Kızılca Gün
Küçük anıya büyük sır nasıl sığar? Anıyı büyük olaylar doğurmuşsa, o anı bir büyük adamın elinde yoğrulmuşsa, evren’e döner o anı, her an gelişir genişler o büyük sırlarla, yeni bir oluş ve olağanüstülükler içinde olur sürekli.
Nurten Arslan, işte bu oluş ve olağanüstülük olgusunu, Atatürk bağlamında ele almayı, kutsal bir görev ve erek edindi kendisine. O büyük adamın efsanevi hayatının her evresinden, büyük sırların dolu olduğu küçük anılar derliyor. Bu küçük anılar öyle küçük çabalarla elde edilmiyor. Yüzlerce kaynak tarıyor Arslan, roman kurgusuna sokuyor bunları oylum oylum. Beş cilt kitap doğurdu şimdiye dek bu hünerli ve yoğun emekler, yaklaşık 2500 sayfaya baliğ oldu. “Küçük Anılarda Büyük Sırlar” adı verilen bu biyografik nehir romanların 5’inci cildi elimde şimdi, “Kızılca Gün” adını taşıyor ve Atatürk’ün hayatının yalnızca dört aylık dönemini kapsıyor. 27 Aralık 1919’dan, yani Atatürk’ün Ankara’ya gelişinden başlıyor, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün, sona eriyor. Nurten Hanım, bu kısacık dönemi, 673 sayfada anlatıyor. 673 sayfanın tek satırında ne abartı var, ne safsata.
Peki nedir “Kızılca Gün” , Yazar’ın kaleminden öğrenelim bunu: “Ankaralılar Seğmen Alayı düzmeye hazırlanıyor... Seğmen Alayı kızılca günlerde kurulur. Kızılca Gün? Bir beyliğin yahut bir devletin yıkıldığı gün... (...) Türkler, bir devlet yahut bir beylik yıkılırken o kızılca günde seğmen düzerek yeni bir ’Bey’ seçerler”. Peki ne zaman düzülmüş bu seğmen alayı? Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişine yakın günlerde. Yani Ankaralılar Osmanlı’nın yıkılmakta olduğunu herkeslerden önce görmüşler, seğmen alayını düzmüşler, Kemal Paşa’yı beklemeye koyulmuşlar. Ve 27 Aralık 1919, Kemal Paşa, Dikmen Keklik Pınar’ında. Ankara Müftüsü ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Rıfat Börekçi Hoca, seğmen alayının önünde duaya durmuş: “Kemal Paşayla yanındakiler Rıfat Hoca’ya yaklaşınca Hoca duasını bitirmiş; ’âmin’ demiş. Eller yüze sürüldükten sonra Rıfat Hoca ünlüyor: ’Hoş geldiniz Paşa Hazretleri, Kızılca günümüzü aydınlattınız! Canla başla sizinle beraberiz.’”
Rıfat Börekçi, mertlik ve milliyetçilik timsali bir din adamı, bu kitapta onun yaptıkları ayrıntısıyla anlatılıyor, okumak gerek doya doya. Yalnız o mu? Nice din adamları var, hepsi kaleler gibi durmuşlar Kemal Paşa’nın arkasında, Dürrizâde gibi hainlerin fetvalarına ve “Ben Allah’tan sonra İngilizlere güvenirim” diyen Vahdettin’in iğvalarına karşı.
Peki başka, neler var bu kitapta, çok şey var da, ben sizlere ancak deryadan bir damla sunabileceğim. İşte damlatıyorum: Falih Rıfkı’nın gazetedeki odasına geliyor Cafer adlı bir yiğit, “Kuva-yı Milliye ne?” diye soruyor. O sırada boğazdan İngiliz savaş gemileri geçiyor. Cafer yumruğunu sıkıp basıyor kalayı. Gülüyor Falih Rıfkı: “Kuva-yı Milliye’nin ne olduğunu yumruğunla gösterdin” diyor.
-Damat Ferit’in Maarif Nazırı Rumbeyoğlu Fahrettin, ders kitaplarından Türk kelimesinin çıkarılmasını istiyor (size neyi çağrıştırdı bu?).
-Damat Ferit yârânından Damat Şerif, Bolşeviklere karşı, Fransızlara yardım teklif ediyor, “1 milyonluk bir ordu toplayabilirlermiş”
(O orduyu toplayıp ülkeyi kurtarmak akıllarına gelmemiş).
-Sivas Kongresinde Kemal Paşa’nın yanında bir bölük asker bile yoktu ve Paşa kongreyi 38 kişi ile toplamıştı. (bugün sürü psikolojisi ile hareket ederek hak hareketlere “barajı aşamaz” diye dudak bükenlerin dikkatine).
Tadı damağımızda kaldı Nurten Hanım, devamı gelsin tez elden, tamam mı?
(Mavi Kuş Yayınları
Tel: (0533) 327 37 23)