Kirli tuzağı kim bozacak?..
Döviz kurunda kuşku yaratan iniş- çıkışlar ve ekonomistlerin bu şüpheli gidişatı ön görememesinin yarattığı şok belli ki toplumu sarsmaya devam edecek...
Başta Maliye Bakanının bir tv kanalında, "Dolardaki düşüşün büyük değil, küçük yatırımcıyı çarptığını" söylemesi ve yabancı ajanslara yansıyan "dövizdeki oyunun perde arkası"na ilişkin haberler üzerinden, herkes kurdaki kuşkunun ipuçlarına ulaşmaya çalışırken, birikiminin döviz karşısında erimesinden endişe edenlerin küçük yatırımlarını yerle bir edenler gidişatı hiç de umursamıyor...
Oysa, döviz hafta başında yaşanan şokla birlikte sarsılırken ve ABD Doları 10.30- 12 bandında gidip gelirken, beş gün içinde köşeyi dönen döndü, milyonlarca tasaruf sahibi ise batışın şokunu yaşamaya devam ediyor...
Uluslararası haber ajanslarına göre bu gidişat biraz daha devam edecek ve iddiaya göre dolar daha düşük bir kurda sabitlenecek!!!
Bu iddiayı sözde "Reuters ajansına konuşan Hazine ve Maliye Bakanlığı kaynakları" dile getirmiş ama bunun da bir yanıltmaca olabileceği kesinlikle unutulmamalı!!!
Üstelik dövizdeki kur dalgalanmalarının yanı sıra, toplumu ezecek bir başka büyük kriz var ki, AKP iktidarı zerre kadar umursamıyor, yurttaş ise tükenmekten kurtulamıyor!..
Çünkü herkesin kafasında aynı sorular var; Dövizdeki yükselişi bahane ederek fiyatları fahiş oranda arttıran marketler, dövizdeki düşüşe rağmen etiketlere neden dokunmuyor?.. Milyonlarca insan bu çıkmaza odaklanmış çözüm bekliyor ama rantiye hiç umursamıyor... Çünkü çoğunun bahanesi aynı;
"Dolar düştü ama elektrik, doğalgaz ve petrol fiyatları düşmedi!.. Market fiyatları bu yüzden düşmüyor!!"
Denetim yalan, vurgun talan!..
Dövizdeki oyunun birilerini zengin ettiği kuşkusu giderek büyürken, kimi ekonomistler, yurttaşın "dolandırıldı"ğına dikkat çekerek Sülün Osman''a vurgu yaptı, kimileri ise döviz oyunuyla yurttaşa adeta "pusu" (tuzak) kurulduğunu öne sürdü...
Oysa yukarıda da dikkat çektiğimiz gibi, tek "dolandırıcılık" ve tek "pusu" döviz üzerindeki utanç verici oyunlar değil...
Asıl sorun, Koronanın ülkeyi kasıp kavurduğu iki yıl öncesinden bu yana salgını bahane ederek (özellikle gıda fiyatlarını fahiş oranda artıran) piyasa vurguncularının halka ikinci darbeye döviz kurundaki dalgalanma üzerinden vurmaya devam etmesi...
Dövizdeki düşüşe sevinerek yurdun birkaç kentinde davul zurna çalan aklıevvellerin ne kadar mutlu olduğunu görmek için, birkaç gündür büyük market zincirlerinin şubelerinde "fiyatlar gerçekten düştü mü" diye gözlem yaptık...
Aylardır (fırsat bu fırsat diyerek) etiket değiştirmekten yorulan market çalışanları, dövizdeki düşüşle birlikte biraz nefes almış gibi görünüyorlardı!!!
Çünkü 5 gün önceki etiketlerde hiçbir değişiklik yoktu!..
Yani, dolar kuru 10.3 TL''ye kadar gerilerken, raflarda temel gıda ve temizlik ürünleri başta olmak üzere, fiyat indirimi bekleyen milyonlarca yurttaşın hayal kırıklığı bitmiyor...
400''ün üzerinde market zincirinin temsilcisi olan Türkiye Perakendeciler Federasyonu Genel Başkanı Ömer Düzgün gazetelere, "üretici ve tedarikçilerle, ayçiçek yağı, et, yumurta, baklagiller, tuvalet kağıdı başta olmak üzere, temizlik ürünlerinde kurdaki düşüşe paralel indirim yapılması için görüşmeler yaptıklarını" söylese de nafile...
Bu arada, son beş günde devlet birimlerine milyonlarca yeni şikayet gitmiş olmalı ki, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, "Döviz kurlarındaki düşüşü, tedarik zincirinin her halkasında fiyatlara yansıtmayanlara karşı denetimlerimiz artarak devam edecek. Fırsatçılara göz açtırmayacağız. İhlalde bulunanlara hukuki çerçevede en ağır cezaları vereceğiz" diye açıklama yapmak zorunda kalmış!..
Balık baştan kokarken!..
Gazeteler Ticaret Bakanın bu açıklamasını "Etiketlere sıkı takip geliyor" başlığıyla haberleştirmiş ama, piyasada iki yıldır yaşanan başıboşluk ve denetimsizlik yüzünden vurguncu pazar ekonomisi hız kesmiyor!..
Çünkü vurguncular; "Sanayi Bakanlığı 81 ilde denetimleri arttıracakmış, fahiş fiyat tespitleri Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu''na gönderilecekmiş, kurul, suçun içeriğine göre 10 bin liradan 100 bin liraya varan miktarlarda ceza verilmesine hükmedecekmiş" şeklindeki açıklamaları da önemsemiyor...
Bu arada, herkesin yaptığının yanına kazanç kaldığı bir ülkede, daha geçen aylarda beş büyük markete (fahiş fiyat nedeniyle) milyarlarca tutarında kesilen cezanın akıbetinin ne olduğu bilinmezken, yeni cezaların da piyasa çetelerine karşı etkili olmayacağı düşünülüyor...
Piyasadaki kazıkçılık yetmezmiş gibi, bazı sektörlerde "indirim aldatmacası" da var ki, bu durum bazı şirketlerin televizyon reklamlarına bile yansıyor...
Reklamlarında 75 yaşında bir şarkıcıyı oynatan bir mobilya firması, "fiyatı yükseltip tekrar indirmiyoruz, gerçek indirim" diye bas bas bağırırken, piyasada kangrenleşen "yalancı indirim" rezaletine dikkat çekiyor...
İşte bu konuda Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu''nun aşağıdaki tespitleri gazetelere yansıdı;
"Geçen sene 5 litresi 45-50 lira olan ayçiçek yağın 4 litresi 125 liradan satılıyor... Dolarla birlikte kasımda fiyatları hızla artan 32''li, 3 katlı tuvalet kağıdı 60-75 lira bandındayken 160 liraya çıkartılmış. Sanki indirim yapılmış gibi de dün 125 liraya düşürülmüş fiyatı. Dolar 18 liradan 12 liranın altına düştüğünde matematiksel oranda, fiyatların üçte bir inmesi gerekir. Denetimler sıklaştırılıp cezaların alt sınırı 500 bin olmalı, stokçular teşhir edilmeli."
Şimdi asıl saptamaya gelelim;
Kur oyunları yüzünden halkın "dolandırıldığı" ve devletin yurttaşa "pusu" kurduğunun tartışıldığı bir dönemde, piyasa vurguncularının, stokçuların ve fahiş fiyat tüccarlarının halkı "dolandırmasına" ve "tuzak" kurmasına ne yapılabilir ki?..
Boşuna, "balık baştan kokar" dememişler!..