Kiraz çiçeklerinin donduğu yıllar...

Dünyanın üzerinde birleştiği konulardan biri iklim değişikliği. Oysa bir aralar Sibirya'da kiraz, Alaska'da çilek yetiştiriliyor haberleri okurduk. Şimdilerde onların yerini "Sahra Çölü'nde marul seraları var" aldı.

Bildiğim daha doğrusu Türkiye'nin en yaşlı insanı olan Zaro Ağa'nın söyledikleri; "kiraz çiçeklerinin dalında donduğunu gördüm."

Ağa'nın 117 yaşında olduğu öğrenilince dünyanın ilgi odağı olmuştu. Şimdi sırf Japonya'da asrı devirenlerin sayısı 100 binin çok üstünde.

Nereden nereye

Bunu duyduktan sonra iklimlerin ve hayatların değiştiğine inanıyorum. Merhum Zaro o lafları ettiğinde İkinci Dünya Savaşı bile başlamamıştı.

Kıyamet alametleri

Bazı kimseler, "sıcakları yazdan depolayıp, kışın kullanıldığına" bile inanıyorlar. Mayıs sonunda Anadolu'nun bazı yerlerine kar yağınca "Kıyamet alameti" diyenler mevcut. "Temmuzda Sonbahar" diye yorum yapılırken, arkasından gelen anormal sıcak ülkeyi çöl ortamına sokabiliyor.

Uzaklardan

Finlandiya'dan kar, Polonya'dan dondurucu soğuk, diye diye bugünlere ulaştık. Bunları yaşayanların "nerede o eski yazlar" demesinden daha doğal ne olabilir?

Tarihteki meşhur kışları vakanüvislerin kayıtlarında bulabilirsiniz. Hatta Evliya Çelebi'nin damdan dama atlarken, donup kalan kedi öyküsüne rastlayabilirsiniz.

Kayıtları biraz karıştırdığınızda donduran soğuklar, pişiren sıcaklar hemen yakalanır. Anormal değişimlere isim bulmakta da üstümüze yoktur. Örneğin "eşek bayıltan sıcakları."

Ulunay

İnsanın aklına hemen ünlü gazeteci-yazar Refiî Cevad Ulunay gelmekte. Daha doğrusu eşeği geliyor. Hayvan sahibini her akşam Pendik tren istasyonunda beklemesiyle şöhret yapmıştı.

Üstat gazeteden dönüşte trenden iner inmez eşeğine kurulur, çiftliğinin yoluna koyulurdu. Sadece üstat mı? Pek çok devlet görevlisi de bu tür seyahati benimsemiştir.

Püsküllüler

En komikleri de setre ve pantolonlarıyla verdikleri görüntülerdi. Feslerinin püsküllerinin bir sağa bir sola savrulmasından en fazla hoşlananlar, çocuklardı.

Yazlık ikametgahlara gidiş-gelişlerde sıcaktan düşüp bayılan eşekler haber olurdu.

Ayının kaderi

Düşüp yerlerde kalanlara bir başka örnek daha verebilirim. Oynatıcılarının elinden kaçan koca bir ayı Tokatlıyan Oteli'nin önünde yere yığılmıştı. Bütün gazetelerde manşet haber olmuştu.

Dayaklı tepki

Oynatıcı esmer vatandaşın, bu anda "kaynanalar hamamda nasıl bayılır" numarasına yatması önce kahkahalara neden olmuştu. Bu numarayı hayvana tekme atmaya dönüştürünce iyi bir dayak yedi.

Isının 42 dereceyi geçmesinin milleti tahrik edeceğini hesaplayamamıştı. Dramatik olan hayvanın bir daha ayağa kalkamamasıydı. Orada can vermişti.

Değişik sucuk

Sağken hayvana bin türlü eziyeti yapan ayıcı bu kez hüngür hüngür ağladı. Sonunda bir arkadaşının at arabasına yükleyip götürdü. Sonrası için iki ihtimal vardı. Biri postundan yararlanmak. İkincisi sucuğa dönüştürüp vatandaşa yedirmek.

İstanbul'da "eşek bayıltan", "ayı öldüren" mevsimler yine olmakta. Piyasadan çekilen sadece o hayvanlar.

O senelerde doğal buzdolapları vardı. Bunların dışı kalın tahtaydı. İçine buz kalıpları yerleştirildi. Yani elektriksiz. Buzların ömrü 3-3.5 gündü. Sonra gelsin yeni kalıplar.

Her yerde satılırdı

Bütün mahallelerde buzcular mevcuttu. Kimi evler daha da şanslıydı. Bunlarda doğal buzdolaplarının yanısıra derin su kuyuları mevcuttu. Böyle özelliklere sahip bir evde büyüdüm. Terkos suyu kesilse umurumuzda olmazdı.

Son örnek

Şimdilerde öyle mi? Üç gün önce oturduğumuz yörede ana boru patladı. Tamiri tam iki gün sürdü. Sebep de İSKİ'nin "iş bilmez taşeronları." Onarımı tamamlayana kadar, tanesi 11 liradan "iyi su" kullandık.

Gördünüz işte Sonbahar başlangıcında kışı yazdık. Buna Terkos arızasını ekledik. İyi Pazarlar...

GÜNÜN SÖZÜ

Namussuzca elde edilen bir mal, elde kalmaz. Sofokles

Yazarın Diğer Yazıları