Kıskananlar çatlasın!

Tarihin en adil ve bilinen dünyaya en uzun süre hükmetmiş Türk devleti Osmanlının sınırlarının ulaştığı genişliği belirtmek için bazen 20, bazen 23 milyon küsur kilometrekare deyişimize bile, “Daha azı kesmiyor mu, Türk’ün Türk’e propagandası için ille 20’nin üstü mü olması lâzım?” deyişin ancak kıskançlıktandır.
Çünkü “Müslüman ırkçılık yapar mı?” diyorsun, kim bilir belki de en zayıf yönümüzden vurarak aklınca bizi geçmişi hürmetle anmamızdan uzak tutmaya çalışıyorsun.
Biz “Osmanlı sınırları 20 küsur milyon kilometrekare” derken Cemal Kutay’ın 20 ciltlik Türkiye Hürriyet ve İstiklal Mücadeleleri Tarihi’nin birinci cildinde işaret ettiği, “20.840.000 kilometrekarelik sahası ile iki Avrupa’yı aşkın bir genişliği ulaşabilen OSMANLI” deyişine, “23 milyon küsur kilometrekare” derken de, Yılmaz Öztuna’nın 14 ciltlik Büyük Türkiye Tarihi’nin 4. cildinde ifade ettiği, “1595 yılında devletimizin yüzölçümü 23 milyon 377 bin 600 kilometrekare idi” tespitine gönderme yapıyoruz.
Görüldüğü gibi her iki göndermede ‘hükmetme alanımızı’ aşağı doğru yuvarlamışız. Bundan sonra, “Yaklaşık 24 milyon kilometrekareye hükmettik” diyerek yukarı doğru yuvarlayacağımızı ilân etmiş olalım.
İnşallah hasetten çatlamazsınız.
Evet, hem Müslüman olup hem Türk’ün muhteşem geçmişi olan Osmanlı ile övünmeyi ve ona imrenmeyi kıskanan pek çok insanla tanıştık. Bunların önemli bir kısmı ayrılıkçı Kürt’lerden, Müslüman kimlikli Ermeni ve Rumlardan oluşuyordu. Onlar, Peygamber Efendimizin İstanbul’un fethiyle ilgili o meşhur, “Konstantiniye elbet bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır” hadisine bile tahammül edemiyorlardı. “O hadis uydurma” diyor başka bir şey demiyorlardı. Mahşer günü Peygamberim, “Sen beni ne cüretle inkâr edersin!” dediğinde bakalım ne cevap verecekler?
Müslüman dediğin hizmet ehline Pakistan’ın şehit Devlet Başkanı Ziya ül Hakk gibi,“100 milyona devlet başkanı olmaktansa Osmanlı’ya vali olmayı tercih ederim” diyebilmektir.
Velhasıl bize “ırkçı” diyen beyler kininiz vicdanınızı ve aklınızı örtmüş sizin.
Siz Allah’ın bir insanı sevip sevmediğini nereden anlarsınız? Herhalde Allah kimi seviyorsa o kişiyi razı olacağı işlerle meşgul eder. Bu insan için böyle olduğu gibi milletler için de böyledir ve Allah’ın Türk milletini İslâm’ı korumak ve yaymak için meşgul etmiş olması elbette Türk’ü sevmesindendir. Allah’ın kendisini sevdiğini idrak eden Türk de Allah’ını sevmiştir, sevmektedir. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı Türk’ün “Ağuşunu açmış Peygamberine koşma” cehdi değildir de nedir?
Daha Müslümanlar Mekke’de bir avuç kişi iken Allah ashabın arasına Türkleri de dâhil etmiştir. Arapların ortasında bir avuç Müslüman arasında Türk’ün oluşunun hikmeti tarihin seyri ile açığa çıkmıştır. Allah Türk’e İslâm için şehit olma nimeti ihsan buyurmuştur. Onun içindir ki İslâm’ın ilk şehidi Türk Kadını Sümeyye validemizdir ve onu şehit eden de, Ebu Cehil’dir. Peygamberimizin “Türkler size dokunmadıkça onlara dokunmayın!” deyişi Allah’ın Türk’e yüklediği bu misyon sebebiyledir.
Bir yandan İslâm’a hizmetle dolu mazisini inkâr ederek diğer yandan geleceğine çelme vurarak Türk’ü toptan şehit etmeye kalkan zamane Ebu Cehilleri, biliniz ki tarihin taçlandırdığı ve Cennet’in kucakladığı kişiler, gerçeği örten Ebu Cehiller değil, Allah Resulünün yoldaşı Sümeyyelerdir.

Yazarın Diğer Yazıları