"Kızılay zarfı"ndan saçılanlar!..
Daha önce de bu köşede dikkat çekmiştik; her şey ne kadar da hızlı kirleniyor bu ülkede, her şey ne kadar da yıpranıyor, hor kullanılıyor, erozyona uğruyor ve nihayetinde çöküyor...
İnsanları yaşama sımsıkı bağlayan gerekçeleri bile ortadan kaldırıyor bu kirlilik...
Umutların temellerini çökertiyor bu kirlilik... İnsanın geleceğe bakış açısını değiştiriyor, çevresi ile uyumunu bozuyor- engelliyor ve nihayetinde insanı yaşamdan bıktırıyor...
Ve toplumun büyük bölümünün neredeyse hemfikir olduğu bir başka gerçek daha milleti yoruyor;
Bu ülkede devlete güven kalmadı...Çünkü herşey dejenerasyon, bozulma, yıpranma, dağılma ve karmaşa içinde sarsılıyor...
"Devlet" denen olgu tüm bu kirlilik ve bozulma içerisinde kendi ayağına kurşun sıkan bir şaşkın gibi, yalnızca kendi kendini sarsmıyor, toplumun devlete, güvenliğe, adalete, sağlığa ve en önemlisi de eğitime olan güvenini- inancını da yıpratıyor...
Merhameti vuran rezalet!..
Amacımız karamsar bir tablo çizerek umutsuz bir manzarayı önünüze getirmek değil...
İnsanların yaşama ve geleceğe olan umudunu, dirençlerini ve ideallerine olan bağlılığını sarsmadan bazı gerçeklere dikkat çekmeye çalışırken, kimsenin zihnini yormak gibi bir amacımız da yok...
Ama medyanın zaten utanç verici bir suskunluk ve sansür içerisinde, bir yandan kendini kandırırken diğer yandan da toplumu uyutma görevi üstlendiği bir dönemde, gerçekleri açığa çıkarmak için çırpınan ve bu sırada sokak çetelerinin, beyzbol sopalı gangsterlerin, yargı baskısının ve siyasi kıskacın cenderesinde çırpınan vatansever gazetecilerin susmak gibi bir lüksü de yok...
Yazının başında "her şey hızla kirleniyor" ve hatta bozuluyor dediğimizde dikkat çekmeye çalıştığımız tek manzara din bezirganlarının vakıf ve dernekler üzerinden yaratıkları kirlilikler değil... Belediyelerden vurgun çetelerine uzatılan hortumlar ve medyanın; yurttaşları vergi- zam- enflasyon- vurgun- talan- rüşvet- yolsuzluk çıkmazında boğmaya çalışan utanç verici politikaları gizlemeye çalışması da cabası...
Sokaklarda meydana gelen dehşet verici olayların, özellikle kadına şiddet vakalarının ancak sosyal medyada gündem haline gelmesi ve infial yaratmasıyla gözaltı ve tutuklama yapılması ne yazık ki bu ülkede yargıya olan güveni bile zedeler duruma geldi...
Sağlık derseniz her şey eskisinden daha kötü...
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürlüğü dönemindeki çalışmalarını tersyüz ederek her fırsatta saldırı malzemesi yapanlar, yurttaşların doktor ve reçete payı ödemeden hastanelerden çıkamadığını unutturmaya çalışıyor...
Ve hastaları bezdiren muayene kuyrukları, özelleştirmenin sağlık sisteminde yol açtığı kirlilik- bozulma da insanlığı derinden yaralayan cinsten...
Bir toplumun geleceğine yön vermesi gereken eğitimle ilgili bu köşede sıklıkla dikkat çektiğimiz kirlilik ve bozulmayı ise bir kez daha anımsatmaya gerek yok...
Tevhid-i Tedrisat'ın yerle bir edildiği, tarikat ve cemaatlerin eğitime sızdırıldığı, imam- hatiplerin öğretmen statüsünde molla gibi okullarda görevlendirildiği bir sistemin içinde laik eğitim de can çekişiyor...
Manzaradan kim utansın?..
Peki; tüm bu kirlilik ve bozukluğun içerisinde yıpratılan, hedef tahtasına oturtulan, bozulan ve en önemlisi de toplumun güvenini kaybeden Kızılay meselesine ne demeli?..
Bu ülkede kirlilik ve bozulma deyince her şey aklımıza gelirdi de, Kızılay'ın bu cendere içersinde kendini yıpratabileceği aklımıza gelmezdi...
Çünkü çocukluğumuzdan bu yana, okullarda- bütün sınıflarda, koridorlarda hemşirelerin- çadırların- yaralı insanların ve enkazların resmedildiği tablolara her baktığımızda, içimizdeki tüm merhametle Kızılay'ı kucaklar ve sınıflarda onun için oluşturulan kollarda görev almak için mücadele ederdik...
Kızılay bu ülkede yaşayan herkes için dokunulmazlığı olan ve üzerine titrenmesi gereken bir kurumdu...
Çünkü deprem bölgesi olan bir coğrafyada ne zaman bir sarsıntı meydana gelse, oraya ilk Kızılay ulaşır, aşevini ve çadırları kurar, yaralılara müdahale eder ve insanlara, bu toplumda kimsenin yalnız olmadığını gösteren en önemli etken olarak faaliyette bulunurdu...
Yargıdan eğitime, güvenlikten bürokrasiye kadar her şeyin hızla kirlendiği- bozulduğu AKP iktidarı döneminde ne yazık ki Kızılay ile ilgili de kahredici, kötü bir algı giderek büyüyor...
Toplumun gözbebeği gibi koruduğu Kızılay artık tarikat ve cemaatlere para aktaran bir paravan dernek olarak da medyaya yansıyor...
Başkanından itibaren çalışanlarının astronomik maaşlarıyla gündeme gelen Kızılay'ın, Ensar gibi, adı çocuk tecavüzüyle anılan bir vakıfla yanyana getirilmesi bile başlı başına bir kirlilik, yozlaşma ve bozulmanın belgesi... Sözü fazla uzatmaya gerek yok, Kızılay'da yaşananlar vahimdir...
Toplumun merhamet duygusunu yaralayan, tepki çeken, infial yaratan parasal ilişkilerin belki daha birçok boyutu ortaya çıkacaktır...
Toplumun zihnini karartan, yüreğini yaralayan bu gelişmeleri en net biçimde özetleyen yurttaşlardan birinin sosyal medya hesabına yazdığı şu satırlar ise bu ülkede yaşamın her alanını teslim alan kirliliği özetlemeye yetiyor.. Bakınız ne demiş o hanımefendi;
"Biz ilkokuldayken 'Kızılay zarfları'na az para koyduğumuz için utanırdık, birileri Kızılay'da yaşananlardan utanmıyor!.."