Kızılacak biri varsa...

Kızılacak biri varsa o asla annesi bir bardak su isteyince, “Kalk da al!” yahut başka bir şey yaptığı halde, “Ders çalışıyorum” diyen ama Tarkan’a dokunabilmek için gözyaşları döken kız ve esrar peşinde koşan, kitap değil sustalı taşıyan çocuk da değildir. Kızılacak olan önce anne babadır, sonra okul yani devlet, ardından diğerleri gelir.
İster gerici deyin ister hangi çağda yaşıyorsun diye dudak bükün, “hayırlı evlat” olarak özetleyebileceğimiz bir
yiğide sahip olabilmek için işin başı
“helâl lokma”dır.
Milletimiz bunun böyle olduğunu çok iyi bilir, bildiği için de “Helal süt emme” esasını getirmiştir. Yani işin temelinde daha anne babanın helâlle beslenmesi var, çünkü helal süt, helalle beslenen annede olur. Osmanlı’yı doğuran, Çanakkale’yi geçilmez kılan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran nesil, helâl süt emmiş nesildir. Araştırın bakalım, Avrupa kültüründe “helal süt” veya “haramzade” kavramları var mı? Peki haram nedir? Elbette hırsızlıktan, adrese teslim ihale gelirlerinden elde edilen gelir haramdır. Çok kişinin dikkat etmediği faiz geliri, zekâtı verilmemiş mal da bu gruba girer. Belki içinizden ben faiz geliri ile çocuk büyüttüm, zekât da vermedim amma çocuğum hayırlı bir evlat diyenleriniz olabilir ve çevrenizde böyle örnekler bulunabilir. Dikkat edin, o çocuğun da, âhiret meseleleriyle ilgili noksanları vardır. Meselâ ezan okunur, yani Allah, ey kulum seni huzuruma davet ediyorum der de o hayırlı evlat, Allah’ın bu davetini okeye yahut boş bir siyasi konuşmaya tercih eder.
Bütün şartlar yerine geldiği halde hayırsız bir evlat olmaz mı? Olmaz olur mu, o da müminin imtihanı, Allah’ın sırrıdır.
Bu kültürün insanları olarak bizim bilmemiz gereken Batı aklı ile adam gibi bir evlat yetiştirmenin abesle iştigal olduğudur. Çünkü Batı için çocuk yetiştirmek, çocukla 18 yaşına gelene kadar ilgilenmektir. Çocuk 18’ine girdi mi, herkes rahattır. Anne baba çocuktan, çocuk anne babadan kurtulmuştur. Avrupalı anne baba, köpeği ile kendisi veya köpeği ölünceye kadar, çocuğu ile çocuk hukuken reşit olana değin ilgilenir, ötesi devletin işidir, bu, bu toprağın eğitim metodu olamaz. Sıkıntı zaten büyük oranda Batı aklı çocuk yetiştirme gayretinden neşet ediyor. Evde, okulda her şey Batı’nın kitabına uygun şekilde yapılıyor, ortaya, sılayı rahim nedir bilmeyen, büyük için ayağa kalkmayıp, küçük için fedakârlık yapmayan Hans gibi Jaklin gibi çocuklar çıkınca, “Elimden geleni yaptım niye böyle oldu?” diye şaşılıyor.
Niye şaşırıyoruz ki, ektiğimizi biçmeyecek miydik?
Bizde öyle 18 yaşına girene kadar değil ölene kadar anne babanın çocuğudur, ölene kadar ilgilenir, kendi ölene kadar da çocuğunun kendisi ile ilgilenmesini bekler.
Yeter mi?
Yetmez. Esas olan, o çocuğun sonsuza kadar senin çocuğun olduğudur. Yani sen onun bu dünyada iyi bir iş, iyi bir eş, iyi bir mekân ve iyi bir statü sahibi, kendin ve milletin için vefalı bir şahsiyet olmasını istediğin kadar hatta daha fazla, sen çocuğunun Mahşerde Firavun’un değil Hz. Muhammed’in sancağı altında dirilmesi için gayret göstermek zorundasın.
Çünkü bu dünya bir şekilde bitecek.
Ama âhiret, ilânihaye!
İyi yetiştirdinse mükâfatını görecek, ihmal ettinse hesabını vereceksin.
Çocuğu ile 18 yaşına kadar sorumlu olanların mantık ve sistemi ile çocuğundan sonsuz sorumlu olan senin çocuk yetiştirme gayretin akıntıya karşı kürek çekmektir.

Yazarın Diğer Yazıları