilde çözüme bağlayıp doğrudan doğal gaza yüklenme hedefleri var."
Atun'un dikkat çektiği diğer sıcak madde ise şöyle;
"Türkiye'nin Anadolu'dan Kıbrıs adasına gönderdiği su var. Bunun açıklanan kapasitesi 150 milyon metreküp ama yapılan sistem 450 milyon metreküp. 150 milyon metreküp; 75 milyon metreküp Türk, 75 milyon metreküp Rum tarafında. Bütün alt yapı bittikten sonra ikinci bir borunun maliyeti 150 milyon Türk lirası. Üçüncü boru koyarsanız 150 milyon lira da kapasite 450 milyon tona çıkıyor. Her bir boru 75 milyon ton taşıyabiliyor. 3 boru 225 milyon ton bunu da iki ile çarparsanız 450 milyon tonluk kapasite çıkıyor ortaya. Zaten barajlarda 450 milyon tonu alacak büyüklükte.
Benim düşüncem bunun için de bir de İsrail'e su verme var. Eninde sonunda Kıbrıs konusu yerine oturacak. Güzelyurt bölgesinden adaya gelen su, Limasol bölgesinden dışarı çıkacak, oradan da boruyla İsrail'e gidecek çünkü adanın İsrail'e en yakın ucu Limasol."
Ve, Atun'un son cümlelerine yansıyan şok açıklama;
"Burada uzun vadeli yatırım var. Kıbrıs konusunu şöyle ya da böyle kapatmayı düşünüyorlar. Biz bu olay kapandıktan, bittikten, çözüm anlaştıktan sonra tekrar silaha sarılır mıyız, sarılırız. Bunun için de delegasyonlar yoksa, Rum tarafında yaşayanlar Kuzeydeki Türklere 'çıkın evimden' deyince yine ortalık kan gölüne dönecek. Bu nedenle Rumların istemediği delegasyonlar var, Türklerin koştuğu şart; Rumlar gelip burada çoğunluk olmayacaklar, mal mülklerine geri dönmeyecekler, toprak istemeyecekler. bunlar olmazsa çatışma çıkacak. Bunlar olursa belirli bir süre küllenecek Kıbrıs konusu. Hassas bir denge var.
Resme çok büyük batığımda bunu görüyorum. Küçük boyutta bakarsam, Türkiye'nin AB'ye girme, doğalgazın Avrupa'ya gitmesi var. En küçük boyutta bakarsanız Türklerle, Rumların birbiriyle savaşmadan yaşaması var. 3 aşamalı bir görüntü var burada.
Rumlar, 'Türkiye'nin garantisi olmasın, Türk askeri gitsin' diyorlar. Bu bizim kırmızı çizgimiz. Kıbrıslı Türkler de 'Türkiye'nin garantörlüğü olmadığı, askerin adada olmadığı çözüm' olmaz diyorlar. Bunun mutlaka bir ortası bulunacak.
Joe Biden boşuna uğramadı. Bu konuları bir zemine oturtmak için. Türkiye'ye biraz al, biraz ver, Yunanistan ve Rum tarafına da aynı şekilde. Yoksa seni cezalandırırız, oraya doğru da gidiyor iş. Yani bunları konuştuklarını düşünüyorum. Tutanakları görmedim, bunları konuştuklarını düşünüyorum."
Şimdi, 1 Kasım seçimlerinden önce AB'nin AKP iktidarı ve R. Erdoğan için yaptığı manevraları attığı destekleri hatırlayın. Sonra birden (!) patlayan Türkiye-İsrail dostluğunu ve "İsrail devleti Türkiye'nin dostudur" söylemlerini.
Başkanlık uğruna Doğu-Güneydoğu gitmiş Kıbrıs da gitse ne olur?
Yes be annem!..
Lefkoşe'yi Mersin'e, Girne'yi de Adana'ya taşırız.
Hep beraber afiyetle yeriz. Olur biter. Sorun yok!..