Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Kızmıyorum ama ondan dertliyim...

19 Nisan Milletvekili Genel seçimlerinden UBP (Ulusal Birlik Partisi) zaferle çıktı. Derviş Eroğlu 8. kez Başbakan olarak hükümet kurdu. Seçimlerden hemen sonra Anavatan Türkiye Başbakanı Erdoğan, UBP lideri Eroğlu’nu kutlayacağı yerde Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla sürdürülen müzakerelerde KKTC Cumhurbaşkanı Talat’a destek olunması gerektiğini ve süreci kesintiye uğratabilecek spekülatif hareketlerden kaçınılmasının gerekli olduğunu tehditvari bir şekilde belirtti. Diplomatik teamüller bir yana, Yavruvatan Kıbrıs’ta oluşan halkın iradesine karşı Erdoğan’ın tavrının hoş olmadığını o günlerdeki yazılarımızda belirttik. Demokrasiye inanan herkesin 19 Nisan seçim sonuçlarına saygı göstermesinin gerekliliğine dikkat çektik.
UBP’nin 19 Nisan seçimlerinden zaferle çıkmasının en önemli nedeni, geçmiş CTP-BG-ÖRP hükümetinin başarısızlığı yanında, Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarında Milli Davamıza sahip çıkan duruşu olmuştur. UBP KKTC’yi kuran partidir. KKTC’nin ilelebet yaşamasından yanadır. Herhangi bir çözüm KKTC’siz olamaz. Çözüm ancak iki devlete dayalı-devletlerden birinin KKTC olacağı- Konfederasyon ile gerçekleşmelidir. UBP Milli Duruşu kuruluşundan beri korumaktadır. 19 Nisan seçim beyannamesinde de bu duruşu korunmuştur.
Durum böyle iken federasyonu çözüm yolu olarak gören, her fırsatta Annan Planı’nı hâlâ daha masada imiş gibi savunan, AKP hükümeti ile UBP hükümetlerinin ahenkli çalışmaları mümkün müdür? Sayın Erdoğan’ın KKTC’ye ekonomik yardım karşılığında UBP’nin Kıbrıs sorununa bakışından ve dik duruşundan ödün vermesini istemeyeceğini söylemek mümkün müdür? UBP Erdoğan’ın taleplerini göğüslerse kendisine oy veren Milliyetçi-Ulusalcı Milli güçlere bunun hesabını nasıl verebilecektir?
Geçtiğimiz hafta KKTC Başbakanı Eroğlu, beraberindeki bir heyetle ilk resmi temasını Anavatan Türkiye’ye yaptı. Esas amaç KKTC ekonomisinin sorunlarının çözümlenmesinde Anavatan Türkiye’nin desteğini almaktı. Bu konuda gerekli görüşmeler yapıldı. İki Başbakan heyetler arası ve baş başa yaptıkları görüşmelerden sonra ortak bir basın toplantısı düzenlediler.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan basın toplantısında kuşkularımızı doğrularcasına şöyle konuşmuştur:
“Sayın Talat’ın yıl sonuna kadar umudu var. Bizler de olaya umutlu bakıyoruz. Ama eğer Güney Kıbrıs Rum tarafı olumsuz yaklaşıyorsa o konuda bir şey diyemem. Şu ana kadar bazı olumsuz sinyaller alıyoruz. Bunlar tabii doğrusu bizi üzüyor. Bizler tabii bir adım önde olacağız dedik. Bir adım önde olmaya devam ediyoruz ama Rumlar bu noktada olumlu yaklaşım içinde değiller. Temenni ederiz ki onlar da olumlu yaklaşım içerisine girsinler ve süratle bunu yıl sonuna kadar bitirmiş olalım, çözmüş olalım. Kalkıp da eğer Kuzey Kıbrıs’taki bizim kardeşlerimizi, soydaşlarımızı bir azınlık hukukuna tabi tutacak mantığı egemen kılmak isterlerse o zaman da kusura bakmasınlar. Orada iki devletli diyoruz. Bu Annan Planı’nda zaten bu Kıbrıs Türk Devleti diye adını da bulmuştur. Güneyde de Kıbrıs Rum Devleti diye adı vardır. Budur bizim yaklaşım tarzımız; iki devletli çözüm.”
Sayın Erdoğan hâlâ daha Annan Planındaki eyalet niteliğindeki egemen olmayan ’devletçikten’ EGEMEN devlet diye bahsetme yanlışlığına devam etmektedir. Rum tarafının olumsuz sinyallerine rağmen de müzakerelerin devamından yana siyaset gütmektedir. Emperyalist güçleri ve uluslararası kamuoyunu tatmin etmek adına, sonuç alınması mümkün olmayan müzakerelere devam edilmesini, diplomatik taktik olarak olsa dahi, masada kalmayı anlamak mümkün değildir. Erdoğan’ın Kıbrıs Türkünü gerçekten düşündüğüne, samimi olduğuna inanmamaktayım. Erdoğan, yanlışlarına maalesef devam etmektedir. Allah Kıbrıs Türk’ünü, Rumun zihniyetini bugüne kadar anlayamamış siyasetçilerin şerrinden korusun...
Erdoğan’ı Yaradan’dan dolayı seviyor, sayıyor ve ona kızgın değilim!; ancak Ondan Kıbrıslı bir Türk olarak dertliyim...

Yazarın Diğer Yazıları